1 Ay Sonra...
"Efendim abi..."
"Sinan müsait misin?."
"Evet abi hayırdır?."
"Sinan, akşam eve dönüş yapıyorum Reyhan hanıma söyle misafirim var ona göre yemek hazırlasın..."
"Ben, senin uşağın mıyım abi ara söyle..."
"Lan eve dönüyorum yanımda da misafirim var diyorum algılamıyor musun?."
"Şimdi anladım misafir kadın değil mi?."
"Evet, neyse iki saate evde oluruz..."
****
Ve sonunda tanışma faslı gelmişti. Araba durunca denize sıfır olan yalıya baktım. Kerem, beni ikna ederek kardeşiyle tanıştırmaya getirmişti. Sevgili olalı iki hafta olmasına rağmen tanışmayı kabul etmiştim. Çünkü Kerem'in tek ailesi kardeşiymiş.
Ben mi, adım Miyase. Kerem ile üç hafta önce Ankara daki bir seminerde tanışmıştım. Kerem, bugüne kadar görüdüğüm en zarif kişilerden biriydi.
Kerem, arabadan inince kapımı açmıştı. Elini uzatınca parmak uçlarımla elinden tuttum. Kapımı kapanınca.
" Evime hoş geldin sevgilim."demişti.
"Evin gerçekten çok güzel." Dediğimde yüzümde bir beğeni ifadesi vardı. Ellerimiz birbirine geçince beraber kapıya kadar yürüdük. Kapı çalınca bir dakika sonra bir kadın kapıyı açtı.
"Hoş geldiniz..." demişti. Bende sadece tebessüm ettim.
"Bizimki içerde mi?" diye sorduğunda. 'Evet' demişti. İster istemez içimde heyecan oluşmuştu.
Salona kadar beraber yürüdüğümüzde merdivenlerden gelen sesle başımı o yöne çeviridim. Gördüğüm kişiyle şok geçirmiştim. Bir ay önce bana yardım eden adamdı. Nasıl ama Kerem,ela gözlü esmerdi. Sinan ise beyaz tenli çakıra yakın kahve gözleri vardı. Kalbimin onu ilk gördüğü anda olduğu gibi ritmi değişti.
"Abi..." diyerek yanımızda bitmişti. İlk öncesi Kerem ile kısaca kucaklaşmış sonra gözleri tekrar beni bulmuştu.
"Sinan, sevgilim Miyase..." demişti. Bana elini uzatınca Sinan, ellerimi Kerim'in elinden çekerek ona uzattım. Elimi dolu dolu sıkarak.
"Hoş geldin yenge..." demişti. Beni hatırlamamış mıydı ben adını bile hatırlarken.
"Hoş bulduk..." dedikten sonra hemen elimi ondan çektim. Kerem bana dönerek.
"Sevgilim, benim kısa bir duş almam gerekiyor yemek hazır olana kadar gelirim. Olur mu?" diye sorduğunda başımı olumlu anlamda salladım.
"Peki." demiştim.
"Sinan, sevgilimin canını sıkma." diyerek merdivenlere yönelmişti. İkimizde merdivenlerden çıkana kadar Kerem'in arkasından bakmıştık. Gözden kaybolunca Sinan'a baktım. Hâlâ ayakta duruyorduk.
"Yengecim oturmaz mısın?" diye sorduğunda zoraki bir tebbüsüm ile
"Olur." demiştim. Gösterdiği yere tekli koltuğa oturunca o da koltuğa geçerek yayıldı.
"Miyase öyle mi?" diye sorduğunda.
"Hatırlamadın mı?" diye sorduğumda bana çapkın gülüşü atmıştı.
"Neyi hatırlamam gerekiyor?" diye sorduğunda yeni çıkan sakallarına baktım. Kerem ve Sinan iki zıt karakterdi...
"Hiç..." demiştim. Kerem bir an önce gelse iyi olacaktı.
"Abimle nasıl tanıştınız... Abim pek anlatmaz da merak ettim." demişti. Onun samimiyetine inanarak.
"Seminer sırasında tanıştık..." dedim sadece kısa bir süredir birbirimizi tanıyorduk.
"Abim neden bir ay orada kaldı şimdi belli oldu. Bende olsam gelmezdim..."
"Nasıl yanı?" diye sordum altında bir ima vardı.
"Abimin pek tarzı değilsin. Sarı saçlar mavi gözler falan..." demişti.
"Ne demek istediğinizi anlamadım."
"Sarışın olduğun için olabilir." demişti. İster istemez gözlerim kocaman açılmıştı.
"Benimle düzgün konuş. Sarışın olmak salak olmayı gerektirmez..."" dedim sinirle.
Bugüne kadar herkes Sarışınım diye aptal sınıfına koymuştu. Onlar için gösteriş budalası boş tenekeden farkım yoktu. Ama ben bunları hiç bir zaman kabul etmedim etmemde.
"Ben, bugüne kadar olan deneyimlerimden yola çıkıyorum." demişti.
"Bana az önce yenge demiştin şimdi ise aşağılıyorsun. Sen nasıl bir karaktere sahipsin?" diye sordum sinirle. İlk tanıştığım adamla bu adam bir olmazdı. Bana aşağılayıcı bakışlar atarak güldü. Sanki içinde tonla söz vardı ama hiçbirini dile getirmiyordu
"Sakin ol yenge sana bir şey söylemedim. Sadece bir soru sordum. Zengin koca avcı mısın?." diye sorduğunda sinirle ayağa kalkarak.
"Seni..." diyecektim ki
"Miyase..." diyen Kerem'e baktım. Bu kadar hızlı mıydı?.. "Ne oldu neden ayağa kalktın?." diye sorduğunda.
"Şey elimi yıkamak için kalmıştım. Tam da küçük kardeşine yerini soracaktım." dedim zoraki bir gülümseme ile...
"Gel canım ben seni götürürüm..." Dediğinde bana elini uzattı. Bende oh der gibi Kerem'e elimi uzattım. Kerem ile bir yere kadar yürüdük gözden kaybolunca Kerem durdu. "Bir sorun mu var?" diye sorduğunda.
"Hangi anlamda." dedim bende. Kerem, elini yüzüme değdirdiğinde.
"Kızarmışsın yoksa Sinan, canını mı sıktı?. Bak öyleyse takma bizimkisi abisini kimseyle paylaşmaz." demişti.
"Hiç birbirinize benzemiyorsunuz."
"Ben daha çok Babama benziyorum Sinan ise Anneme... Sinan, böyledir avare görünür can sıkar. Ama altın gibi de kalbi vardı. Zamanla onu seveceksin." dediğinde.
"Anladım galiba." derken öpmek için yüzüme yaklaştı bende hemen yana kayarak. "Burası değil mi?" diye sorduğumda güldü.
"Evet, canım." der demez içeriye dalarak kapıyı kapattım.
İçeriye girince boy aynası ile karşı karşıya kaldım. Üstüme giydiğim günlük elbise dalgalı saçlar ile fazla basit duruyordum. Üstümü başımı düzelterek yüzüme baktım.
"Her şey güzel olacak." dedim kendi kendime daha yeni başlıyorduk hikâyemize...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SEN 👑
ChickLitYazılım mühendisi Miyase... Patron, sevgilisi olmasına rağmen asistanına aşık olursa... Seni tanımıyorum lâkin tanımamak aşka engel değil... ~Miyase MİYASE; değerli taşlarla süslü bir tür taç.