Bölüm 36

22.2K 1.1K 85
                                    

"Kimsiniz?.."

"Merhaba, Osman bey ev de mi?."

"İçerde oğlum gel buyur..."

    Nezahat hanım içeriye buyurunca kapı eşiğinden adım atmıştım ki geri çekilerek aklıma gelen şeyle spor ayakkabımı çıkartarak içeriye girdim. İçeriye girince ellili yaşlarında bir adam ayakta bekliyordu. Bana elini uzatınca bende elini sıkarak tokalaştım.

"Hoş geldin oğlum..." demişti. Eşine bu kim der gibi de bakmıştı.

"Ben, Sinan Mengüloğlu kızınızın patronu eğer zamanınız varsa konuşabilir miyiz?"

  Osman bey karısına bir süre baktıktan sonra baba oturmam için yer gösterdi. Ben, oturunca Nezahat hanımın gözlerinin dolu olduğunu gördüm.

"Oğlum, kızım nasıl iyi mi?."

"Miyase, gayet iyi merak etmeyin."

"Hanım sen, bize çay koy içelim."

   Nezahat hanım içeriye gidince bende sert bakışları olan Osman beye baktım. Buraya geldiğimden hiç kimsenin haberi yoktu. Tek amacım Miyase için güzel şeyler yapmaktı.

"Adın Sinan'dı değil mi Miyase'nin patronu..."

"Evet, Sinan..."

"Seni buraya o mu gönderdi?"

"Hayır, benim İzmirde küçük bir işim vardı. Gelmişken sizinle tanışmak istedim. Açıkça söylemek gerekirse Miyase, sizden  kopuk olduğu için çok mutsuz!.."

"Sen, Miyase'nin sevgilisi misin?. Bak eğer öyleyse..."

"Hayır hayır beni yanlış anladınız. Miyase'yi ağlarken gördüm. Nedenini sorduğumda ise sizden uzakta olduğu için söyledi. İzin vermek istesemde kırgın olduğunuzu..."

"Tamam kes!.."

  Biraz yalan söylemek zorunda kalsamda bunlar beyaz yalanlardı. Osman bey derin bir nefes alıp verdikten sonra bir süre sustu.

"Haddimi değil ama Miyase iyi değil gördüğüm kadarıyla sizde öyle. Aranızda ne yaşandı bilemem tek bildiğim şey bu kırgınlıkların sonsuza kadar sürmeyeceği Miyase, sizden kopuk olduğu için asla kendine bir düzen kuramayacak. Hayatı boyunca bir yerlerde kendini eksik hissedecek..."

"Miyase, benim ilk ve tek kızım. Ondan başka varisim yok. Bende istemezdim böyle olalım başka şehirlerde bambaşka hayatlar yaşayalım..."

"Miyase, sizi çok seviyor. Kız çocukları babalarına ne kadar çok düşkündür bilirsiniz. Siz de seviyorsanız neden bu ayrılık?.."

"Bundan iki sene önce bir sevgilisi vardı. Ben, onay vermedim ama yine da görüşmeye devam etti. Yanlış hatırlamıyorsam adı da Selçuk olmalıydı. Bir gece eve çok geç geldi. Bunun üstüne aramızda kavga çıktı. O kadar çok sinirlendim ki bir tane tokat attım. Miyase, çok gururludur. O yaşına dek el bebek gül bebek büyüdü değil vurmak kötü söz bile söylemedim..."

"Bu yüzden mi evi terk etti..."

"Hayır, tokat atınca bir hışımla evden çıktı. Aradan çok geçmeden de eve polisler gelip beni götürdü. Ona şiddet uyguladığım için şikayetçi olmuş benden öz babasından. Ben de bunun üstüne delirdim gözüm karardı karakolda yine üstüne yürüdüm. Polisler araya girdi. O gece onu evlatlıktan ret ettim. Zaten görüş o görüş evden valizini topladığı gibi İstanbul'a gitmiş..."

"Kızınızı hiç aramadınız mı?.."

"Yok oğlum nerde ikisi birbirinden inat. Şu hayatta gururları  her şeyleri. Ben, kızım gitti gideli her gece ağlıyorum. Ne kızım geri adım atıp buraya geliyor ne de babası affedip peşine düşüyor..."

  Nezahat hanım kapı eşiğinde ağlıyordu. Miyase ile aynı şeyleri yaşadığım için gayet iyi biliyorum nasıl inat olduğunu...

"Artık gurur yapacak bir şey kalmadı. Kızım gel dese gider sarılırım da bırakamam. Annesinin söylediği gibi inattır."

"Şöyle yapalım mı?. Ben, az sonra yola çıkacağım sizde benimle gelin sizi evine götürür..."

"Sen, nereden biliyorsun kızımın evini?.."

Gelen soruyla afalladım. Hani derler ya buradan yak. Ama yinede bozuntuya vermeden söze girdim. Yoksa bu işin sonu karakolda bitebilirdi...

"Söylediğim gibi Miyase'nin patronuyum elimde ona ait dosya içinde de her türlü bilgileri var. Sizede bu sayede ulaştım."

Oh be ucuz yırttım. Osman beyin yüzü yumuşayınca Nezahat hanım yanıma gelerek elimden tuttu.

"Bu oğlanı çok sevdim.Şu hayatta senden çok şey istemedim. İlk kez bir şey istiyorum gel şu inadını kırda kızımızın yanına gidelim..."

"Tamam, git küçük bir valiz hazırla..."

Nezahat hanım boynuma atlayarak sıkıca sarıldı. Kadınların ağlamısını sevmiyordum. Onlara hiç yakışmıyordu. Osman bey beni öldürmez inşallah diye dua ederek yaşlı kadının göz yaşını sildim.

"Lütfen, ağlamayın kızınızı göreceksiniz mutlu olmanız lazım..."

"Seni doğuran Anneye kurban oğlum Allah senden bin kez razı olsun.  Dilerim ki hayatın boyunca bütün güzellikler seni bulsun. Allah sevdiğine kavuştursun..."

"Hadi hanım sonra dua edersin. Şimdi kalk da valizleri hazırla yolcu yolunda gerek. Bu arada Sinan efendi inşallah kızımda gözün yoktur. Yoksa hiç iyi olmaz..."

"Yok yok öyle bir şey olsa söylemez miyim..." demiştim. Heybetli görüntüsü vardı bu da benim tırsmama neden oluyordu. Hayır, bir tane vursa Baba sonuçta el de kalkmaz.

"İyi sen burada bekle ben geliyorum.." diyerek ayağa kalınca bende ayağa kalktım. "Otur otur rahatını bozma." diyerek odadan çıkmıştı.

Bense sözünü dinlemeden gözüme ilişen fotoğrafa yöneldim. Burada Anne, Baba ve kız aile fotoğrafı vardı. Elim fotoğrafta Miyase'nin olduğu yere gitti. Şuan beni göremediği için kesin meraktan çatılıyordu. Arkadan işittiğim küçük kükremeyle çerçeveyi anında arkama saklayarak Osman beye döndüm...

"SİNAN!.."

İÇİMDEKİ SEN 👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin