Hüma

5.5K 148 18
                                    

Dikiz aynasından aksime bakarken derin bir nefes alıp kırmızıya boyadığım dudaklarımı birbirine bastırdım. Arabamdan inip mekana doğru ilerlediğimde dışarıya yansıtmak istemesem de huzursuzdum.

Duyacağım şeylerin ne olduğunu tahmin edebiliyordum ve bunun beni nasıl dağıtacağını da...

Ama sorun yoktu. Gerçekler uzun zaman önce büyük bir yara açmıştı kalbimde. Şimdi üzerine atılacak birkaç çizik pek fazla canımı yakmazdı.

Topuklu ayakkabılarımın sesleri eşliğinde kafeye giriş yaptığımda beklemediğim bir şekilde genç hanım erkenden gelmişti. Huzursuz bir ifadeye sahip çehresi ve güvensiz duruşuyla orada insanları inceliyordu. Kafe çalışanlarından biri "Hoşgeldiniz." Dediğinde gülümseyerek karşılık verdim ve beni bekleyen genç kadına doğru yürümeye başladım.

Gözleri beni odağına aldığında ifademi bozmayıp ilerlemeye devam etmiştim. Kabanımı üzerimden çıkarıp sandalyenin üzerine bıraktığımda yerime yerleşmiş ve tekrar gülümsemiştim.

"Dürüst olmak gerekirse geleceğinizi düşünmemiştim." Dediğimde kendini toparlayıp biraz doğruldu. Tam ağzını açacakken gelen garsonla tekrar sustuğunda yerine sindi yeniden.

"Ben bir Türk kahvesi alayım." Bakışlarımı garsondan karşımda oturan kadına çevirdim. "Siz?"

Kaşlarını çattı. Böyle davranmamı garipsiyor gibiydi ve bu çok normaldi. Ama ben buna aldıracak değildim. Ne sanıyordu? Onunla saç başa gireceğimi mi? Kendime böyle bir davranışı yakıştıramazdım.

Sessizliğini sürdüreceğinin farkına vardığımda ona da aynısından söylemiş ve garsonun yanımızdan ayrılmasını izlemiştim.

"Cidden böyle mi davranacaksın?" Diye sorduğunda kafamı hafifçe yana yatırıp kaşlarımı kaldırdım.

"Sanırım beklentilerinizi karşılayamadım."

Göz devirip kollarını göğsünde bağladı ve arkasına yaslandı. Karşımdaki sanki küçük bir çocuktu adeta. Gerçi adeta demeye de gerek yoktu. Kız daha 19 yaşındaydı. Pek de yetişkin sayılmazdı.

Gözleri dakikalar geçip garson kahvelerimizi getirinceye dek üzerime mıhlanmıştı. Huzursuzdu. Bakışları öyle keskindi ki gülerek kafamı sallamama yetmişti. Oysa ki bu bakışları benim ona atmam gerekiyordu. Evli bir adamla olan oydu.

Aklımdaki onca soru sıraya dizilip ağzımdan firar etmeyi beklerken sakin bir edayla durmaya devam etmek zordu. "Pekâlâ." Dedim ve nefes aldım. Sorulara başlamak gerekiyordu artık. "Kocamla ne zaman tanıştınız?" Kocam kelimesini bastırmadan sorduğumda bunu istesem de yapamadığımı fark ettim. Kocam kelimesi dilimden zorla dökülüyor gibiydi. Belki de sahiplenecek bir evliliğim olmadığındandı bu. Bilememiştim.

Göz devirip yerinde doğrulduğunda bıkkınca nefes verip dudaklarını nihayetinde aralamıştı. "Geçen sene." ve sanki bu cevabı yeterli değilmiş gibi tam tarihi de vermişti. "18 Mart 2018."

Evlilik yıl dönümümüzden bir hafta öncesinin tarihini vermesi... Ne bileyim sanırım bu kadar can acıtıcı olmasını beklemiyordum. Dudaklarım beklemediğim bu cevapla araladığında kendimi toparlamam saniyelerimi almıştı tekrar. 

Bana yurt dışında acil bir işi olduğunu söyleyip çekip gitmişti. Hatta yüzüme dahi değil. Bir mesajla. Oysa ki bu da yalanmış. Sırf evlilik yıl dönümüne denk gelmemek için uydurduğu bahanelerden biriymiş.

"Çalıştığım kafede karşılaşmıştık." sesiyle tekrar dikkatimi  karşımdaki kadına verdiğimde kısık bakışlarla bana bakıyordu. Tepkilerimi ölçmek ister gibi bir hali vardı. "Bilirsin. İlk görüşte aşktı."

Bunu yıllar önce Gökhan'la tanıştığımızda ben de söylemiştim. İlk görüşte aşk. Ama öyle olmadığını anlamam uzun sürmemişti.

"Aşk?" Diye sordum fincanı elime alırken. "Belki de sadece sizin açınızdan."

"Karşılıklı olduğuna eminim." Diye cevap verdi meydan okurcasına. Boşuna bir çabaydı.

"O yüzden mi iki ilişkisi var? O yüzden mi size aşık olduğu halde bir başkasıyla evli kalmaya devam ediyor?" Bir yudum aldığımda kahvemden, söylediğim kelimelerin ağırlığına rağmen sakinliğimi korumayı sürdürüyordum. Bir hayli çabalayarak tabii.

Ve devam ettim. "O yüzden mi karısını hâlâ deliler gibi kıskanıyor?" Fincanı tekrar masaya koyduğumda karşımdaki kadının gözleri çoktan dolmuştu bile. "Size aşık olduğu için mi tüm bunlar olmaya devam ediyor?"

Ağzını açtı ve tekrar kapadı. Yutkunup acıyla yüzünü buruşturduğunda biraz sonra kaşlarını çatıp öfkesine engel olamayarak bana nefretle bakmıştı. Dolan gözlerini kırptığında yanağından süzülen bir damla yaşı hırsla sildiğinde konuşmasına izin vermeden tekrar söze girdim.

"Kabul edelim Duygu Hanım. O aşık değil." Gülümsedim. "Ne size..." zor da olsa, söyleyeceklerimin kalbimde yaratacağı zelzelelere rağmen devam etmiştim. "Ne de bana..."

Gerçeği söylediğimde kalbime çöken fırtınaya kulaklarımı kaparken yalandan türeyen tebessümümü yüzümde asılı kalmasına izin vermek pek de kolay olmuyordu. Ama alışıyordum.

"Ama..." diye soluduğunda sessizce karşımdaki genç kadın, bir türlü aradığı kelimeleri bulamadığından olsa gerek, sustu. Belki de bu gerçeği daha yeni yeni kabulleniyordu.

"Eğer birimize dahi aşık olsaydı, diğerimiz asla olmazdı."

Kalbinde İki KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin