40

4.7K 321 30
                                    


Bir haftadır sözlü olduğuma hala inanamayarak parmağımdaki yüzüğe tekrar baktım. Hatta bakmakla kalmayıp dokundum ona, varlığını ikinci bir duyu organımla hissetmek istedim.

Son haftayı yoğun bir şekilde geçirmiştim, işten eve geldiğim tüm zamanlarımda Melek'in yeni kurulan evi ve düğünü ile olan eksiklere yardımcı oluyor, son derece gereksiz bulduğum bazı adetlere zorlanarak uyuyordum. Geçen gün Melek'in çeyizini götürmeden önce her şeye kurdele takmak beni son derece yormuştu, bu saçmalıklar karşısında Melek'in yaşadığı anlamsız heyecanı ise anlamakta zorluk çekiyordum. Bir insan halısına ve pek çok eşyasına neden kurdele takar ya da daha önemlisi bundan neden zevk alır.

Tüm bu komik yoğunluğun içinde bana en keyif veren olay Müge'siz bir yayıneviydi. Kafamın rahat olmasının yanında gözümün onu görmüyor oluşu da keyfimi yerine getiriyordu. Kenan amca ise hala normale dönmemişti. Son üç gündür yayınevine gelmemişti, Ahmet'e bu durumu defalarca sormuş olmama rağmen o da sürekli bilmediğini söylüyordu, o da babasının sıkıntısını anlıyor fakat bir şey yapamadığından üzülüyordu.

Bir süredir balkon masasına bıraktığım kalemi tekrar elime aldım. Ahmet'e yazdığım mektuba kısa bir ara verip bahçedeki limon ağacının rüzgârdan uçuşan yapraklarını seyre dalmıştım.

Havaların güzelleşmesiyle birlikte balkon keyiflerine başlamıştık. Evdeki sessizliği fırsat bilip Ahmet için hazırladığım hediyenin son kısmını bitiriyordum. Aslında hazırlamak hatalı bir kelime oldu galiba. Hayalim, çocukluğum, emeğim, her şeyim, kitabım. Kitabım. Onu bitirdim. Son zamanlarda yaşadığım duygu yoğunluğundan aldığım ilhamın da etkisiyle dün akşam kitabımın sonunu yazarak nokta koydum. Tabi ki bu daha taslak. Elden geçip düzenleneceği pek çok aşaması var. İçine Ahmet için yazdığım bir mektup ile beraber bugün ona hediye edeceğim, tabi bana bilgisayara aktarma sürecinde tekrar verecek. Kalem ile yazdığım bu taslağın ilk okuyucusu o olacak. Birazdan tepebaşına gidip onunla buluşacağım, ona piknik yapacağımızı söyledim fakat işin aslı başka. Bugün Ahmet'in doğum günü. Yarın Melek ve Selim abimin kına geçişi olacağından bu telaş içinde büyük bir parti organize edemedim. İkimiz baş başa tepebaşında kutlarız diye düşündüm. Zaten artık tüm doğum günlerimizde hep birlikte olacağız. Ben ona her sene farklı bir konsept hazırlarım. Mektubumu da bitirince taslakları da içine koyacağım güzel kutumu aldım ve önceden planladığım şekilde yerleştirdim, ardından mutfağa gidip hazırladığım pasta ve kurabiyeleri piknik sepetine yerleştirdim. Bisiklete güçlükle yerleştirdikten sonra Ahmet ile buluşmak için yola koyuldum.

*

Buluşma yerimize erken gelen ben olmuştum. Saate baktığımda planladığım ortamı hazırlayacak geniş bir vaktim olduğunu gördüm ve vakit kaybetmeden getirdiğim malzemeleri bisikletimden indirdim. Evden getirdiğim ipi ağacın dallarına bağladıktan sonra çantamdan çıkardığım fotoğrafları küçük mandallar yardımıyla ipe dizdim. Pasta ve kurabiyeleri tabaklara yerleştirdim, ardından son rötuşları da yaptım ve oluşan manzara karşısında memnuniyetle gülümsedim.

Kitabımı ve mektubu paketlediğim kutuyu da ağacın yanına bıraktıktan sonra artık tamamen hazırdım. Ahmet'i beklemeye koyuldum. Kararlaştırdığımız saat geçmiş olmasına rağmen Ahmet'in hala gelmemiş olması beni şaşırtmıştı. Ahmet randevularına geciken biri değildi, acaba kötü bir şey mi olmuştu. Saate bir defa daha baktıktan sonra Ahmet'i aradım. Telefon uzun süre çaldıktan sonra Ahmet'in sesini duydum.

"Ahmet, canım neredesin?"

"Evdeyim, ne oldu?"

"Evde mi? Bir şey mi oldu yoksa. Unuttun mu tepebaşında buluşacaktık ya. Seni bekliyorum."

HAYATIN BAHARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin