Bölüm 35

22.1K 1.3K 90
                                    

   Birinci gün kavga dövüş. İkinci gün sükûnet. Üçüncü gün Yaseminin asistanı olması kıskançlık. Dördüncü gün olanları gülerken görme içimde oluşan öldürme hissi...
 
  Beşinci gün bana günaydın demesi üzerine içimin sızlaması. Altıncı gün kendine gel Miyase modunda işe gidip ona yüz vermemek. Yedinci gün sanki onu hiç tanımıyormuş gibi hareket etmem. Sekizinci gün bana dosya getirdiğinde onu terslemem...

Dokuzuncu gün yine Yaseminle onu samimi görerek odamda kendi kendime çıldırmam. Onuncu gün yani bugün olayları zamana akışına bırakacağıma dair söz vermem artı aşırı özlem...

"Günaydın Miyase..."

"Sana da Yasemin..." demiştim tam yanından geçip odama geçecektim ki

"Son bombayı duydun mu? Kerem bey ve Eylül sevgili olmuş..."

"Ne!.." dedim. Nasıl sevgili olmuşlar ve benim bundan haberim yoktu.

"Bütün şirket bununla çalkalanıyor. Sabah şirkete el ele girmişler. Hatta muhasebeci hayırlı olsun demiş de Kerem bey de o da teşekkür etmiş..."
 
Vay be aşkın gücü bu olsa gerek. Şimdi gerçekten inandım aralarındaki aşka. Kerem benimle iken asla kalabalık ortamda elimden tutmazdı. Aşk insanlara neler yaptırıyordu.

Erkeklerin zaman yoktu. Yok şu bundan böyle olmak zorunda gibi olan sözlerine asla ama asla inanmayın. Çünkü bir erkek yeter ki istesin istedikten sonra her şeyi yapabilir...

"Benim gitmem lazım."

Yasemini arkada bırakarak hızla asansöre yürüdüm. İki dakika sürmeden Eylül'ün kapsının önündeydim. Kapıyı bir kez tıklatarak içeriye daldım.

"Eylül, hoş geldin..."

"Miyase, seni görmek çok güzel..."

Eylül, beni görür görmez ayağa kalarak  sıkıca sarılmıştı. Bende aynı içtenlikle sarılmıştım.

"Duyduklarım doğru mu siz?.."

"Evet, hepsi doğru biz sevgili olduk. Biliyor musun ayaklarım yere basmıyor o kadar mutluyum ki..."

"Bende senin adına çok sevindim. Geldiğini duyunca da hemen odana damladım."

"Miyase, anlayışın için çok teşekkür ederim. Eğer sen olmasaydın asla bu denli mutlu olamazdım."

"İnan benim için bir anlam ifade etmiyor. Önemli olan arkadaşlarımın mutluluğu..."

"Biliyorum sen sevmiyorsun sevseydin bu kadar rahat davranamazdım..."

"Eh anlat bakalım tatil nasıl geçti."

  Eylül, etrafına mutluluktan ışık saçıyordu. Gülen gözlerine bakmak nedensiz benimde mutlu olmama yetiyordu.

"Miyase, çok güzeldi. İlk  başlarda çekingendim. Dağ başında ikimiz falan ister istemez gözüm korkmuştu. Sonra olayları akışına bıraktım. Biliyor musun Kerem, göründüğünden daha iyi biri..."

"Biliyorum kalbi güzel adam..."

"Şey oldu bir de dağ evinde ayı gördük. Ben çığlık çığlığa boynuna atladım. Meğer ki hayvancık açmış iki dolanıp gitti..."

"Vay bu iyiymiş desene güzel anılar biriktirip gelmişsiniz..."

"Kerem de öyle söyledi... Biliyor musun onun kollarında gerçek aşkı buldum. Şimdi dualar ediyorum Allah'a onu bana denk düşürdüğü için..."

  Uzun bir süre daha Eylül ve güzel anılarından konulmuştuk. Kendi odama gelince ise içimi hüzün kaplamıştı. İkisi çok mutluydu. Asla aşklarında gözüm yoktu. İnşallah daha çok mutlu olurlardı.

Benim hüznümün nedeni Sinandı... Biliyorum Sinan, her geçen gün benden kopup gidiyordu. Her gün birbirimize biraz daha yabancılaşıyorduk...

  Peki, neden biz mutlu olamıyorduk. Sinan, beni daha mı az seviyordu. Yoksa hiç sevmiyor muydu?. Acaba hayatına birilerini dahil etmiş midir?.. Kapının çalınmasıyla iki elimle göz yaşımı sildim. Arkamı döndüğümde.

"Miyase, bunlar..." derken Sinan, yüzüme bakınca susmuştu.

  Hemen iki elimi arkama götürerek ağlamamak için sıktım.. Sinan, bana yaklaşırken başımı önüme eğdim. Artık tek istediğim mutlu olmadık.

"Hey neden ağlıyorsun?.."

"Hiç gözüme toz kaçtı..."

  Sinan, eliyle çenemi tutarak başımı kaldırdı. Gözümü ondan kaçırmaya çalışsamda yapamadım. Gözümden akan bir damla yaşı parmağının ucuyla silerek.

"Yalan söylemeyi zerre beceremiyorsun... Miyase, bana doğruyu söyle. Bugün olanlardan dolayı mı ağlıyorsun?.."

"Bugün... Bugün ne oldu?.."

"Salak ayağına yatma Miyase, Abim ve Eylül olayından bahsediyorum. Eğer öyleyse söyle ben gidip abimle konuşurum..."

"Abinle ne konuşacaksın?."

"Senin onu sevdiğini onun için ağladığını aklını başına..."

"Salaksın sen hem  salak hem de aynalı sazansın bu da yetmiyormuş gibi de üstüne üstelik körsün.."

  Sinirlenen Sinan, dişlerini sıktı. Hâlâ nasıl abisini sevdiğimi düşünürdü. Ben, ona âşıkken gidip birde abisi ile konuşacaktı.

"İthamlarına dikkat et ben senin için."

"Benim için bir şey yapma Sinan, sen benim için  bir halt yapma. Senden gelecek iyiliği istemiyorum anlamıyor musun?."

"Ne istiyorsun lan sen benden. Uzak dur dedin durduk. Ağlıyorsun bir yol çare bulmak istiyorum kovuyorsun. Ben, senin için ne yapayım. Söyle şirketten siktir olup gideyim. Sende rahatla..." derken iki elimle gömleğinden tutarak başımı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır gitme. Ben, senden böyle bir şey istemedim. Lütfen gitme..." diyerek başımı göğsüne koydum.

"Neyin var Miyase, sen neden bu haldesin söyle bana..."

"Hiç..."

"O siktiğimin hiçi hiç değil işte bir derdin var artık söyle..."

"Benim şu hayatta iki derdim var. Biri sensin biri Babam..."

"Baban mı?.."

"Evet, bundan öte bir derdim yok özelikle de abin beni zerre ilgilendirmiyor..."

"Peki benimle derdin ne?.."

"Yapacağım şeyi bugün duyduğun olayla asla ilişkilendirme çünkü ben bunu daha öncede yaptım..."

  Sinan, anlamsız bakışları arasında uzanarak dudağına küçük bir öpücük bırakıp geri çekilecektim ki Sinan, beni ahtopat gibi sararak duvara yapışırdı. Öpüşü öyle derin ve yoğundu ki nefes almakta zornalıyordum... Sinan, sadece bir ara şu sözleri söyledi.

"Bunu düşünmeden geçirdiğim tek bir salise dâhi olmadı. Seni bütün benliğimle özledim..."

İÇİMDEKİ SEN 👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin