BEYAZ

32. Bölüm

Vretto'dan

Kedi gözlerini kaldırmadan yemeğini yiyordu.

" Yeter değil mi Kedi ?" dedim.

Gözlerini kaldırdı.

" Sorun ne ? Niye böyle davranıyorsun ?"

Elleriyle yüzünü ovaladı.

" Gerginim."

" Bak sorunu çözmemiz lazım." dedim.

" Pek çözülebilecek bir şey değil. Elanora'dan özür dileyeyim. Biraz daha az yansıtmaya çalışırım." dedi gülümsemeye çalışarak.

Masadan kalktı. Yemeğimi yemeye devam ettim. Şu an kaldırabileceğimiz tarzda bir gerginlik değildi bu. Ben demiştim sadece Kedi gelsin diye.

" Sizi cidden anlayamıyorum."

" Kimi ?"

Önümde dikilen kişiye baktım.

" Kimsiniz ?"

" Merhaba. Ben Demir Ada Kralı Frederick." dedi elini uzatarak.

Elimi uzattım. Karşıma oturdu. Elinde bir elma vardı. Karşımda siyah saçlı, beyaz tenli, kahverengi gözlü bir adam oturuyordu. Demir Ada Kralı'nın geleceğini kimse söylememişti. İşin garibi gemiye bizle beraber de binmemişti.

" Burada ne aradığınızı sorabilir miyim ?" dedim.

Başka bir ülkenin kralının gelmesi ne kadar doğruydu ki. Ben onun egemenliği altındaki biri değildim. Bu yaptığı benim bağımsızlığıma gölge düşürürdü. Hiç hoşuma gitmemişti bu durum.

" Olayları yakından izlemek istedim." dedi elmasından bir ısırık alırken.

Sinir kat sayım hızlı yükseliyordu. Beni ciddiye almıyor muydu bu herif ?

" Bu senin yakından takip edebileceğin tarzda bir olay değil. Ülkenin temsilcisi falan değilim ben. Valin de değilim. Senin işgalin altındaki bir toprağın varisi falan da değilim. Bu şekilde gelerek beni gölgeleyemezsin."

Tek kaşını havaya kaldırmıştı.

" Ülkeme ait bir gemide olduğunuzu hatırlatmak isterim." dedi sakin bir ses tonuyla.

" Harbiden ya, neden bize bu kadar yardım ediyorsunuz ? Niye zamanınızı harcıyorsunuz ?" dedim. Elimdeki çatalı masaya bıraktım. Suratına doğru yaklaştım.

" Sizin bu işten çıkarınız ne ?" dedim.

Sırıttı. Kafasını salladı.

" Niye bu kadar şüphecisin ?"

" Fazla yardımseversiniz de." dedim gülerek.

" Welss sizi hala Ayışığı Sarayı'nda sanıyordu. Vampir Bölgesi'nde olmanız lazımdı. Kendi ülkenize uğramadan gizlilik içerisinde buraya gelmeniz şüpheli bir hareket." diye devam ettim.

" Benden mi şüpheleniyorsun ?" dedi sesli bir biçimde. İsteyerek yaptığı belliydi. Yan masalarda yemek yiyen birkaç muhafız buraya baktı.

" Hayır majesteleri ne haddime ? Sadece buraya kimsenin haberi olmadan gelmiş olmanızı garipsedim. Eğer buradaki diğer muhafızlar da dahil olmak üzere Hilal Ada'da yaşayan birine bile saldırırsanız sizleri yaşatmam diyorum. Savaşmak gibi bir derdiniz yoksa hiçbir sıkıntı olmaz." dedim onun ses tonunda konuşarak. Bütün yemekhanedeki ses kesilmişti. Herkes buraya bakıyordu. Ayaklandım. Frederick de ayaklandı.

" Bu bir tehdit mi ?" dedi.

" Nasıl anladıysan öyle ?" dedi Kedi. Yemekhanenin kapısında dikiliyordu. Yanında Elanora da vardı.

" Gel Vretto. Adaya yaklaştık. Biraz konuşalım." dedi Elanora.

" Bu saygısızlığınızı ödeyeceksiniz." dedi Frederick ben kapıya doğru ilerlerken.

Kedi krala doğru yürüdü. Muhafızlar da Kedi'ye doğru ilerledi. Elanora ve ben de Kedi'nin arkasında yürümeye başladık.

" Sabırsızlıkla bekliyoruz." dedi Kedi kralın dibine kadar yürüyüp. Gözlerini kedi gözlerine dönüştürüp normal hale döndürdü. O anda soldan gelen bir şey hissettim. Kolumu siper ettim.

" Ah!"

Koluma demir bir bıçak saplanmıştı.

Kedi'nin ve Elanora'nın gözleri bana ve koluma kaydı.

Elanora'nın gözleri açılırken Kedi dişlerini birbirine bastırmaya başladı. Kedi çok sinirlenirse hiç hoş şeyler olmuyordu.

" Tamam, sorun yok." dedim. Sola baktığımda erkek muhafızlardan birinin orada olduğunu gördüm. Kedi'nin zarar vereceğinden korkmuş olmalıydı. Bıçak zaten normalde Kedi'ye gidiyordu.

" Nasıl sorun yok ?" dedi Kedi bana bakarak.

Elanora sinirlenmişti. Surat ifadesi fazla ciddileşmişti. Kimi kandırıyordum kolum aşırı acıyordu. Ceketimin kolu kanla ıslanmıştı.

" Yaptığını beğendin mi piç ?" dedi Elanora Frederick'e bakarak.

" Üzerime yürümeseydiniz bunlar olmazdı." dedi.

Elanora ellerini saçlarının arasından geçirdi.

" Az sonra olacaklar için çok üzgünüm." dedi ve ellerini kendine doğru çekti. Geminin camları patladı ve içeriye fazla bir miktar su hücum etti. Kedi kralın karnına bir tekme atıp muhafızlara saldırmaya başladı.

Elanora muhafızları fırlattığı bıçakları su darbeleriyle mükemmel bir biçimde savuşturuyor, Kedi de saldırıyordu. Ben kolumdaki bıçağı zor da olsa çıkardım. Ceketimi de çıkardım. Benim de bir şey yapmam lazımdı. Frederick ayağa kalkmış ve muhafızlarla beraber o da saldırıyordu. Yardım etmem lazımdı. Düşün, düşün. Neden bu kadar kısıtlayıcıydı ki gücüm ?

Pencereden baktığımda Hilal Ada'ya yaklaştığımızı gördüm.

Suyun derinliği ne kadar olabilirdi ki ?

Hızla cama doğru ilerledim. Geminin dışına çıktım.

" Kedi, Elanora biraz dayanın."

Korkuluklardan aşağı atladım. Ellerimi göğsümde birleştirdim. İçimdeki gücü serbest bıraktım. Her tarafımdan şeritler gibi enerji çıktı ve ben kalbinde olacak şekilde etrafıma bir dev vücudu oluşturdular. Denize atlarken kapattığım gözlerimi açtığımda çok daha büyüktüm. Bu hissi çok seviyordum. Asıl bedenim bu dev vücudun içinde güvendeydi. Dev vücut bir kalıp gibiydi. Ayaklarım yere bastı ve göğsümden üstü suyun üzerinde kaldı. Gemi vücudumun suda yarattığı etkiyle sallandı. Gemiye dışarıdan baktım. Elanora ve Kedi beni gördü. Dikkat dağıtıp dışarıya doğru koştular. Elimi uzattım ve onları aldım. Bu seferki vücudum daha büyüktü sanırım. Gücüme gittikçe daha da alışıyordum.

" Sen ne yaptın ?" dedi Frederick.

" Gemini buradan uzaklaştır." dedi Kedi.

Sol elimde Elanora ve Kedi vardı. Sağ elimi havaya kaldırdım. Muhafızlar saldırmaya hazırlanıyorlardı. Kedi ve Elanora da hazır konuma geçmişti. Frederick elini kaldırdı.

" Gidiyoruz." dedi ve içeri girdi. Gemi tam tersi yöne döndü. Uzun sürdü biraz. Daha sonra yol almaya başladı. Baya bir süre bekledik, gemi uzaklaştı.

" Artık adaya ilerleyebiliriz." dedi Elanora.

Uzun bir aradan sonra yazdığım ama atmayı unutmuş olduğum bu bölümü atıyorum. Fazla aksiyonlu ama kısa bir bölüm oldu. Bu bölümden sonra uzuun bir bölüm atmayı planlıyorum. Kendinize çook iyi bakın ve oylamayı unutmayın :))