Makineye sokabildiğim kadar bulaşığı yerleştirip çalıştırdıktan sonra kalanları boş verip "Bugünlük yeter." diyerek içeri geçtim. Şeyma yüzünden koltuğu temizletememiştim. Nereden geldin, diye yine bir sinir dalgasını geçirtirken içimden telefonumu aradım. Kim bilir nereye koymuştum?
Salonda yok, mutfakta yok, odamda yok, misafir odasında yok, banyoda yok, portmantoda yok, buzdolabında yok. Buz dolabı?
Kapağının kulpu elimde, açık duran buzdolabına baktığımı fark eder etmez dehşetle gözlerim açıldı. "Nerede lan bu!" diye yüksek sesle isyan ettim. Sinirle solurken bir taraflarımda önce titreme hisettim, ardından da zil sesim duyuldu bugün içinde savaş verdiğim mutfakta.
Cep.. Pantolonun arka cebindeymiş telefon. Buzdolabına kadar bakmı...
Zihnimde zil sesim hariç "Nalet olsun bu hayat, nalet olsun bu sevgim." mısraları yankılanırken telefonu açmıştım. Tam da aramak istediğim kişi.
- Anneciğim!
Sesim sanki aylardır annemle konuşmamış gibiydi. Annem de aynı şekilde karşılık verdi.
- Oğluşum! Ay MaşaAllah sesin ne kadar güzel geliyor.
-Ya ya.
Yüzümde sinirliyken oluşan sahte gülüş ile annemi bekledim.
- Sebebi neymiş bunun?
Bak bak, numaralara bak.
- Cüneyt Arkın Bizansı yine alt etti anne. Ona seviniyorum.
- Ne?
Ben daha çok anlam verememiştim anne Şeyma'yı görünce.
- Anne, Şeyman'ın ne işi var benim evimde?
Önce başaramadığı -ya da başarmak istemediği- şaşkınlık numrası ile "A Şeyma yanında mı?" dedi. Ardından da sanki duyulmaktan çekiniyormuş gibi kısık sesle "Ay yanındaysa neden böyle konuşuyorsun, üzülür kız." dedi.
Sinirle nefes çekip "Hayır şu an evde yok." dedim. O ise telaşa kapılmış sesi ile "Nerede?" diye karşılık verdi.
- Bilmiyorum. Az önce eve geldiğimde yoktu.
- Kaçırttın mı kızı!
- Ah nerede.
- Şafak! Çok ayıp oğlum.
- Ayıp filan değil anne. Onu istemediğimi söylemiştim.
- Oğlum sana kalsa kimseyi istemeyeceksin.
- Anne daha 19 yaşındayım. Bu normal.
- Değil oğluşum. Ben el atmasam sen kendine birini bulamazsın.
- Bulmak istediğimi kim söyledi?
- Sus!! Ölene kadar bekar mı yaşayacaksın?
- Bence çok cazip.
Ardından da konunun uzamasını engellemek için ders çalışmam gerektiğini söyledim. Hep işe yarardı. Ben böyle düşünürken o başka sorguya başladı. Önce yeni hatırlamış gibi "Doğru." dedi. Ben "Ne doğru?" diye soramadan o sordu.
- Öğretmeninle aran nasıl?
- İyi.
- Anlaşabiliyor musunuz?
- Evet. Anlaşmamam mı gerekiyor?
- Olur mu öyle şey çocuğum? Hem öğretmenin, hem de... neyse.
- Hem de ney?
Önce cıkladığını duydum ardından hızlıca konuştu.
- Oğlum senin yaşıtların ve yaşına yakın kızlarla aran iyi değildir ya. Onu demiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçinde Tut
General FictionBiri söylemese de diğeri anlıyordu. Biri vazgeçse de diğeri inanıyordu. Biri tek hissetse de diğeri hep o "biri" ileydi.