4- Kan ve Özleme

60 7 42
                                    

Eve geçtiğimde normal zamanda yeteri kadar zaten canım sıkkın değilmiş gibi bir de az önceki kavga zihnimi oyalıyordu. Belki de uzun zamandır uyuyamamışlığım da böyle durumlarda sinirimin geçmeyişinde etklidir. Hoş, sinirimin kendime mi yoksa Dilay'a mı olduğundan da emin değildim. Kendi zihnimde rahat edeceğime, dayanması zor zamanlar yaşıyordum. İstediğim yere gidebilme imkanım varken kendimden uzaklaşmam imkansızdı. Ölene kadar kendimleydim.

Ölene kadar..

Derin bir nefes alıp gözlerimi kapatarak kendimi rahat yatağıma bıraktım.

Ölüm...

***

Saat sabahın beşine geliyorken ben neredeyse dört saattir aralıksız ders çalışmıştım. Önceliği Dilay'ın tartışmadan önce verdiği fotokobilere vermiştim. Ve bunda da not olması beni şaşırtmamıştı.

"Hayatın inişleri-çıkışları hatta çıkmazları bile olur. İnişler rahatlatır. Çıkışlar bizi kendimize getirir. Çıkmazları hallettiğimizde ise çok daha güçlü oluruz. Sorular da böyledir. Kolayı, ortası, zoru vardır. Kolay mutlu eder, orta öğrendiklerimizi gözden geçirtir. Zorlar ise konuya tamamen hakim kılar. Hadi bakalım İnşaAllah konulara hakim olursun :)"

Nottaki gülücük bu sefer Dilay'ın bana gülümser hâlini değil, en son gördüğüm zamanki soğuk bakışı hatırlatınca bunu gözardı etmeyi başarıp derse yöneldim. Sonuçta öğrenciysem, işim ders çalışmak olmalı. Hele de üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenciysem soluk almaya bile fırsatım olmamalı. Keşke sorunum sadece bu olsaydı.

Konu anlatımına bak, örnek soruları incele ve testi çöz. Fotokopinin konu anlatımı yeterli geliyordu, başka kaynağa ihtiyacım olmuyordu.

Soruların hepsini çözmüş sayılırdım bir kaç zor soru hariç. Ama beni şaşırtan bir hırsla günün doğmak üzere olduğu bir saatte o soruları da çözmek istedim. Yarınki, aslında bugünki derse sıfır soruyla gidersem karşısında kendimi daha iyi hissederim gibi geliyordu. Önce Dilay'ın derste yaptırdığı gibi derin bir nefes aldım. Ardından bu sorunun bir cevabı olduğunu kendime hatırlattım ve geniş düşünmeye çalıştım. Ve bir kaç denemeden sonra ilk zor soruyu çözmüştüm bile. Diğerleri de aynı kalıpta olduğu için hemen çözülmüştü.

Dilay bir kaç derste bana balık tutmayı öğretmiş görünüyordu. Çözüp geçmek yerine çözdürüp kalıcılaştırıyordu. Ve ben de bana sadece yararı dokunan bir kızı başarılı bir şekilde üzerek harika bir iş çıkarmıştım. Hafifleyen sinirim ile kendime işe yaramasını umduğum bir telkin verdim: Hassas olduğum bir konuydu..

'Neyse.' diyerek başımı iki yana sallayıp düşünceleri dağıtmaya çalıştım.

Bugün ders işleyeceğimize o karar verdiğine göre çok kırılmamıştır. Sorular bittiğinde ders çalışmayı da bitirmiş oldum. Şu harika(!) ruh halimle bunun nasıl gerçekleştiğini de anlamlandıramadım.

Sandalyede uzun bir gerinmenin ardından masanın dağınıklığını önemsemeden balkona çıktım ve gün aydınlanırken siyahın laciverte, laciviertin de maviye dönüşmesini izledim. Bunun sakinleştirici etkisi vardı üzerimde. Tekrar gerinme ihtiyacı duymam ile kollarımı mümkün olduğunca arkada birleştirdim. Bunu her yapışımda öyle kalır mıyım diye endişelenirim. Bir esneme işlemini de kitlenmeden atlattıktan sonra yatağıma yöneldim. Hedefim zorlayıcıydı ama ihtiyaçtı da.

Uyku, yerine getirilmesi zor olan bir ihtiyacımdı.

***

Parka erken gelmiştim sırf ondan önce burda olmak için. Neden bunu yaptığımla ilgili kendime bir açıklama sunmamıştım ama yapmıştım. Hava hâlâ güzeldi. Ve park alanına başımı kaldırıp baktığımda gördüklerime göre çocuk-yetişkin, herkes bunun tadını çıkarıyordu. Ben ise...

İçinde TutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin