7- Aşçı ve Takipçi

47 7 9
                                    

-Şafak bileğine ne olduğunu söyleyecek misin?

Bu kızın böylesine ısrarcı olduğunu bilmiyordum. Birbirimizle ilgili pek bir şey bilmeyişimize karşın nişanlı olmamız, evlenmeden birbirini görmeyen çiftleri hatırlatıyordu.

-Tabii ki söyleyeceğim.

Aslında "Sana ne!" demeyi çok isterdim ama böyle demem ile sinirlenip anneme giderse az önceki korkularım en hızlısı ile gerçeğe dönüşürdü. Bu yüzden mantıklı bir cevaba ihtiyacım vardı.

Ben bir süre düşünürken o da kollarını bağlayıp bakmaya devam etti. Sağ ayağını dışa açıp yere vurmaya yeni başlamıştı ki bir cevap bulabildim. Hatta bunu bulmaya bu kadar zaman harcamış olmam biraz salak hissettirdi.

-Bileğim incinmiş.

Biraz abartı karşılayacağım bir iç çekişle ve yine kırılacakmış gibi hissettiğim ses tonuyla "Ay geçmiş olsun." dedi. Ardından da "Bakayım bi'." diye bileğime uzanmıştı ki refleksle kolumu geri çektim. Buna biraz bozulmuştu. Ama içeri hiç davet etmemiş olmam daha bozcu bir olaydı. Keşke bu nişan atmaya yaklaştıran yüksek puanlı bir âdapsızlık olsa.

Toparlamaya çalışarak "Sorun yok. Doktor bir süre zorlamamamı söyledi. Sen neden geldin?"

Bir şeyler hatırlamış gibi sevinçle içeri girdi. Ama valizini dışarıda bırakmıştı. Bu geri gideceğini mi gösterirdi? Davet etmemiş olmama rağmen oturma odasına ilerleyen Şeyma'ya öylece bakıyordum ki bunun şu an için en yapılmaması gereken fiil olduğunu anlamam ile odaya girmeden hemen önce dirseğinden tutup "N'oluyor?" soruları eşliğinde mutfağa yönelttim. Aslında biraz fırlatmak gibi oldu.

"N'apıyorsun Şafak?!" diye sinirli sorusuna endişemi saklayarak "İçerisi dağınık ben toparlamadan girme. Sandalyede bekleyebilirsin."

-Tamam.

Ses tonumda hafiften belli olan ama tavırlarımda anlayana baya belli olan bıkkınlığım ile bu sefer cevabını almayı umarak tekrar "Ne işin var burada?" dedim.

-Nişanlımın yanında kalmaya geldim. Sınav stresini tek başına yaşama istedim.

Başta algılamayıp ezberden "Teşekkürler." desem de saniyelik bir arayla cümlenin ne olduğunu anladığımda "NE!" diye çıkıştım. Sesim o kadar yüksek çıkmıştı ki kız oturduğu yerde irkilmişti. Açıkçası bu kadar çıkış beni de şaşırtmıştı. Sanki hiç o cevabı vermemiş gibi davranmaya çalışıp sakin bir sesle "Burada mı kalacaksın?" dedim. Kimse bu evde kalamaz, ne saçmalıyordu bu kız?

Korktuğunu belli eden bir gülümseme ile "Evet." cevabını verdiğinde içimde yine az önceki gibi çıkışma isteği uyanmıştı ama ikinci korkutma anneme kaçırtabileceği için yine sakin olmaya uğraşarak karşılık verdim.

-Ben genç ve bekar bir erkeğim.

'Kullan tabii bunu Şafak. Adın gibi biliyorsun Şeyma'ya asla o gözle bakmayacağını. Arzulamayacaksın bile.'

-Hayır nişanlı bir erkeksin.

'Ne kadar da kelime oyunu zekalısı bir kız.'

-Bu bir şey değiştirmez evlenene kadar bekarım.

-Uf tamam Şafak. Biraz yanında kalmaya geldim. Bitti.

İçimden ökenmeme engel olamayıp "Botto." dedim. Sabrının taştığını belli etmişti ama burada kimin sabır katsayısı sonsuza daha yakın olduğu sayemde belli olmuyordu. Ve "..sabır katsayısı sonsuza.." kelimelerini kullanmam sınav mağdurluğumu gösteriyordu. Şeyma hiç benle kalamazdı ama şu an daha fazla hiçle burada kalamaz. Bileğim, koltuk, ataklar... Hayır, bu asla olmamalıydı.

İçinde TutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin