"Ve davetin en göz alıcı çifti geliyor." Diye sevinçle duyurdu, adını hatırlayamadığım kızıl saçlı kadın. Koluna girdiği eşine bizi gösterip içtenlikle gülümsedi.
Mahcup bir şekilde tebessüm ettiğimde eşime bakmak istedim. Gözlerinin yine benim üzerimde olmadığını görmek artık alışıldıktı. İkimizin yerine teşekkürlerini sunarken kusursuz koca imajını göstermek için epey bir farklı davranıyordu.
Bazen sırf iyi bir koca gibi davrandığı için davetlere katılmaya can atıyordum. Yalandan da olsa beni sevdiğini hissettiriyordu ve bu... Bu acı bir şekilde güzeldi.
Gözleri ansızın bana çevrildi.
Etraftan ne kadar yakıştığımıza dair iltifatlar sıralanırken bana bakmaya devam etti.
Ve gülümsedi. Gözleri tebessüm bile etmezken.
"Sizi uzun süredir birarada görmüyorduk." Söz keskin bir bıçak gibi bakışmamızı kestiğinde ruhuma da derin çizikler atmıştı. "Evliliğinizde sorunlar var sandık." Bu kelimeleri sarfeden kişiye baktığımızda elindeki kadehten bir yudum alıp yarım ağız gülümsedi Çağın.
Yanımdaki beden sinirle kasıldığında göz ucuyla eşime baktım. Gökhan'a...
"Asılsız dedikodular." Diye kestirip attı ve bana dönerek devam etti. "Evliliğimizin temelinde aşk var."
Hareleri uçsuz bucaksız gökyüzünü taşırken bir kuş olmayı hayal ettim. Denizin dalgalarını taşırken bir yelkenli... Mavinin hangi tonunu taşırsa taşısın bir parçası olmayı umut ettim.
Çağın'ın kadehi sertçe masaya koyması bakışları tekrar üzerine çekerken memnuniyetsizlikle ortamı terk etti. Arkasında bıraktığı meraklı bakışlar o gittikten bir süre sonra daha kapıya takılı kalmıştı. Gökhan'la aralarındaki rekabetten kaynaklanan düşmanca tavırları, konu evliliğimiz olduğunda ipin ucunu kaçırıyordu. Bunun nedeninin mazide derin bir açıklaması vardı.
Bu sırada slow bir şarkı çalmaya başladı salonda. Beklemediğim bir anda piste çekildiğimde ellerim beni çeken adamın omuzlarına yerleşmişti çoktan haberim olmadan. Gökhan büyük ellerini belime yerleştirdiğinde elbisemin açık kısımlarına temas eden soğukluğuyla irkildim. Şaşkın bir biçimde karşımdaki adama bakarken o beni odağına dahi almamıştı.
Elinin tenimde usulca hareket ettiğini fark ettiğimde gözleri bana çevrildi. Daha demin soğuktan ürperirken şimdi fazla sıcak hissediyordum.
"Gökhan."
"Evet?"
"Ben..." daha yeni başladığım cümlem telefonunun zil sesiyle bölündü aniden.
Eli bedenimi terk ettiğinde içimdeki tatlı heyecanı da alıp götürmüştü. Pistten ayrıldığında ben de arkasından yavaşça ilerledim. Bu sırada o telefonu açmış ve konuşmaya başlamıştı.
"Efendim?" cevap verirken yumuşak bir tonda konuşmuştu. Böyle anlayışlı biçimde konuştuğuna göre muhtemelen telefondaki ya annesiydi ya da...
"Pekâlâ geliyorum." diye sonlandırırken ekledi. "Ben de seni..."
Annesi yurt dışına henüz iki gün önce çıkmıştı ve bir hafta orada olacağı kesindi. Bu da konuştuğu kişinin o olmadığını netleştirirken kimin olduğunu da kesinleştirmişti. Göğüs kafesimdeki kanadı kırık serçe acıyla çırpındı.
"Gökhan." Dediğimde omzuna dokunmuş ve bana dönmesini sağlamıştım.
İfadesiz suratı odağıma yerleştiğinde titrek bir nefes aldım.
"Beni burada tek başıma bırakman doğru olmaz." Bunu söylerken etraftakilere göz ucuyla bakıyor ve ne ima ettiğimi anlamasını umuyordum. Neyse ki zeki bir adamdı. Salisesinde anlamıştı.
"Ama..." diye başladığında cümlesini bitirmesine izin vermeden konuştum.
"Bari bu gece gitme." Kafamı hafifçe sağa yatırdım. Gözlerimin dolmasına aldırmadan devam ettim ardından. "Benimle kal."