Hâlâ buralarda olan varsa... Vote ve yorumlarınızı esirgemeyin. Özellikle görüşleriniz benim için çoookk önemli :)
İyi okumalar.
****
Kelimelerin böyle ölümcül yaralar verebileceğini düşünmezdim. Böylesine can acıtacağını... Böylesine çaresiz bırakacağını...
Ama öğrenmiştim. Bundan kısa bir süre önce, sevdiğim adam tarafından hem de.
"Ben evliyim." dediğinde bu iki kelimenin hayatımda ve kişiliğimde yaratacağı zelzele kalbimin büyük bir enkazın altında kalmasına neden olmuştu. Duymamış olmayı dilerken, bu cümle mantığını yitirmiş beynimde uzunca bir süre yankılanıp durmuştu.
İlk başlarda bu gerçeğin etkisiyle her şeyi bitirmiş kabuğuma çekilmiştim. Ama sonra tıpkı bir bağımlı gibi beni uyuşturan ve büyüleyen o adama geri dönmüştüm. Tabii bunda onun çabalarının da etkisi vardı.
Hiçbir şeyi istememiştim. Ne para, ne ev, ne de herhangi bir somut bir şey... Sadece beni sevmesini istemiştim.
Belki de istediğim gerçekleşmişti bir bakıma. Ama tahmin ettiğim şekilde değil. Ben onun bana aşık olmasını isterken o sadece sevmişti. İkisi çok farklı şeylerdi. Zaten bu yüzdendi de benim için karşımdaki kadından vazgeçemeyişi... Aşık olsaydı eğer karşımdaki kadınla bu şekilde konuşuyor olamazdım.
Samimi ses tonu ve sakin duruşu beni bozguna uğratırken, ona dair her tahminimi bir bir çürütüyor, ortadan kaldırıyordu. Burada beni azarlaması gerekirken tam tersi bir şekilde usulca konuşuyordu. Ve daha kötüsü doğruları dile getiriyordu. Canımı acıtan doğruları...
"Aklı sıra beni bu şekilde aradan çıkarıp mükemmel evlilik oyununuzu devam ettireceksin değil mi?" sesimde şüpheyle karışık kıskançlık vardı. Benliğimi bir sarmaşık gibi saran bu iki duygu işleri zorlaştırmaktan başka bir şey yapmıyordu.
"Pekâlâ..." deyip doğrulduğunda karşımdaki asla asaletinden ödün vermeyen kadın, kısık gözlerle onu izlemeyi sürdürüyordum. "Sadece doğruları dile getiriyorum fakat bunu kabullenmemekte ısrarcısınız görünüşe göre."
"Sana neden güveneyim, neden inanayım?"
"Sizden böyle bir beklentim yok." kafasını hafif yana eğdi. "Az önceki gerçekler sizi üzdüğünden böyle davranıyorsunuz, farkındayım."
Böyle düşünceli tavırlar takınmaya daha ne kadar devam edecekti. Ben kocasının onu aldattığı kadındım. Tanrım. Şu an bana sövse, beni yerin dibine soksa daha iyi hissederdim. En azından içimde filizlenip kalbimi bir sarmaşık gibi saran bir vicdan azabıyla dolu olmazdım.
"Bana diyorsun da sen neden hâlâ onunlasın o halde?" Diye çıkıştığımda bir şekilde içimdeki karmaşayı bastırmaya çalışıyordum. Nafileydi.
"Madem sana aşık değil ayrıl o halde... Ben Gökhan'dan vazgeçmem." Biraz daha öne doğrulup devam ettim. "Çünkü ona aşığım. Ve bana aşık olmamasına göz yumarım." Dedim. Son derece zavallı cümlelerdi bunlar. Kabuldü. Ama bu gerçek olduklarını değiştirmezdi.
"Neden onunla olmaya devam ettiğimi sormuştunuz ya. " diyerek gülümsediğinde karşımdaki kadın, bu seferki gülümsemesinde bir çaresizlik vardı. Bir hüzün. "Nedeni sizinkiyle aynı. Maalesef..."
İki gurursuz kadın, bir adam için duygularımıza prangalanmıştık. İçimizde yaşayan gurur tohumları rüzgârla savrulmuş ve bir daha geri gelmemek üzere sonsuzluğa uçmuştu. O kadında kendimi gördüm. Benim temiz olan halimi... Ki nitekim öyleydi. Bu hikayenin iyi kadını oydu. Ben ise kötü olanıydım. Tartışılmaz gerçek kalbimin odacıklarında yankılanıp durdu.