34 - Sazan Sarmalı

10 0 0
                                    

"Dilay ÇERÇİ! Sana soruyorum? Sizin evliliğiniz sahte mi! "

Esra bir anda sinire vücut olmuştu. Olduğu yere çakılmış gibi görünse de sesi oldukça yüksek ve de baskın çıkabilmişti. Şafak ise yakalanmamızın etkisini çabuk atmış olacak ki, çok önemli bir düzeltme yapıyormuş gibi "Akça, soy adı artık Akça." dedi.

Esra'nın sinirle zaten açılmış gözleri, hayretle daha da büyümüştü.

"Vov! İşte bu çok önemliydi enişte. Ya da sana ne demeliyim sayın çakma koca!"

"Ayıp oluyor ama baldız."

Sonunda kuzenim hareket edebilmiş ve öne doğru bir atmışken "Ayıp oluyor mu dedin? Sen mi dedin?" dedi ve bakışları ikimiz arasında hızla gezerken "Sahte bir evlilik yerine, dürüstçe bekarım ben. Ben mi ayıp ediyorum?" diye devam etti.

Nasıl yani Esra'm? Kaşlarım çatıldı ve karşılığını ben verdim.

"Ne demek bu sevgili kuzenim?"

Topuğunu yere vurup, avcunu da alnına çarptıktan sonra "Dilay, şu an sevgili mevgili yok. Şu an neyden bahsettiğimizin farkında mısınız siz? Az önce sahte evlilik dedi şu oğlan. Sahte evlilik. Evliliğin sahtesi. Evlilik ve sahte. Daha da tekrar etmemi ister misiniz?!" derken öfkesini arttırmaya devam etmişti.

Şafak'a fısıldayarak "Önce kız kıza konuşsak olur mu?" dedim. O da fısıldayarak "Sen nasıl istersen. Benim için fark etmez güzelim." dedi.

Şu durumda az kalsın yere düşecektim ki, sevgili kuzenim yüksek sesle uyardı.

"Bana anlatacaktınız, kendi aranızda konuşmayın be."

Tansiyonun düşmesi gerekiyordu. Her şeyin anlatılması zaten zor iken böyle hiç anlatamazdı.

Kuzenime yaklaştım ve kolundan yumuşakça tuttuktan sonra "Kuzum, önce sakinleşelim mi?" dedim.

"Sakinleşmek mi? Kızım nasıl yapayım bunu? Duyduğumu sindiremiyorum ki."

Bir adım geri gitti ve başını iki yana sallayarak, durumu kabul edemiyormuş gibi "Hayır." dedi. "Hayatımdaki herkes bunu yapabilir ama sen yapamazsın. Yapmazsın. Sen evlenmek dahi istemiyordun! Delireceğim, bir de sahtesi mi? Ne sahtesi be?"

"Esra lütfen." derken yeniden ona yaklaştım ve bu sefer koluna girdim. O kadar sinirliydi ki, bir an geri çekilecekti ama izin vermedim. "Gel odama geçelim. Sana her şeyi anlatacağım."

"Odama mı!"

Tıhlayıp, yan güldü. "Tabii ya. Odalarınız ayrı olur. Çünkü sahte klişesi bunu gerektirir."

Bu sefer sakince kolumdan çıktı. Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı ve bir kez daha nefes alıp verdi. Gözlerini açtığında bakışlarını önce bana, ardından da Şafak'a dikti. "Ne halt ettiniz, bu haltı ederken aklınızın doldurması gereken boş yerden ne geçti bilmiyorum ama bana her şeyi, tekrar ediyorum her şeyi  anlatacaksınız. Hele sen Dilay. Ananın, babanın bundan haberi var mı?"

Kurduğu cümle ile bu sefer yerine çakılan ben olmuştum. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş ve çınlayan kulaklarım zihnimle birlikte bedenime ikinci işkenceyi yapıyordu. Tam bu anda beni hayatta en çok neyin korkuttuğunu keşfetmiştim. Onlar, bu davranışımı hak etmiyorlardı, onları bu sebepten üzemezdim.

"Sakın! Asla! Onlar bunu bilmemeli Esra. Lütfen."

Çaresizliğime acır gibi cıkladı. Benim korkumu görünce, bakışları biraz yumuşamıştı ama hâlâ gardını indirmemişti.

İçinde TutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin