Şarkı önerisi : Katy Perry - Rise
Betty'den
İdam için kurulan sehpaların birine çıktım. Halk korku ve şaşkınlık içerisinde bana bakıyordu.
" Merhaba."
Daha moron bir selamlama olabilir miydi acaba ? Sağıma ve soluma baktım. Sağımda Tom, solumda Finn duruyordu.
" Ben Elizabeth Orw. Yıldırım Hanedanı'nın varisiyim. Uzun bir zaman önce işgale uğramış yurdumuzu tekrar barışa kavuşturmak için buradayım."
" Ult Cvy'yi götürdükten sonra mı aklına geldi kaltak ?" dedi kalabalıktan kolu kopuk bir adam.
Finn hareketlenmişti.
" Artık Ult da Cvy de yok. Ult'un kellesini aldığımız konusunda seni temin edebilirim. Bunu yaparken Betty ağır bir yara aldı. Bunu kendisi için değil büyücü dünyasındaki herkes için yaptı. Kaltak lafı ona değil, kadınlarınızı öldürmeye yeltenen bu piçe göz yuman sizlere yakışır." dedi önümüzde diz çökmüş vaziyette zincirli duran elebaşını işaret ederek.
Tom lafı devraldı.
" Cvy gitti ve artık buradaki yönetimi biz devralıyoruz. Bu yozlaşmış yerin yeni bir yönetime ihtiyacı var. Cvy'nin yaptıklarından dolayı bütün kadınların iftiraya maruz kalması kabul edilemez. Hele ki eşlerinin bile bu duruma ses çıkarmaması hiç kabul edilemez. Adaleti sağlayacağız, refahın teminatı olacağız."
Lafı ben devraldım.
" Sizlere karşı zamanında görevimizi yerine getirememiş olduğumuzu düşünüyorsunuz ama o zaman ben yoktum. Şu an buradayım ve tarih tekerrür etmeyecek. Emin olun."
Halk kafası karışık bakışlarla bizi süzmeye devam ediyordu.
" Adaleti sağlamaya şu elebaşından başlayalım." dedim.
Halk gözlerini kocaman açtı.
" Ama o Yıldırım Dini'nin Lideri." dedi halkın içerisinden bir adam öne çıkarak.
" Bu adamın beş para etmez bir üçkağıtçı olduğu açık." dedi Finn adamın kulağına eğilerek.
Adam korkudan bembeyaz olmuştu. İnsanların duygularını istismar edip onları korkutarak başa geçen bu piçin cezasını çekmesi gerekliydi ve benim aklımda mükemmel bir fikir vardı.
" Bu adamın idam etmek istediği kadınların eşleri ve çocukları buraya gelebilir mi ?" dedim. Güven veren bir sesle konuşmaya dikkat ediyordum. Gerçi ne kadar başarabiliyordum bu tartışmaya açıktı ama. İlk defa bu kadar ön plandaydım ve kraliçe olacaksam hayatımın geri kalanında da ön planda olacaktım.
Kalabalık gittikçe artıyordu. İnsanlar evlerinden çıkıp geliyorlardı. Kalabalığın arasından sıyrılan birkaç adam ve çocuk hala daha idam sehpasının yanında duran kadınların yanına koştu. Kadınlar yerde oturuyorlardı. Fazlasıyla korkmuşlardı, haklılardı. Biz gelmeseydik gerçekten bu yoz kafalılar bir gerizekalının lafına uyup bu kadınların hayatına son verecekti.
" Bir saniye beyler, çocuklarınız sarılabilir ama siz lütfen bulunduğum idam sehpasının önüne toplanın." dedim.
Tom ve Finn bana merakla bakıyorlardı. Onların aklından geçen sanırım bu elebaşını idam etmekti ama bu bir çözüm değildi. Daha kalıcı bir şeyler yapmalıydık. Kadınların eşleri idam sehpasının önünde toplandılar.
" Adaleti sağlamak için bu elebaşına ne yapmamızı istersiniz ? Size sormamda bir sakınca yoktur umarım. Çünkü idam edilecek olan sizin eşlerinizdi."
Hepsi kafalarını salladılar.
" İdam edelim." dediler kendi aralarında bir süre konuştuktan sonra.
Ağzıma istemsizce yarım bir gülümseme yerleşti.
Ne kadar alçaklardı.
Karşı çıkmadıkları elebaşını şimdi idam etmek istiyorlardı. Eğer bir araya gelselerdi pekala o adamı etkisizleştirebilirlerdi.
" İdam sehpasını hazırlayal-"
Tom'un lafını kestim.
" İdam sehpası uzunca bir süre bekleyecek gibi gözüküyor Tom."
İdam sehpasından adamların bulunduğu yere zıpladım. Şu an direk gözlerinin hizasındaydım.
" Madem böyle düşünüyordunuz neden eşlerinizin ölümüne göz yumdunuz ?"
Bana mal mal bakıyorlardı.
" Tom bir insan boyunda bir yükseklik yapar mısın ?"
Tom başını sallayıp bir ayağını yere hızlıca vurdu ve iki elini yukarı çevirip bir şey ittiriyor gibi yukarı hareket ettirdi. Yerden kare şeklinde bir toprak parçası yükselmişti. Toprak parçasına yavaşça dokundu, sol tarafında bir merdiven oluşturdu. Gücüne fazlasıyla hakimdi.
"Elebaşını yukarı çıkarır mısınız ve elleri zincirli kalsın."
Finn ve Tom elebaşını kaya parçasının üzerine çıkardılar. Ben de arkalarından kaya parçasının üzerine çıktım. Kalabalığa döndüm. Ellerimi iki yana açtım. Kollarım yıldırımlarla parlamaya başladı.
" Gücüm bu elebaşının ölümünü rahatlıkla gerçekleştirebilir fakat yıldırım sadece ölüm değildir." dedim ve elimdeki yıldırım enerjisinin su gibi önümde süzülmesini sağladım. Halkın üzerine dans ettirdim ve gökyüzüne dağıttım.
" Finn elebaşını buzla kaplar mısın ? Onu maddi ölümsüzlüğe kavuşturalım. Herkes adaletin nasıl gerçekleştiğine tanık olsun. Bu elebaşı bu şehirdeki yozlaşmaya karşı duruşun sembolü olsun." dedim.
Finn bana bakıp gülümsedi. Bu çok sıcak bir gülümsemeydi. Hiç böyle görmemiştim onu. Gurur duyuyor gibiydi.
Ellerini adama değdirdi. Elebaşı acı bir çığlık attı. 10 saniye sonra kalıplaşmıştı.
" Bu adam dini lider değildi sizi kandıran bir üçkağıtçı, insanları boş yere öldürmek isteyen bir psikopattı ve siz de buna göz yumdunuz. Burada okullar açmalıyız. Bilinçlenmeliyiz ki bir daha başımıza böyle olaylar gelmesin." dedim kalabalığa bakarak. İnsanlar bana korkarak değil sanki beklemedikleri bir şeyler karşılaşmış gibi bakıyorlardı.
" İdam bir çözüm değildir, çözümü reddetmektir. Kolaya kaçmaktır." dedim.
Az önce yerde oturan kadınlar kalkmışlar ve üzerinde bulunduğum kayaya çıkmışlardı.
" Sana sarılabilir miyiz güzel kızım ?" dedi içlerinden en yaşlısı. Gözleri dolmuştu.
Kollarımı iki yana açtım ve kadınlarla tek tek sarıldım.
Finn ve Tom alkış başlatmış ve kalabalık de mutluluk içerisinde bu alkışı devam ettirmişti.
Hayatımın en güzel günü bugündü.
Bütün hayatımı bugün için tekrar yaşayabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ
FantasyDaha tomurcuklanmamış bir güle dünyanın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmana gerek yoktur çünkü o zaten dikenlerini hazırlamıştır. Peki ya dikenlerini hazırlamamış bu çok genç çocuklar ne olacak ? Bir sürü uygarlığın, birçok kültürün kaderini onla...