13- Kahvaltımı Sen Hazırla

37 4 14
                                    

Boynumun ağrısı ile uyandığımda kendime gelmem bir kaç saniyemi aldı. Arabada uyanmıştım.

'Araba?'

Dün olanları hatırlamaya başladığımda Dilay'a döndüm. Hâlâ uyuyordu. Biraz gerindikten sonra telefondan saate baktım ama bir an elimden düşecek gibi oldu. Ufak çaplı bir şok geçirtmişti saat. Dokuzu gösteriyordu ve bu altı saattir uyuduğum anlamına geliyordu.

'Ben ve altı saat? Hem de hiç uyanmadan?'

Dün kesinlikle çok yorulmuş olmalıydım. Yani başka açıklama bulamam buna. Benim aylardır rekorum dört saatti. O da bir kaç kez. Tekrar gerinerek daha çok kendime geldim. Demek ki uzun uyumak için dünki gibi günler lazımmış: Market sahibi dövmek, kermeste çalışmak, sırları açık etmek, iki saat yürümek gibi. Dilay da uyansa iyi olurdu.

- Dilay?

Zor duyacağım bir şekilde mırıldandı.

- Dilay?

Sanırım "Hı?" demişti.

- Uyanmak ister misin?

Gözlerini açmadan ağzının içinde konuştu.

- Nedenmiş? İşim yok artık benim.

Öyle kısık sesle söylemişti ki kelimeleri anlamam zor olmuştu. Uyanamamasına gülerken "Koltuk rahat geldi galiba?" dedim. Bunun üzerine kaşlarını çattı, gözlerini kısık bir şekilde açtı ve bana baktı. Ardından birden bire açılan gözlerini arabada gezdirdikten sonra ani bir şekilde doğruldu. Yerinden sıçradı demem daha doğru olur. Kafası rabanın tavanına çarpmıştı.

- Ah...Ben..ben burda mı uyudum? Bütün gece mi? Sen de yanımda mı uyudun? Biz beraber mi uyuduk? Bütün gece mi?

Çok... hızlı konuşmuştu. Ve sanki kıyamet kopacaktı.

- Sakin olur musun?

- Ne? Sakinlik? Ne sakinliği!

"Ay of ya!" diyerek avcunun içi ile alnına vurdu.

Sesi bu zamana kadar hiç duymadığım şekilde yüksek çıkıyordu. Yüzü ise sinirliydi.

- Dilay neden böyle tepki veriyorsun?

- Neden mi? Ben her gün bir erkekle, bir arabanın içinde uyuyor gibi mi gözüküyorum!

- Oha! Abartma. Sadece uyuya kaldın.

- Tamam, tamam. Sus. Biliyorum. Her neyse, diyip azalmadan uzak siniri ile arabadan indi. Daha çok kaçıyor gibiydi.

'Abartmadı mı? Yani şartlar bunu gerektirdi. Ne yani arabada tek mi bıraksaydım?'

Arkasından ben de inmiştim. Dilay bana döndüğünde sesini sakin tutmaya zorlayarak, çabucak "Ben her şey için teşekkür ederim. Allah'a emanet ol." dedi ve arkasını dönerek yürümeye başladı.

'Şimdi ne yaşandığı hakkında en ufak bir fikrim yok.'

- Dilay nereye?

Durup bana döndü.

- Eve?

- E kahvaltı yapsaydık?

Alnına tekrar vurdu. Unuttuğu önemli bir şeyi hatırlamış gibi "Doğru!" diyip çaresizce "Kahvaltını kontrol etmeliyim." diyerek devam etti.

Arabaya yaslanıp kollarımı iki yana hafifçe açtıktan sonra gözlerimi kısıp "Aynen onu yapman gerekiyor." dedim. Bu birden serseri hissettirmişti.

Başını öne eğip derin bir nefes aldı. Sonra olumsuz anlamda kafasını iki yana sallayarak gülümsedi.

- Özür dilerim. Ben çok şaşırdım. Yani erkek olarak bir tek babamla uyudum, o da sadece aynı odada. Malum kışın sobalı odaya toplanır herkes.

İçinde TutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin