8. Bölüm

48 30 8
                                    

Şarkı Önerisi: Ruelle - War of Hearts
Multimedya: Soldaki ( Lorde ) Gint Yvu, sağdaki ( Katherine Langford ) Elizabeth Orw. ( Parantez içleri gerçek isimleridir.)
************************************************

Adımımızı atmamızla 4 taraftan gelmesi beklenen çocuklardan birinin kapısı açılmadı. Tabi ki benim kapım. Çünkü oradan çıkacak kişi Kedi'nin odasından çıkıyordu. Ult'un bakışları kısaca bütün çocukları geçtikten sonra bize takıldı ve uzun bir süre bize baktı. Ortadaki alana doğru yürüyorduk. Ult isimlerimizi söylemeye başladı.

"Gölgeler Şehri Prensesi Gint Yvu, hoş geldin." dedi gayet nazik ve gururlu bir ses tonuyla. Saçları kıvırcık, üzerinde dar ve deriden bir pantolon, üzerinde göbeği hafif açık bırakan bir bluz, ayağında spor ayakkabı ve sırtında siyah pelerin olan ( zaten üzerindeki her şey siyahtı ) kız yarım ve gayet kendinden emin bir gülümseme gösterdi ve pelerinini tutarak selam verdi. Ult da karşılık verdi bu selama.

"Yıldırım Şehri Prensesi Elizabeth Orw, hoş geldin." dedi samimi bir şekilde. Üzerinde siyah bir tulum bulunan, ayağında buna uyumlu olarak siyah renk bir ayakkabı, boynunda gümüş bir kolye ve siyah pelerini olan kız dişlerini göstererek gülümsedi ve o da eğilerek bir selam verdi. Ult da yine karşılık verdi bu selama.

Gözleri bu sefer bize döndü.

İlk önce bana baktı. "Hoş geldin Cennet'in Prensi Edward Bluerose." dedi samimi görünmeye çalışarak. Yapay bir ifade vardı suratında. Matt'in bin kere tembihlediği şekilde diz çöküp sağ elimi yumruk yapıp kalbime sol elimi de yumruk yapıp yere koydum. Ardından selamı verdiğim serilikte ayağa kalktım. Binlerce kez çalışmıştık bunu Matt ile. Ult da kendi selamını verdi.

Benden sonra Kedi'ye döndü. Kedi içeridekine göre rahattı. "Hoş geldin Cehennem'in Prensi Lucifer Satre." dedi Ult. Fakat ters bir şey vardı. Bunu söylerken kızlara söylerkenki samimiyeti bir kenara bırak bana söylerkenki yapmacık samimiyet bile yoktu. Vereceği selamı beklerken Kedi'nin bir an duraksadığını gördüm. Daha sonra devam etti. Sağ elini kalbine sol elini de şah damarına götürdü. Sadece bunu yaptı. Son iki haftada kendi selam şekillerimize çalıştığımız için bunun anlamını biz 4 kişi ve yüksek zümre olduğu için kalan bütün herkes de biliyordu. Yaşıyorum, taşıdığım kan ile gurur duyuyorum. Ult utanç ve dehşet içinde olduğunu belli eden bir gülümseme ile karşılık verdi.

En son selamlaşma da bittiğinde artık hepimiz kürsünün merdivenlerindeydik. Yukarı çıktık ve yerlerimize geçtik.

"Kimin aklıma gelirdi siz ikinizin iyi anlaşacağı değil mi ?" dedi Ult beni ve Kedi'yi işaret ederek.

"Bazen insanlar kendilerinden beklenmeyen şeyler yapabiliyor." dedi Kedi gayet rahat bir tavırla.

"Hem biz birbirimizle kavga edersek büyü dünyasının düşmanlarını sevindirmiş oluruz, değil mi Sayın Ult ?" dedim imalı bir şekilde. Bütün salon bizi izliyordu ve dinliyordu.

"Tabi ki genç büyücüler. Sizleri tebrik ediyorum." dedi soğuk bir şekilde.

Salonda gözümü gezdirirken gözüm Tom'a takıldı. Huzursuzdu ama benle göz göze gelince yapay bir gülümseme takındı. Soluma baktığımda kızları görebiliyordum, sağımda da Kedi vardı zaten.

Ult konuşmasına başladı.

" Sevgili konuklar, öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi en içten bir şekilde selamlıyorum. Bugün burada bu genç büyücülerimizin yemin törenleri için bulunmaktayız. Peki bu gençleri özel yapan şey ne ? Tabi ki kanları. Bazı büyücüler doğuştan büyücü değildir daha sonra büyücü olmuştur. Ben de böyle bir büyücüyüm. Gücümü Ay Ruhundan alıyorum. Aramızda asla ama asla doğuştan büyücüler ve daha sonradan büyücü olanlar olarak bir ayrım olmamalı ve kavga çıkmamalıdır. Bugün bu gençlerimizin 18. doğum günleri benim eşimin de 18. ölüm yıl dönümüdür. Işıklar içerisinde yatsın."

BEYAZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin