Bölüm 4 ~ EYLÜL

50.4K 1.9K 430
                                    

Düne rağmen sabaha çok mutlu uyanmıştım. Dünkü dudağımı yapışan hanzodan sonra işlerimin rast gideceğine emin değilim.

Tâbi tahmin ettiğim gibi geçmemişti görüşme. Kadın biraz başlarda soğuk davransa da bir anda dönmüş bana karşı melek kesilmişti. Nedeni bilmesemde artık bir önemi yoktu.

Şükürler olsun ki işi kapmıştım. Giderken işe alıncağıma dair pek ümidim yoktu. Özellikde yeni mezun tecrübesiz olunca. Referans olmaması da cabası...

Neyse ki işe alındım. Cansu hanım bir süre bana işi gösterdikten sonra izne ayrılacaktı. Bu sürede benim için iyi bir tecrübe olacağından eminim.

"Oh be!.." dedim kendi kendime.

Bu kadar sevinmemin nedeni ailemin yanına gitmek zorunda kalmayışımdı. Eğer iş bulmasaydım gitmek zorunda kalacaktım. Ailemin yaşadığı yer küçük olduğu için iş bulmam çok zordu. Bu işten üç bin alacaktım başlangıç için gayet iyiydi. Aldığım ücretle Aileme de yardımcı olabilirdim...

Ben mi Eylül... Ben, ailenin tek kızıyım. Babam arıcılık yapıyor Annem ise ev hanımı ve birde yurt dışında okuyan abim var. Onlar haricinde sıradan hatta fazla sıradan biriyim... Ben kaçar bugün ilk iş günüm...diyerek yazdığım defteri kapattım.

Sabah çok erken kalkmama rağmen enerjim yerindeydi. İlk iş olarak otobüse bindim. İşten fırsat bulursam bulunduğum öğrenci evinden çıkarak kendime ait küçük ama şirin bir artı bir ev bularak yerleşeceğim. Yoksa her zaman bu kadar yol çekilir cinsten değildi.

Otobüsten inince iki dakika daha yürüyerek şirketin kapısınından girdim. Tâbi ki de girmeden önce şirketi süzerek kendi kendime güldüm.

Çalışacağım oda en üst katta olduğu için asansöre binmem gerekiyordu. Çekinerek etrafa baktım o hanzo yoktu. Dün iyi ki onu şikayet etmemiştim. Yoksa işe alamazlar üstüne üstelik rezil olurdum.

Yeni odama girmeden önce kapıyı bir kez tıklattım. Cansu hanım beni ayakta karşılayarak elime bir dosya verdi.

"Patron seni bekliyor acele etsen iyi olur bekletilmeyi hiç sevmez..." demişti.

"Peki." dedim. İlk azarımı işitmeye niyetim yoktu.

"Eylül, sakın damarına basma. Asla affetmez..." demişti. Durduk yere adamla neden zıtlaşayımki...

"Adı ne?" diye sorduğumda.

"Bizzat tanışsan daha iyi olur?" derken pek de bir imalıydı.

Sesimi çıkarmadan odadan çıkararak en sondaki odaya baktım. Eteğimi düzelterek yürüdüm. Kapıyı iki kez tıklattım.

"Gel." sesiyle yavaşça kapıyı açarak içeriye girdim. Anlamsızca heyecanlanmıştım. Kapıyı kapatınca masa başımdaki adama baktım.

Ben seslenmeden kafasını kaldırarak baktı. Gördüğüm esmer ten ela gözler... O adamın ta kendisiydi. Ama bu nasıl olur...

"Hanzo!.." dedim istemsizce. Kaşları çatılarak sağ elindeki kalemi bana doğrulttu...

"Sen, ne dedin?" diye sorduğunda.

"Sen...sen benim patronum musun?" diye sorduğumda koltuğunda yayılarak geriye doğru yaslandı.

"Evet..." demişti kısaca... Bu sefer kaşlarım çatıldı.

"Senin gibi sapıkla asla çalışmam. İstifa ediyorum..." diyerek elimdeki dosyayı önüne doğru fırlattım. Karşılık dâhi beklemeden çıkacaktım ki hanzo konuştu.

"Ben, olsam bu kadar acele etmem. Özellikle de imzaladığın sözleşmeden sonra..." demişti. Elimin altındaki kapı kolunu sıkarak ona döndüm.

"Ne sözleşmesi?.." diye sorduğumda eliyle attığım dosyayı işaret etti.

"Dün okumadan imzaladığın sözleşme..." demişti pişkinlikle.

"Büyük saçmalık." diyerek attığım dosyayı yerden alarak kapağını açtım. Adım yazıyordu. Altında da imzam. Dün iş için imza atmıştım.

"Eğer şimdi istifa edeceksen orada yazan meblağıyı ödemen lazım." demişti. Ona doğru giderek ellerimi masanın üstüne koydum.

"Asla, sen beni salak mı zannediyorsun. Önce taciz et sonra sahtekarlıkla sözleşme imzalat. Sen, nasıl bir adamsın...Ah pardon adam mısın?" diye sorduğumda sinirlenmişti.

"Odamı terk et." demişti.

"Ay yesinler odanı..." diyerek elime aldığım dosya ile çıkmaya karar verdim. İyi de şimdi ne olacaktı. Ben asla ama asla bunu ödeyemezdim. Arkam ona dönük donup kalmıştım.

"Ne oldu küçük hanım fikrin mi değişti?" diye sorduğunda gözlerimi bir iki saniyeliğine kapatarak geri açtım. Ona doğru dönünce.

"Şimdi ne olacak bu sözleşme?" diye sordum.

"Bilmem senin bilceğin iş ister istifa et istersen işinin başına dön. Seçim senin.."

"Neden yaptın?" diye sorduğumda istifini bozmadan

"İş dünyasına hoş geldin..." demişti.

"Ben, senin suratını görmek istemiyorum." dedim. Çalışacaksam da onunla değildi.

"Üzgünüm başka seçeneğin yok. Sen, benim asitanımsın. Şimdi karar ver. İlgilenmem gereken işlerim var. Ve unutmadan eğer işe başlarsam bir aya yakın bu şehirde yokum. Sen, tek başına burayı idare edeceksin." dediğinde kendimi göstererek.

"Ben mi?. Hem de başına... Affedersin ama sen kafayı mı yedin... Yoksa bu içinde bulunduğumuz durum eşek şakası mı?" diye sorduğumda sinirlenmiş olmalı ki ayağa kalktı. Kitaplık bölümden dosya alarak.

"Eylül, uzatma işinin başına geç. Akşama gidiyorum için rahat olsun..." dediğinde dosyayı inceleyen adama baktım.

Patron gidecekti uzun bir süre yoktu. Ben, o buraya dönerek elimdeki dosyayı avukata gösterir bir çözüm yolu bulurdum. Yoksa Babam beni keserdi.

"Bana o dosyayı ver?.." diyen adama baktım. Ne ara dibime gelmişti. Anlaşılan ne düşündüğümü fark etmişti. Hemen dosyayı arkama yaslayarak.

"Vermem." dedim. Üstüme daha çok gelerek eliyle arkama uzandı. Biraz biraz daha geriye derken onun masasına tosladım.

"Bu kadar çekilmez bir kız olduğunu bilseydim işe aldırmazdım seni... Nesin sen bir tür ergen mi?. Hayır, öyleyse söyle seninle boşa zaman harcama..." derken gözüm masanın üstündeki gazeteydi.

"Aman Allah'ım." diyerek elimdeki dosya yere düştü. Hemen elime gazeteye aldım. "Kerem MENGÜLOĞLU ve gizemli sevgilisi..."

"Sen hiç gazete okumaz mısın ya da sosyal medya ile işin olmaz mı?. Bak bir kez daha söylüyorum. Eğer yapacayacaksan değerli zamanımı boşa harcatma..." derken bıraktığım dosyayı eline alarak tekrar yerine oturmuştu...

"Sen bittin..." dedim kendi kendime. Şükür ki yüzüm belli değildi. Yoksa onun yerine Babam beni bitirirdi.

"Ne?." sorduğunda. Elimdeki gazeteyi buruşturarak ona doğru eğildim.

"Sen bittin Kerem MENGÜLOĞLU..."

"Haddini bil!.." diyerek elini masaya koyarak ayağa kalkmıştı. Artık burun burunuydık. Kalbim gümbür gümbür koşmuyor uçuyordu.

"Seni pişman edeceğim. Önce beni öptüğün için sonra da elindeki sözleşmeyi imzalattığın için binlerce kez pişman olacaksın. O zaman da ben karşına geçerek güleceğim..." dedikten sonra tâbi ağzımdan tam olarak ne çıktı bilmiyorum. Olduğum yerde doğrularak elimle eteğimi düzelttim. "Son olarak benden bir isteğiniz var mı?.. Patron!.."


Hikâyenin asıl konusuna girmeye hazır mısınız?.. O zaman gelsin Miyase...

İÇİMDEKİ SEN 👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin