Bölüm sonundaki nota lütfen bakın. İyi okumalar.
***
Tanıdık yerin aklıma damla damla düşürdüğü hatıralarla derin bir iç çekip o damlalarda boğuldum.
Seneler öncesi yaşananların her bir karesi zihnimde tekrar dönüp durduğunda yanımdaki adama bakma gereksinimi duymuştum. O ise uzun bir müddet beni izlemeye and içmiş gibiydi.
"Bundan 7 sene önce..." diye fısıldadı ve yürümeye başladı. Dediği "zaman" beynimdeki yapboza anında oturmuş, söyleyeceklerinin merakıyla peşine koyulmuştum. "Tam burada bir kıza tutuldum." Bana baktı. İkimiz de o kızın kim olduğunu biliyorduk. Hüma Cihaner'di. Bendim.
Bahsettiği tarih 14 Haziran 2011. O zamanlar 19 yaşına yeni girmiş bir gençkızdım. Kırılgandım. Şimdi de bir farkım yoktu gerçi. Ama en azından o zaman kendinden emin ve onurlu bir kadındım.
Yüksek sosyetenin önemli bir davetine tüm ileri gelen aileler davet edilmişti. Özellikle genç kızlar ve oğlanlar bu alanda toplanmış birbirleriyle kaynaşmaktaydı. O zamanlar kendimi yalnız hissediyordum ama bunu engelleyen biri vardı. Çağın...
Çocukluk arkadaşım yanımdaydı. Her zaman olduğu gibi... gözleri üzerimden ayrılmaz, söylediğim hiçbir kelimeyi kaçırmazdı. Ama o gün pek bir sessizdi. Ya da benim gözüm Gökhan'ı görüp diğer her şeyi algılarımın dışına savurduğu için bana öyle geliyordu. Gökhan bir kadını nasıl etkileyeceğini, bir kadının nasıl dikkatini çekeceğini iyi biliyordu.
"O gün..." daldığım derin anılardan beni bir çırpıda çekti kelimeleri Çağın'ın... "Heyecandan tek kelime edememiştim sana." Gülümsedi alaylı bir şekilde. Kaşlarımı çattım.
"Neden?"diye sordum. Heyecanlanması gereken ne olmuştu ki?
"Çünkü seni dansa kaldıracaktım." Diye fısıldadığında gözlerimle gözleri arasında bir bağ oluştu ve kopmadı dakikalarca...
"Ama korkaklığım, cesaretsizliğim yüzünden geç kaldım." Gözleri dans pistine çevrildiğinde koca salona döndü benim de bakışlarım.
"O herif benim yapacağım şeyi çoktan yaptığında itiraflarımı yutmak zorunda kaldım." Dediğinde bunun ne olduğunu bildiğimden şüphesi yoktu. Ama bunu şimdi söylemenin zamanı mıydı? Hâlâ bana olan hisleri nasıl olur da körelmemişti?
Birkaç adım atıp önüme geçti ve bana döndü. Öylesine baktı ki hareleri harelerime... Aklım bir süreliğine düzgün düşünmeye ara vermişti.
"Şimdi..." dedi sesindeki bir tutam nele ve yoğun özgüveniyle. "Bizim hikayemiz için zamanı 7 sene öncesine çevirelim."bir adım atıp aramızdaki mesafeyi azalttığında yutkundum. "Hiç başlamamış olan hikayemiz için..."
Ne diyeceğimi, ne tepki vereceğimi bilmeden ona bakıyordum. Durmuştum. Ve yemin ederim sanki dediğini duymuş gibi zaman tersine akmaya başlıyor gibi hissediyordum.
"Bana bu dansı lütfeder misin, Hüma?" Sesi mekanda usulca yankılanıp beraberinde uzun bir sessizlik doğurdu.
Uzattığı eline baktığımda içimde olan kararsızlığın nedenini biliyordum.
İhanet ediyormuş gibi hissetmem mi gerekiyordu? Ama hissedemiyordum.
Sanki ilk defa doğru bir şey yapacak gibi mutluydum. Bu hata beni olduğumdan daha düşük karaktere dönüştürür müydü?Aklımdaki tüm cevapsız sorulara ve tüm gereksiz suçluluk duygularına rağmen elini bir kez daha tuttum.
Belki yıllar önce yapmam gereken doğru şeyi yaptım. Ama yine de kalbimin dört bir yanını esir almış Gökhan'ın hayaletinden kurtulamadım.
****
Sessizliğin esaretindeki evime girdiğimde her şey bıraktığım gibiydi. Muhtemelen hâlâ o kadının yanındaydı. Belki de hiç gelmeyecekti. Özellikle magazine çıktığından emin olduğum görüntülerden sonra.
Kabanımı üzerimden sıyırıp askılığa astığımda, topuklularımı da orada çıkarıp soğuk zemine basmış ve ürpermiştim. Salondan geçip koridora yönelmek üzere içeri geçtiğimde burada yalnız olmadığımı fark etmem saniyelerimi almıştı.
"Nerelerdeydin, karıcığım?" Sert ses dikenlerini benim üzerime fırlattığında olduğum yerde öylece durdum. İkimizin de tek kelime etmediği bu zaman aralığında sadece nefes seslerimiz işitiliyordu.
"Sana bir soru sordum." Diye tekrarladı Gökhan. Öfkeliydi. Öfkesine de sorgusuna da içimden okkalı bir küfür savururken omzumun üzerinden ona doğru baktım. Yüzüme buzdan soğuk bir tebessüm kondurduğumda bunu görebildiğinden emin değildim.
"Bu her akşam benim sormam gereken soruydu." Sonra durdurduğum adımlarımı koridora tekrar yönlendirdim. "Bu soruyu sorma hakkın yok." Diye devam ettim odağından çıkmadan hemen önce.
Cılız bir yükseklikte ettiği küfrünü işittiğimde ardımdan gelen şiddetli ayak seslerini duyuyordum. Odama, pardon, odamıza girdiğimde bana yetişmesi uzun sürmemişti.
"Nasıl görüneceğinin farkında mısın?" Bağırıyordu. Sesi kulaklarımı kapama isteğimi kamçılarken ona döndüm ve elbisemi üzerimden sıyırıp yere düşürdüm.
Bakışları loş ışığın süzüldüğü bedenime düştüğünde yutkundu. Bakışları benim yutkunmama da sebep olmuştu.
Dağılan dikkatini toplaması zaman aldığında tekrar konuştu ama bu sefer sesi bir önceki kadar hiddetli değildi.
"Sen evli bir kadınsın."
"Sen de evli bir adamsın." Diye karşılık verdiğimde ona doğru yaklaşmaya başlamıştım. Gözleri beni süzüp dururken ondan etkilenmemek için ayrı bir çaba sarfediyordum.
"Yorgunum." Diyerek yanından geçtiğimde dolabıma yönelmiştim. Ama son anda çattığı kaşlarını fark etmemiş de değildim. "Uyumam gerekiyor." Dolaptan geceliğimi çıkarırken gürültülü nefes alışlarını işitiyordum.
"Onunla yattın mı?"
Sorusuyla bir kahkaha patlattığımda neşeden yoksun bu kahkahanın evliliğimize ettiği hakaretin farkındaydık.
Yatağıma doğru ilerlediğimde hâlâ kıkırdamalarım dururken ona döndüm ve kahkahamı kesip yüzüme buruk bir tebessüm yerleştirdim.
"Ben, sen değilim." Ve yatağıma girip kafamı rahatça yastığıma koydum belki de uzun bir zaman sonra ilk defa...
Rahatlamıştım. Hem içimi döktüğüm için hem de bugün epey bir sevildiğimi hissedebildiğim için...
***
Merhabalar.
Eğer bu hikayeye rastlayıp bu bölüme kadar geldiyseniz lütfen oylarınızı ve görüşlerinizi esirgemeyin.
Karakterler ve olanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hüma mı, Duygu mu?
Gökhan mı, Çağın mı?Yorumlarınız benim için çok önemli. Şimdilik hoşça kalın. Tekrar görüşmek üzere.