Turgay, şehrin dışına doğru arabasını durdurduğunda Şafaklarınki kadar büyük bir evin, daha doğrusu villanın, ön bahçesindeydik. Giyiminden ve arabasından zengin olduğu âşikârdı fakat ben de böyle büyük yapılara alışkın değildim ve "Eviniz burası mı Turgay bey?" diye engelleyemediğim bir şaşkınlıkla görgüsüzlük etmiş bulundum.
O buna hiç dikkat etmeyip "Evet. Bir de şu sizleri ve beyleri kullanmasak? Yeterince kibar davrandım." dedi.
Bakışlarımı evden çekip Turgay'a baktım. "Tamam."
Ellerimi tuniğimin cebinden çıkarırken aklıma bazı bazı takılan sorulardan birini sordum. "Neden böyle büyük evlerde yaşar zenginler?"
Zile bastıktan sonra beklemeyip sabırsız hareketlerle montunun cebinden çıkardığı bir anahtarla kapıyı kendisi açtı.
Aceleci.
Evin gösterişli kapısından hol gibi bir yere girerken "Bilmem." dedi daha önce bunu sorgulamadığını düşündürerek. "Belki de kazandığımız parayı böyle görünce daha da hırslanıyoruzdur."
Oldukça güzel bir cevaptı. O montunu çıkarıp ayaklı askılığa bırakırken "Mm, olabilir." dedim. Bu arada kapıyı açmaya birinin gelmesi gerekmez miydi?
Aklımı okumuş gibi kendi kendine "Kesin yine bahçede bir şey yapıyorlar." dedi ve bana dönüp "Şöyle geçelim." dedikten sonra önden yürümeye başladı. Takip edip de salon olduğunu düşündüğüm, ferah döşenmiş büyük bir odaya gelmiştim ki arkamdan bir kadın sesi duymamla "Hih!' diye biraz sıçradım yerimde.
Arkamı döndüğümde kadının bunu fark ettiğini utanarak anladım. O kadar yüksek çıkmamıştı ki sesim. Varlığımın sebebini çözemediğini belli eden bakışkarından sonra Turgay'a yönelip "Hayatım. Erken döndün?" dedi ve sarıldı. Bu sırada hiç de memnun olmayan gözlerle süzülmüştüm. Turgay kısaca sarılıp ayrıldığında kadın, kendisi gibi zarif ama gerçek olmayan bir tebessümle "Bu hanımefendi kim hayatım?" dedi.
"Anneciğim," diye söze başladı az önce kibar olmaktan sıkılan şahıs. "O, arkadaşım Dilay."
Kadın tek kaşını kaldırıp kollarını bağladı ve bana kuşkulu bakışlar gönderirken oğluna döndüğünde yine sahte bir gülüşle "Daha önce görmemiştim." dedi.
Yemin ederim bi' korku bastı içimi. Nedense kanunsuz bir şey yapmışım gibi kendimi suçlu hissediyordum ve orada hiç bulunmamam gerekiyormuş da daha fazla oksijen tüketmeden terk etmek adına hemen gitmek istiyordum.
Turgay annesinin omzuna elinine atıp "Aslında Melisa'nın arkadaşı annem. Melisa da gelir birazdan buraya." deyince kadın duruşunu hiç bozmadan kaşlarını kaldırırken yine baktı ve "Öyle mi?" dedi zerre inanmadan "Melisa da hiç bahsetmedi."
Anne kuzusu davranışlar segileyerek evdeki ve arabadaki tavırlarına zıt düşen Turgay beni şaşırtırken yine uysal olup "Anne sanki Melisa sana her şeyi anlatıyor." dedi ve dudaklarını bir şeyi beğenmemiş gibi büktü.
Kadın da otoriter bir sesle "Evet." dediğinde ayı postlu annesinin peluşu çocuk kendini geri çekti ve sesine dikkat ederek "Şu kızdan bir tek ben mi nefret ediyorum?" diye çıkıştı.
Kadın gözlerini belertip "Sen Melisa'dan nefret etmiyorsun Turgay. Yine delirtme beni." deyince Turgay süt çocukluğu yavaş yavaş bırakıp kendisini ilk gördüğüm sinire dönmeye başladı. "Benden daha iyi mi bileceksin anne? Erkek gibi bir kızı kim sever?" dedikten sonra annesinin cevabını beklemeyip "Neyse." diyerek bana döndü ve biraz öneri, biraz emir olarak "Sen şöyle otur Dilay. Ben gelirim birazdan." derken eliyle koltukları gösterip söylene söylene gitti. "Annem diyorum, kırmayayım diyorum ama Melisa da, Melisa da."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçinde Tut
General FictionBiri söylemese de diğeri anlıyordu. Biri vazgeçse de diğeri inanıyordu. Biri tek hissetse de diğeri hep o "biri" ileydi.