11. Bölüm

44 32 9
                                    

" Buradan çıkmalıyız Kedi !" dedim hızlı hızlı tekrardan.

" Bak anlayamıyo-" sözlerine devam etmesine fırsat vermeden hızla aşağıya doğru inmeye başladım. Aşağıdaki büyük salona geldiğimde düşündüğüm gibi herkes orada bekliyordu. Korkuluklara dayanıp soluklandığım anda nefesim fazla ses çıkarmış olacak ki bir anda Betty, Gint ve Tom'un bakışları beni buldu.

Gint bana doğru hızla geldi. Bir kolumun altına girdi. Koltuklara oturduğumuzda çenemden tutup kafamı sağa sola çevirdi.

" Tamam kanayan bir yerin yok. Kafanı çarptığın iç kanama geçirme ihtimalin vardı ama şu anda iyisin birkaç morluk dışında." dedi rahatlamış bir şekilde.

" Gint suratımdan daha önemli meselelerimiz var şu anda. Bakın beni dinleyin. Hepinize anlatmam gereken çok önemli bir şey var." derin bir soluk aldım. O anda Kedi de koltuğa kurulmuştu. Herkes beni dinliyordu. Her şeyi anlattım. Çenem ağrımıştı. Herkes şok olmuştu.

" Yani bu Tom ve Kedi dışında kimse yeteneklerini kullanamayacak anlamına mı geliyor ?" dedi Gint öfkeyle. Evet anlamında başımı salladım.

'Tak, tak, tak'

Ahşap kapının çalınması şu anda bekleyeceğimiz en son şeydi. Buranın etrafında kalkan vardı. Ayrıca kim gelirdi ki buraya. En yakın yerleşim yeri 2 saat uzaklıktaydı.

Kedi elinde bir alev yaktı. Diğer yanan bütün alevleri boştaki parmağını şaklatarak söndürdü. Elindeki alevin ışığı  kırmızı kedi gözlerini parlak ve mükemmel gösteriyordu. Büyü yaptığı her zaman çıkıyordu bu gözler. Lakabı kendi isminden daha çok yakışıyordu. Kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtığı anda içeriye doğru bir toprak kütlesi gelmesini beklerken 4 tane uzun cüppeli, siyah tavşan maskeli kişi gördük. Siyah tavşan maskesi. Bunlar Kedi ve bana 1 sene önce saldıran heriflerle aynı maskeyi takıyorlardı. Elimle havayı toplamaya çalışsam da işlemedi. Önceden de mükemmel olmuyordu ama şu anda hiçbir şekilde bir şey olmuyordu.

4 ü birden senkronize bir şekilde yüzlerindeki maskeyi çıkardılar. Kızıl saçlı bir kız, sarı saçlı bir kız, çekik gözlü bir erkek, sarışın bir erkek dikiliyordu soldan sağa doğru.

" Adım Drake. Bu grubun lideri benim ve emin olun size bir zarar vermeyeceğiz. Hatta size gelecek zararın önüne geçtik de diyebiliriz." dedi gülerek çekik gözlü olan. Pelerinindeki kan lekesini görmüştüm. Herkes de görmüştü büyük olasılıkla.

Kedi parmağını şaklattı ve bulunduğumuz yerdeki bütün mumlar ve gaz lambaları yandı. Evet elektrik yok, 16. yy.dan kalma bir kale burası. 4 kişi içeri girdi. Koltuklara oturduklarında kendilerini tanıtmaya başladılar.

"Adım Finn." dedi sarışın erkek olan. "Gücüm Buz."

"Adım Rosa." dedi kızıl saçlı kız. " Gücüm Hava."

" Hey benim gücüm hava ! Senin değil." dedim kafam karışık bir şekilde.

" Peki daha demin aklından bizi savuşturmak geçip de hamle yaptığında neden hiçbir şey olmadı ? Bitirmemize izin verin. Bugün öğreneceğiniz şeyler bundan sonraki hayatınızın aslında üzerinde olduğu şeyler." dedi Rosa sakin bir ses tonuyla.

" Adım Elanora." dedi sarışın kız. "Gücüm Su."

" Ben ismimi söylemiştim ama yine söyleyeyim. İsmim Drake. Gücüm kan." dedi başlangıcı yapan çekik gözlü erkek. "Sizleri zaten tanıyoruz. Bugün belki haberiniz olmayabilir ama büyük bir tehlike altındaydınız."

" Hayır, biliyorduk. Fakat şaşkınlığımız hareket kabiliyetimizi gölgeledi." dedi Gint.

" Nasıl biliyordunuz ?" dedi Finn şaşkınlıkla.

BEYAZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin