64

4.1K 311 17
                                    


Karakol koridorunda beklerken Ferit'e yüklenmeye devam ediyordum ve bu konuda yalnız değildim, Leyla'nın da benden farklı yanı yoktu. Bin bir düşünceler içerisinde başımıza ne geleceğini beklerken yanımıza gelen polis memuru "Amirim sizi bekliyor." dedi ve bizi önünde beklediğimiz odaya aldı. İçeri girip amiri görünce daha önce yaşamış olduğum bir şoku tekrar yaşamıştım. Bayıldığımda ve tır çarptığında benimle ilgilenen doktor Seyfettin, psikolog olan ikizi Hayrettin. Ben bunları ikiz sanmıştım anlaşılan üçüzlerdi ve üçüncüsü de şu an karşımdaydı.

Şu an için adını bilmediğim ama ismiyle ilgili çeşitli tahminlerim olan üçüz amir, elindeki kağıtlara baktıktan sonra "Çalıntı arabayla yakalanmışsınız." dedi. Üçümüz bu duruma itiraz ettik. Aynı anda konuştuğumuzdan bir şey anlaşılmayınca ise aramızdan Leyla sözcü oldu ve durumu anlattı, sonra Ferit arabayı sosyal medya üzerinden nasıl bulduğunu anlattı ki, o anlattıkça sinir katsayım artıyordu. Herkes konuşmasını bitirdikten sonra boğazımı temizledim ve "Siz Seyfettin ve Hayrettin Bey'in üçüzü müsünüz?" diye sordum. Masada adı ve soyadının yazılı olduğunu şimdi görmüştüm. İsim konusunda yanılmamıştım; Saadettin'di. Saadettin müdür, tek kaşını havaya kaldırmış şekilde bana bakarak "hayır" deyince " Neden yalan söylüyorsunuz aynısınız işte." dedim.

Leyla'nın itelemesiyle kendime gelmiştim. Saadettin müdür yüzünü tamamen bana yönelterek "yalan söylemiyorum, biz üçüz değil beşiziz." dedi. Aman ne laf.

Beşiz mi, peki ben diğer ikisiyle de karşılaşacak mıydım? Umarım karşılaşmazdım zira hepsinin karakteri birbirinden beterdi. Cıvık ve yılışık doktor Seyfettin, filozof ile deli arası psikolog Hayrettin ve soğuk nevale polis müdürü Saadettin. Diğer ikisinin isimlerini tahmin ediyordum fakat meslekleri ve nerede karşılaşabileceğim konusunda bir netlik yoktu.

"Beşiz mi? Maşallah komiserim. İki kardeşinizi de tanıyormuşuz biz gidelim mi komiserim. Biz de devlet memuruyuz, hırsız muamelesi yapmayın. Bakın ben doktorum bu arkadaşım öğretmen, diğeri de."

Ferit bana yönelince söyleyecek bir şey bulamadan bekledikten sonra kardeşlerinizin tanıdığı dedi. Bana bulduğu sıfat buydu.

Fakat Saadettin onu ciddiye alıp cevap bile vermemiş, üstelik bir el işaretiyle bizi odasından çıkartmıştı. Nezarete doğru yol alırken bu beşiz kardeşler aklıma Pokemon çizgi filmini getirmişlerdi.

Brock'un her gidilen şehirde bir tane görüp aşık olduğu polis ve hemşireler vardı. Bunların hepsinin isimleri Jenny ya da Joy olup her biri önceki şehirlerdekinin kardeşi, kuzeni gibi bir şekilde akrabasıydı.

Nezarete girip kapı üzerimize kilitlendiğinde Ferit ile aramızda parmaklıklar vardı.

"Gerçekten mahkemeye çıkacak mıyız?"

"Bilmiyorum Leyla. Bizimle alay mı etti, ciddi mi söyledi anlayamadım."

Ferit uzun zamandır olmadığı kadar mantıklı konuşarak Selim abime haber vermemizi söylerken koridordan gelen bağırış çağırış ile konuşmamız yarım kalmıştı. Koridoru inleten ses o kadar tanıdıktı ki, bu olabilir miydi. Aynı düşünce ve kafa karışıklığı ile birbirimize bakarken sesin sahibinin gerçekten o olduğunu gördük: Melek.

Melek'in bizi görünce yaşadığı şaşkınlık bizimkinden çok daha büyüktü. Önce kalakaldı, sonrasında ise hepimiz çığlık çığlığa bağrışmıştık.

Ardından sarmaş dolaş bir sevgi yumağı olup bir süre bu pozisyonda kaldık. Birbirimizden ayrılıp oturmak için banka doğru yöneldiğimizde Melek'in görüntüsü beni şaşırtmıştı.

HAYATIN BAHARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin