Merhabalar, ben Sinan. Çekirdek ailemizin en küçük oğlu. Ah pardon çekirdek ailemiz artık yok ki... Abim, Ninem ve ben üçlüsü...
Sultan Ninem mi?. Yaş yetmişe dayandı ama beni bile cebinden çıkartır. Normal şartlarda insanlar yaşlanınca durgunlaşır bizimkisi tam tersine sürekli çenesine çalışıyor ki bence ondan bu kadar zayıf..
Annem ve Babam mı?.. Onlar uzun zaman önce fani hayata elveda diyerek ebediyete gittiler. Ben mi belki de en çok üzülen dışa vuran taraf benim.. Ben hüznümüde sevgimide günyüzüne çıkartırım.
Buradan kime mi gönderme yapıyorum. Tabi ki de biricik abime. Abim çok gülmez hatta hiç gülmez. Şu hayatta güldüğü bir kişi varsa o da sadece benim...
Bir saniye ya burada ben palyaço mu oluyorum?.. Bunu en kısa zamanda abim ile konuşmalıyım. Tâbi bunun içinde işkolik abimin yanını şirkete gitmem gerekiyor...Neyse canım bir ara gideriz iş kaçmıyor değil mi?..
"Hayatım..."
"Efendim Ela..." dedim. Herkes bana bakıyordu. Şu sıralar kafam allak bulaktı. Nedeni mi?.. Ah bir de ben bilsem... Ama söz şu hayatımda ki boşluğu bulunca size yazacağım.
"Sinan, bizimkiler başka yere geçelim diyor..." demişti. Ela, mı?.. Benim Türkiye güzeli manken sevgilim. Bir saniye ya bir ay olmuş muydu biz sevgili olalı...
"Ben, spora gidiyorum." demiştim. Ela, burun kırın ederek.
"Yine mi hayatım bizimle gelişen..." demişti.
"Ela, tek stres attığım yer spor salonu sen çok istiyorsan git sana karışan yok..." dediğimde Ela biraz daha yaklaştı.
"İstersen stresini benimle atabilirsin..." demişti...
"Hiç sırası değil Ela. Ben şimdi gidiyorum size iyi eğlenceler..." diyerek ayağa kalktım. İlerde duranlara ise seslenerek. "Ben, kaçtım görüşürüz..." demiştim. Burun kırın etselerde umrumda değildi.
Arabaya atladığım gibi spor salonana gittim. Spor kıyafetlerim arabanın bagajındaydı. İlk olarak biraz yüzerek stres atamaya çalıştım..olmayınca duşa girdikten sonra temiz hava almak için Bebek sahiline yürüdüm.
Kulağımda kulaklık koşmaya başlamıştım. Deniz havası her zaman için iyi geliyordu. Koşunun sonlarına doğru gözüme karşıdan gelen bir kız çarptı. Personel bebeklere benziyordu. Sarı saçları fazla iyi vücut hataları vardı. Burada ki tek yanlış kız ağlıyordu. Üstelik de on santim topukluklarla yürümeye çalışıyordu... Kız tam yanımdan geçeceği sırada sağa sola gitti eliyle dengesini sağlamaya çalışsada olmamıştı.
"Başım.." diyerek üstüme doğru gelmişti ki düşeceği sırada iki kolundan tuttum. Mavi gözleriyle karşı karşıya gelince kalp ritmim değişmeye başladı.
"İyi misiniz?" diye sorduğumda kolumdan tutarak ağırlığını üstüme bıraktı. İlerde gördüğüm banka doğru yürütmek için."Yürüyebilir misin?"diye sordum.
"Hı hı..." demişti sadece ince belinden tutarak ağır adımlarla yürüdük. Kendini daha çok bırakınca bu sefer kesin bayılacağından emin oldum.
"Mavi göz..." desemde kucağıma düşmüştü. Kucağıma aldığım gibi etrafa baktım. Kız çok fazla ağır değildi. Yola doğru yürüdüm. Taksi çevirdiğim gibi hastane dedim.
Kıza hastanede ilk yardım yapıldıktan sonra normal odaya alarak serum bağladılar. Bayılma nedeni ise açlıktan vücudunun direnci düşmüştü. Fazla uzamadan kız kendine gelmeye başladı. Gözlerini araladığında gülümsedim çünkü onunda mavi gözleri gülüyordu...
"Geçmiş olsun..." demiştim yüzünde oluşan tebbüsümle.
"Teşekkür ederim..." demişti. Şimdi ne diyecektim ki...
"Sinan." dedim elimi uzatarak sonra serumu fark edince elimi geri çektim.
"MİYASE..." demişti. Anından kaşlarım çatıldı. Kız ne demişti. Yoksa yabancı mıydı?..
"Anlamadım..." dedim. Şaşkınlığımı belli ederek.
"Adım Miyase, tacın değerli taşları olduğunu düşün..." demişti.
"Şimdi Anladım Miyase... Çok güzel..." dedikten sonra elimle saçımı karıştırarak..."Ben gitsem iyi olacak izinle..."dedim. Burada daha fazla durmanın anlamı yoktu.
"Tekrardan teşekkür ederim.. Sinan..."
Kızın yanından zorda olsa ayrılmıştım. Kız çok güzeldi hatta fazla güzel. Manken olsa tanırdım galiba... Neyse canım Allah sahibine bağışlasın. Ne de olsa onu ilk ve son görüşümdü.
Taksiye atladığım gibi ilk önce arabamı almak için spor salonuna oradan da konağa gitmek için yola koyuldum.
"Vay be!.." derken kendi kendime taksi şoförü deli misin der gibi bana baktı. Bende gülümsedim sadece. Fark ettimde ben neden bu kadar çok gülüyordum...
O değilde sabah yani ilk uyandığımda Sultan Ninemin azabına uğramış tabi ondan önce abimin alaylarına hedef olmuştum. Sonra da sevgilimin soğuk hallerine ki başkasına göre yılışıklık oluyor...
"Abim haklı bu böyle olmayacak. En iyisi işin başına dönmek bu kadar tatil bana da bünyeme de zarar yoksa kafayı yiyeceğim..." derken.
"İşleyen demir paslanmazmış oğul..." demiştir şoför... Bildiğin dışımdan konuşmuşum ya ben.
"Ben, doktora gitsem iyi olacak...." demiştim.. Ne olsa muhabbeti kurmuştuk değil mi?..
"Geçmiş olsun oğlum neyin var?" diye sorduğunda içim cız etti. Ön tarafa uzanarak adamın kartını aldım. Ona da kendi kartımı verdim. Bu soruyu duymayalı nede olsa yıllar olmuştu. Arabadan inmeden önce de sorusuna karşılık olarak.
"Benim ruhum hasta ruhum!.."
Bu aşk yolunda henüz toy iken rast geldim sana...Sen bana çok erken geldin be güzelim... Bu yüzden sana hep geç kalacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SEN 👑
Chick-LitYazılım mühendisi Miyase... Patron, sevgilisi olmasına rağmen asistanına aşık olursa... Seni tanımıyorum lâkin tanımamak aşka engel değil... ~Miyase MİYASE; değerli taşlarla süslü bir tür taç.