{ Bir yaz dizisi vesilesiyle tanıştığım ve ilk duyduğum andan beri samimiyetini hissettiğim şarkıyı sizlerle de paylaşmak istedim. Hayatınızda Zeki Müren naifliği ve bu şarkı sözlerindeki içtenliğin olması dileği ile 🙏 }
Şafak'tan
"Konuşabilir miyiz mi" mi?
Kestane gözlere, mahçup ve yumuşacık ses eşliğinde bu kadar yakından bakmak beni yutkundurmuş, üstüne dilimi de yutturmuştu sanki.
Loş odada yüzü sadece holün ışığı ile aydınlanan Dilay da benim gibi öylece bakakalmıştı bu yakınlıkta. Birden o da yutkununca dikkatim, önce boynuna çekildi. Ardındansa gözlerim dudaklarına çıktı.
Haydaa!
Ben bir kez daha yutkunurken hoca hızlıca doğruldu ve aynı hızla elini yelpaze gibi kullanmaya başlayıp boğazını temizledi.
Sabırsızca "Hay Allah'ım." diye söylenirken yatağın ayak ucundan indi ve kapıya yönelip, kirişin hemen yanındaki anahtara basarak ışığı açtı. Geri dönünce kedisini rahatsız edecek bir açıklama yapması gerekiyormuş gibi telaşla elini kolunu havada karıştırarak anahtarı göstermeye çalışırken "Şey..." diyebildi sadece.
Biraz bekledi ve yine sadece şey, dedi. Ben de az önceki Dilay'ın da hissettiğini anladığım atmosferden çıkmak için yataktan hışımla kalkarken onun gibi "Şey!" dedim ve devamını getiremeyecektim ki sanki günlerdir aklımıza gelmeyen bir fikri hatırlamış gibi ellerimi açarak ona uzatıp "Konuşmak istiyordun!" dedim ve basan sıcağı hissetmezden gelerek gülmeye çalıştım. O da anı kurtarışımla "Hah!" diye rahatladı ve "E-evet." dedi. "Öyle karanlıkta konuşulmaz."
"Tabii." diyerek anında onayladım. "Dip dibe falan." diye devam ederken başımı geri çekip gıdığımı çıkardım. O da "Tıh, elbette. Nihayetinde kocaman evde yaşıyoruz." deyip espri yapmış gibi güldü ve ben de komikmiş gibi eşlik ettim.
Aceleyle "Ben bi' su alacağım." açıklamasında bulunup odadan çıktı, aslında kendisini attı. Gitmesiyle derin bir soluk ciğerlerimden özgür kalırken başımı iki yana salladım ve yatağa oturdum.
"Çok yakındı ya." derken sağ elimi saçlarımdan geçirdim ve enseme gelince tutulmuş gibi sıktım.
+ Kendine gel oğlum!
- Hı?
+ Bir sakinleş diyorum.
- Sakinim.
+ Belli.
- Ne belli?
+ Az önce olanlar belli.
- Bir şey olmadı.
+ Oldu.
- Olmadı.
+ Oldu.
- Of! Oldu evet ya. Malım ben kız bana o kadar "Uyumayalım, o eskidendi." dedi. Dinleyecektim.
+ Geç bu dinleme işleri aslanım. Ateş bacayı sardı bir kere.
- Abi bu nasıl ateş kış günü?
+ Cahil. İlk defa aşık oldun tabii. Nereden bileceksin tensel çekimi. Hey gidi yavrum, hey.En son iç sesim beni aşıp, gençliğinde kazanova bir amca gibi konuşunca onun iç sesim değil de duyabildiğim bir hortlak ya da kafamda oluşan bir kişilik olmasına ihtimal verdim ve konuşmayı sonlandırdım.
Ne öteki tarafla konuşmaya, ne de başka kişiliklere ihtiyacım vardı. İhtiyacım olan bir bardak soğuk su.
Evet, hoca gibi ben de su içeceğim. O zaman... e şimdi... yani... mm Dilay da benim gibi mi olmuştu...
Hadi be!
+ Aslanım ben ateş bacayı sarmış diyorum, sen ne di--
"Ya bir sus!" diye dışımdan bağırdım kazanova amca iç sesime. "Şimdi bir de seninle uğraşamam. Hâlâ ateş, baca diyor ya."
![](https://img.wattpad.com/cover/130577375-288-k679230.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçinde Tut
Ficción GeneralBiri söylemese de diğeri anlıyordu. Biri vazgeçse de diğeri inanıyordu. Biri tek hissetse de diğeri hep o "biri" ileydi.