"Hadi ama Eylül, bu küslüğe ne kadar devam edeceksin..."
İstemeden sonra onunla hiç konulmamıştım. Onun cezası iş dışında asla sesimi duymamasıydı.
"Eğer başka bir isteğiniz yoksa odama gidiyorum."
Kerem, kurulduğu koltuğundan kalkarak yanıma doğru geldi. Bense hiç istifimi bozmadım...
"Fazla naz âşık usandırırmış haberin olsun..."
Bu sözü üzerine vücudumu ona çevirerek yüzüne baktım. Kerimin yaptığı emri vaki yüzünden biricik abim istemem de yer alamamıştı.
"Ben, mi naz yapıyorum Kerem, sırf senin rahatlığın yüzünden Abim sözümde bulunamadı. Ben, onun biricik kardeşiydim. Bu ne demek biliyor musun?.."
"Bunun için defalarca özür diledim Eylül, hem emri vaki yapan ben değildim Ninemdi. Yaşlı olduğunu ve bir daha o kadar yolu çekemeyeceğini gitmişken sözde olsun demişti. Ne yapsaydım. Nayır nolamaz mı?.."
"Sana bir telefon kadar uzaktım Kerem, arayabilirdin bende abimi arar çağırırdım."
"Benim bile yolda haberim oldu nasıl söyleseydim. Söylesem bile abin yetişebilir miydi?.."
"Ne olursa olsun sana hâlâ kırgınım Kerem, o gece benim için önemliydi. Hiç olmadı söze göre giyinirdim."
Ben, ona surat asarken Kerem de elini uzatıp kolumdan tuttu."Bence o gün çok ama çok güzeldin Eylül, neden sürekli geçmişi düşünerek bizi üzüyorsun?.."
"Elimde değil en güzel günüm mahvoldu..."
"Bana,evet dediğin için pişman mısın?."
Kerem'i yüzü karman çorman olmuş beni sorguluyordu.
"Hayır, asla pişman değilim sadece daha güzel olabilir..."
"Yeter Eylül, ben bu durumdan çok sıkıldım. Nerdeyse beş gündür hayatımı zindan ettin. Sen, böyle tirpkolik değildin ne oldu sana. Bu gibi ciddi durumlarda erkeklerin tereddüt yaşaması lazımken sürekli sen sorguluyorsun. Ne yapalım oldu bir kere bende isterdim daha güzel olsun ama olamadı zamanı da geri alamam..."
Kerem, sinirle benden uzaklaşarak eski yerine oturdu bende birleştirdiğim elimi sıkıyordum. Kerem, bir saniye durduktan sonra devam etti.
"İnsanoğlunun nefsi insan etinden ağırdır Eylül, her zaman ama her zaman daha fazlasını ister asla elindekinin kıymetini bilmez. Eğer o gün haberin olsaydı abinde gelseydi daha ne kadar güzel olabilirsin bilmiyorum ama daha güzel olsaydın. Nefsin yine bir eksiklik bulurdu..."
Kerem, derin bir nefes alıp verince konuşmanın bittiğini anladım. Söylediklerinden çok ses tonu zoruma gitmişti. Burada daha fazla kalsaydım Kerem, devam edecek bende sonunda ağlayacaktım. Sırf bu yüzden arkamı dönerek yürüdüm.
"Eylül!.."
Kerem'in seslenmesi umurumda bile değildi. Odadan çıkınca kapıyı kapatarak kendi odama gittim. Evet, bazı konularda haklıydı ama yine de gönül istiyordu.
Kendimi odama atınca oturdum. Dağ evinde geçirdiğimiz on gün muhteşemdi. İkimizde birbirimizi incitmeden sevmiştik. Keşke hep orada kalma ihtimalimiz olsaydı hiç gelmek istemezdim buraya.
"Kendine gel Eylül..."
Ellerimle yüzümü sildim. Ağlamak yoktu ben ne kadar haklıysam Kerem de haklıydı. Ben, beş günümüzü boşu boşuna zehir etmiştim. Bildiğin aşk nankörü olmuştum.
Kapının açılmasıyla Kerem içeriye girdi. Hiç sesimi çıkarmadan tekrar önüme baktım. Bazen susmak da bir cevaptı.
"Sevgilim!.."
"Efendim..."
Kerem, yanıma gelince elimden tutarak beni ayağa kaldırıldı. Ben, yüzüne bakmak yerine gömleğine bakıyordum. Kerem, çenemi tutup kaldırınca uzanıp burnumun ucundan öptü.
"Özür dilerim sana ne olursa olsun sesimi yükseltmemeliydim..."
Kerem'in gözlerine bakarak dudağımı büzüp aynı anda omuz silkerek konuştum...
"Bende özür dilerim sana hayatı zindan ettim..."
Kerem, dudağını kıvırarak gülmüş bununla da kalmayarak elini belime dolamıştı.
"Hatalar insanlara özgürdür. Herkes hata yapar ve sadece erdemli kişiler hatlarını fark ederek özür diler..."
"Bana, kızgın mısın?."
Bu soruyu sorarken ellerimi göğsüne koydum. Bu pozisyonu gerçekten çok seviyordum.
"Sana, kızmak ne mümkün gül balam..."
Kerem, her üzüldüğümde bu tarz konuşur gönlümü alırdı.
"Madem sorun yok akşama bana gel sana yemek yapacağım..."
"Olmaz güzelim Miyase'ye söz verdim. Sözü kutlamak için bu gece ona gideceğiz bu gece dördümüz beraber yemek yiyeceğiz..."
"Güzel fikir bende yemeğini yarın yaparım..."
"Olur..." dedikten sonra dudağımı küçük buse kondurmuş. Sonra sanki aklına yeni gelmiş gibi... "Sevgilim, sana bir müjdem var."
"Hayr olsun..."
"Bebeğimize isim buldum..."
Bu sözünün üstüne kaşım çatıldı. Ben, hamileydim de haberim mi yoktu. Ama onun içinde bir şeyler olması lazımdı. Sonuçta bölünerek üremiyordum...
"Müjde dediğinde şey bu mu Kerem, üstelik ortada fol yok yumurta yok."
"Yaş gelmiş otuza bulmuşum dünya güzeli kızı en geç üç dört aya evleniriz sonra da çocuk!.."
"Bir saniye ben, neden hep en son Babalar duyar gibi sonradan duyuyorum..."
"Önceden söylüyorum işte güzelim. Neyse kızımızın ismini merak etmiyor musun?.."
"Ah bir de kız... Peki, sana bir soru hani bebeği ben doğuracağım ya bana da haber verecek misin?.."
"Tek başıma yapamacağıma göre elbet haberin olacak daha doğrusu hissedeceksin..."
"Seninle uğraşmaya ne aklım yeter ne de zamanım en iyisi müjdeyi ver. Ama. Lütfen adı müjde olmasın kalbim dayanmaz..."
Kerem, söylemeden önce küçük bir öpücük daha çaldı. Onda en sevdiğim huy ben çıldırırken onun çok rahat olması...
"Zeynep, olsun istiyorum. Buna Annenin adını öğrenince karar verdim. Benim Anneminde adı Zeynep, biliyorsun. Eğer istersen..."
"Daha güzel bir isim düşünemezdim. Kendi Annemin adı olması dâhi emin ol kabul ederdim..."
Kerem, beni bağrına çekerek sıkı sıkı sarıldı. Bende ellerimi beline sararak sarılmıştım. Bu adamı ne çok seviyordum... Allah'ım herkese kalbi güzel adamlar nasip etsin...
"Seni seviyorum Eylül'üm..."
Aşk, güzel şey kadir kıymet bilene.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SEN 👑
Literatura KobiecaYazılım mühendisi Miyase... Patron, sevgilisi olmasına rağmen asistanına aşık olursa... Seni tanımıyorum lâkin tanımamak aşka engel değil... ~Miyase MİYASE; değerli taşlarla süslü bir tür taç.