Multimedya: Edward ( Fiziksel özellikleri şu an için uymuyor fakat ileriki bölümlerde fiziksel özellik sorunu gidecek. Olacak olan birtakım olaylar sebebiyle bu karakteri seçtim. ) (Gerçek isim: Xavier Serrano)
Şarkı Önerisi: M.I.A -Borders
-----------------------------------Matt kafamın tepesinde zıplamamak için zor tutuyor olmalı. Dün gece geç yattığım için asla ama asla erken kalkamazdım. Şu an gözlerim batıyor. Matt kafamın tepesinde homurdanıyor. Geç yatmamın sebebi portal mührümle dünyaya gidebileceğim bir geçit açmaya çalışmamdı. Beceremedim. Bu şato bizim yeteneklerimize göre büyülenmişti. Bunun farkındayım. Ama artık burada antrenman yapmaktan bıktım. Benim gibi olan çocuklarla tanışamıyorum bile. Gördüğüm insanlar şatoda yaşayan Şifacılar ile Temel büyücüler. Hepsini çok seviyorum ama onların beni sevip sevmediğinden emin değilim. Beni gördükleri yerde genellikle koridor değiştiriyorlar. Ya korkuyorlar ya da sevmiyorlar. Ben ilk seçeneği tercih ediyorum. İkincisini tercih etmek istemiyorum aslında. Yalnız hissediyorum. Bu şatoda Temel Büyücü ve Şifacılar da eğitim görüyor. Normal bir okul gibi. Fakat benim onlarla iletişim kurmamı Matt istemiyor. Sürekli "Tehlikeden uzak dur" lafını kullanıp duruyor. Bazen " Dostum mühürlerimle ben bu şatodaki herkesi alt edebilirim " demek istiyorum. Kendime bu konuda gerçekten güveniyorum. Tamam belki bazen mühürlerimi etkinleştiremiyor olabilirim. Ama bazen oluyor o da. Matt'e göre ne zaman mühürlerimi etkinleştirme konusunda sıkıntı yaşamazsam o zaman dünyaya geçiş hakkım olacakmış.
Matt'in homurdanmasıyla düşüncelerimden arındım. Yatakta doğruldum. Yatarken üzerime boxerdan başka bir şey giymem. Bu şekilde giyinirken zamandan tasarruf etmiş oluyorum. Pijama çıkarma derdim olmuyor. Üzerime Dünya'dan alınmış kıyafetlerimden giymek için dolabımı açtım. Bütün kıyafetlerim isteğim üzerine Dünya'dan geliyordu. Dünya'ya gidemesem de kataloglardan seçtiğim kıyafetleri alması için birilerini yollardı Matt. Beni kardeşi gibi severdi. 27 yaşındaydı. Aramızda 10 yaş vardı. Hayatımda gördüğüm en yakışıklı insan diyebilirim. Sarı saçlı, mavi gözlü, kaslı vücuduyla tam bir yakışıklılık abidesiydi. Hafif yanık bir teni vardı. Ben ise doğuştan beyaz saçlı, açık tenli, mavi gözlüydüm. Aynaya bakmaktan nefret ediyorum. Ucubeye benziyorum. Belki de şatodaki insanlar ondan sevmiyordu.. pardon korkuyorlardı. Bunları düşünmek istemiyorum. Dolabıma boş gözlerle baktığımı yeni fark ettim. Matt arkamda bana bakıyordu.
" Ed!"
Matt bana asla ama asla Edward demezdi.
" Ha !" dedim.
" Daha deminden beri dolabına bakıyorsun. Eğer seçemediysen ben seçiyim."
Bir ağabey edasıyla omuzlarımdan tuttu. Bu hissi seviyorum. Bana her zaman beni koruyan ve kollayan biri olduğunu hatırlatıyor ve iliklerime kadar hissettiriyordu. Bileklerinden lastikli gayet sportif siyah bir eşofman altı ile üzerinde " Jack Jones " yazan siyah bir tişört seçti. Ayakkabı kısmına doğru eğildiğinde beli açıldı. Üzerindeki tişörtün gizlediği belinde bir yara izi vardı - Matt de benim gibi dünya kıyafetleri giyerdi - . Ona su ile böyle bir zarar vermedim ki ! Kim vermiş olabilir ? Bunu sonra sormaya karar veriyorum ve evet verdim. Çıkardığı ayakkabıya baktım. Adidas bir ayakkabı çıkardı. O da siyahtı. Benim siyahı çok sevdiğimi biliyor Matt. O da benim aksime beyaz ve gri giyer. Verdiği kıyafetleri üzerime geçirdikten sonra antrenman salonuna doğru ilerlemeye başladık.
" Matt bugün su mührünü değil de portal mührünü etkinleştirsem ? Onun üzerine çalışsak olmaz mı ?" dedim.
Matt bana doğru sanki gözlerimi okumak ister gibi baktı. Genelde böyle baktığında içimi okur. Onun bazen medyum olduğunu düşünüyorum. Ayrıca söylemem lazım Matt çok güçlü bir Temel Büyücü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ
FantasiDaha tomurcuklanmamış bir güle dünyanın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmana gerek yoktur çünkü o zaten dikenlerini hazırlamıştır. Peki ya dikenlerini hazırlamamış bu çok genç çocuklar ne olacak ? Bir sürü uygarlığın, birçok kültürün kaderini onla...