Bölüm 19

25.3K 1.3K 88
                                    

       Sabaha gözlerimi çalan telefonla açtım. Elimi  uzatarak telefonu elime aldım Abim arıyordu. Hemen sessizce alarak yeniden yerine koydum. Açıp telefonu ne diyecektim.

'Sevgili abicim, şuan senin sevgilin olan Miyase ile aynı yatakta uyuyorum' mu?.. Abim gözünü kırpmadan öldürürdü.

  Elimle yüzümü ovuşturarak  göğsümde yatan kıza baktım. Gözümün önünde sadece sarı saçları vardı. Biraz başımı kaldırsamda yüzünü göremedim.

Peki, şimdi ne olacak Miyase üzerime abanmış şekilde yatıyordu. Başımı tekrar yastığa koydum. Eğer hareket etseydim uyanacaktı. Odanın içinde sadece Miyase'nin nefes alış verişi hâkimdi.

  Ah Sinan, yanlış yoldasın çok yanlış yoldasın. Böyle yaparak kendi yüreğini söküp kızın eline veriyorsun. Abim duysa gebertir beni hoş bende olsam aynısını yapardım ya...

"Ah!.."

"Ne oldu?" diye sordum. Miyase başını kaldırmış ama kendini göğsümden ayramamıştı.

"Kolum...kolumu hissetmiyorum.." derken yavaş yavaş kalkmaya çalışarak kolunu tuttu.

"Yavaş..." derken elimle ona yardım edecektim ki.

"Sakın!.. Sakın dokunma uyuşmuş." dediğinde güldüm. Miyase, sabah uyandığında daha güzel daha masum görünüyordu.

"Biraz daha iyi misin?" sorusunu sorarken yatakta onun gibi oturur vaziyete geldim.

"Gülme Sinan, kolumu hissetmiyorum canım yanıyor..." dediğinde daha çok sırıttım.

"Kolunu hissetmiyorsan canın nasıl yanıyor?" diye sormuştum ki eliyle koluma vurdu. Vurması hiçbir  şeyi değiştirmemiş daha çok gülmeme sebep olmuştu.

"Pis, ukalanın tekisin..."

İşte o an dudak büzerek ona baktım. Biraz duygu sömürüsü yapabilirim diye düşünmüştüm.

"Bir kaç saat önce senin süper kahramanın hatta Herkül Sinan, olmuştum. Şimdi ne oldu da pis adama dönüştüm." diyerek alınmış gibi yaptım. Miyase, hafif şekilde esneyerek.

"Ben, sana kahramanım gibisinden laflar telaffuz etmedim.Sen,  kendi kendini özgüvenle dolduruyorsun..."

"Dilin söylemese de kalbin bunları düşündü. Sakın inkar etme. Kendini benim yanımda güvende hissetmeseydin ahtopat gibi bana yapışmazdın..." derken telefon çaldı.

"Kim arıyor?" diye sorduğunda Miyase, telefonu sessize alarak hemen yanıma koydum. Yine Abim arıyordu.

"Abim, arıyor Miyase."

"Neden sessize aldın cevap verseydin..." derken ciddi misin diye soran gözlerle ona baktım.

"Miyase, abim dedim. Senin sevgilin. Telefonu açınca abime ne diyeceğim. Ah abicim açamadım ama kusura bakma o anda Miyase ile uyuyordum mu?.."

"Sen, öyle söyleyince kulağı tırmalıyor ama Kerem, benim sevgilim değil. Dün görmedin mi?" diye sorduğunda şaşırmıştım. Benim düşündüklerimi düşünüyordu.

"Peki, sevgili olmadığınızı yâni ayrıldığınızı abim biliyor mu?" diye sordum ciddi bir konuydu hemde fazlasıyla.

"Sinan, biz abinle aslında çok uzun zaman önce ayrıldık. Bizim bir kaç günlük... Of neyse ney ona hesap vermek zorunda değilim...."

"Ne olursa olun ister ayrı olun isterse sevgili. Sen, her şekilde onun geçmişi olarak kalacaksın. Abimde benim abim olarak. Bu yüzden..."

"Biz kötü bir şey mi yaptık. Neden böyle konuşuyorsun altı üstü iki saat uyuduk. Bunun sebebinide sen gayet iyi biliyorsun. Sen, olmasaydın korkudan ölebelirdim. Eğer abin bana biraz değer verseydi zaten bu durumlara düşmezdik."

"İyi güzel diyorsun da yine de bunlar insanları inandırmak için yeterli değil.  Abimle aranda ki ilişkiyi iyi kötü bilen birisi şuanki durumumuzu görse bize kınayabilir..."

"Dün gece geldiğin için pişman mısın?" diye sorduğunda üzülmüştü. Ellerinden tutarak sıktım.

"Asla!. Bugün yine olsa yine aynı şeyi yaparım. Ben, her zaman yanındayım tamam mı?.."

"Peki ama kendini suçlama ben,  abine senden önce mesaj attım..." derken uzanarak kendi telefonunu aldı. Ekranını açıp gösterdiğinde herhangi bir mesaj görmedim. "Benim gönlüm rahat Sinan, seninde olsun. Bak, Abin seni arıyor ama tek bir mesaj dahi atmıyor..."

"Bu sizin aranızda olan..." derken yine telefon çaldı. "Bir saniye..." diyerek ayağa kalktım. Abimle konuşmam gerekiyordu.

  Miyase'nin odasından çıkarak salona geçtim. Abim telefonu ilk açtığım nerde olduğumu sorarak köpürsede olanları yanı sadece hırsız meselesini anlatınca hemen geliyorum diyerek telefonu yüzüme kapatmıştı.

"Çay suyu koydum. Kahvaltı yapar mıyız?" diye sorduğunda.

"Abim buraya geliyor...Merak etme beraber uyuduğumuzu söylemedim söylememde..."

"Sorun değil. Benim kimseden korkum yok. Herkes kendi tercihini yaptı..." derken sanki kıskançlık sezdim. Tâbi ya dünkü olanları görünce kıskanmıştı.

   Bir süre sessizce oturup düşündüm. O sırada da Miyase, kahvaltı hazırlıyordu. Aradan on dakika geçtikten sonra kapının zili çaldı. Miyase kapıya yönelince 'Ben, bakarım' demişti.

  Kapı açılınca Abim karşısında görüdüğü Miyase'ye sımsıkı sarıldı. Hemen başımı başka tarafa çevirmiştim.

"İyi misin, sana zarar vermedi değil mi?.."

"Gayet iyiyim Sinan sayesinde... Senin beni düşünmene ihtiyacım yok...."

"Bu ne demek?" diye soran abimin sesini duydum. Sırtım dönük olduğu için sadece sözleri işitiyordum.

"Şu demek oluyor sen yoğunsun malum bir kalbe bir kişi sığarmış." derken ovv demiştim sessizce.

"Saçmalama Miyase, benim kalbim dolu falan değil... Sinan!.." yanıma doğru gelen abime baktım. Sonra da hızla mutfağa giden Miyase'ye...

"Efendim abicim..." demiştim geriye doğru yaslanarak.

"Dün gece ne oldu. Hırsız herhangi bir zarar verdi mi?..." sorma sebebini anlamıştım. Niyeti kısaca Miyase'nin kafası uçmuş demekti.

"Maddi zarar artı sonsuz korku haricinde zarar ziyan yok abicim.. Miyase'ye de gelecek olursak dün gece çok korkmuş. İlk sana mesaj atmış ama sen cevap veremeyince bana yazmak zorunda kalmış sonrası da malum işte..." diyerek konuyu özetledim. Bana göre olay böyleydi.

"İyi olmanıza sevindim..."

"Abi ben şey diyorum. Miyase, hâlâ çok korkuyor. Şuan sinirinden kızabilir ama sen ona aldırma..."

"Ne yapmamızı öneriyorsun?.."

"Öneri değil tek çare onun bizimle gelmesi yâni korkusu geçinceye kadar bizde kalsın. Tabi karar senin..."

"Haklısın şuan bana kızgın ama onu burada bırakmak olmaz. Şimdi şöyle yapalım.  Miyase, bu halde işe gelemez sen, onu bize götür bir süre bizimle birlikte kalsın gitmeden önce Reyhan hanımı da ara misafir odasını hazırlasın..."

"Eylül, nasıl abi?" diye sorduğumda.

"İyi galiba ona da bugünlük  izin verdim. Neyse şirkette kimse yok ben gitsem iyi olacak. Sen, Miyase'nin yanında kal..."

"Emriniz olur abiciğim..."

  
Her aşk, mutlu sonu hak eder de.  Korkak aşk mutluluğu hak eder mi işte bu hiç bilinmeyen bir denklem...

    

İÇİMDEKİ SEN 👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin