Şirkete Miyase ile beraber gelmiştik. Sinan beyimizi de sabah zar zor uynadırarak peşime takmıştım. İlk iş olarak Miyase'yi Sinan'ın odasına götürmüştüm.
Sinan, hemen benim bir alt katımda çalışıyordu. Herkesin kendine ait katı ve uzmanlık alanına göre çalıştığı personelleri vardı. Miyase'ye bu yüzden bu kata vermiştim.
"Birinci madde burada Kerem bey var resmiyet isterim. Özellikle de Sinan uyarım sana." demiştim. Küçük kardeşimin odasına olmasına rağmen çok fazla uğramazdı buraya ayak üstü çalışanlara emir verir gözden kaybolurdu.
"Peki abi." demişti sabah uykusunu almadığı aşikardı.
"İkinci madde çalışanlarla içli dışlı olup yüz vermek yok. Seviyenizi Koruyun ki saygınız olsun."
"Anlaşıldı komutanım." demişti. Miyase de başını olumlu anlamda salladı.
"Ve son madde asla ama asla şirkette kavga gürültü istemiyorum. Özellikle bunu sana söylüyorum Sinan." dedim.
"Peki." demişti Sinan hiç oralı olmadan.
"Ben, kime ne anlatıyorsam nefesime yazık... Miyase, ben en üst kattayım bir sorun olursa gel." derken uzanıp yanağından öptü.
"Tamam Kerem, birazdan yanına gelirim." demiştim. Son kez kardeşime bakarak odasından çıktım.
Kesinlikle emindim ki birbirlerini boğazlayacaklardı. Neyse ki Miyase, akıllı bir kızdı. Asla kendini ezdirmezdi...
Burnumu çekiştirerek üst kata çıktım. Hasta olmam yakındı galiba. Katıma çıktığımda gözüm ilk olarak asistanın odasına kaydı. İçerisi boştu. Eylül ile her gün mail üzerinden konuşuyorduk. Tabi her mesajı soğuk ve fazla resmiydi. Kendi odamın kapısının açık olduğunu görünce yavaşça kapıyı açtım.
Eylül, topuklusu olmasına rağmen elini uzatarak kitap rafının en üst ve en dip köşedeki dosyayı almaya çalışıyordu. Bir kaç kez zıplmasına rağmen almamıştı. Gerçekten inatçı keçinin tekiydi. Sessizce yanına giderek uzanmak istediği dosyaya uzandım. Elim elini teğet geçmesine rağmen birbirmize çok yakındık.
Eylül, aniden yönünü bana dönmesiyle rafla benim aramda kaldı. Ela gözleriyle bana şaşkın şaşkın bakarken güldüm.
"Pek de bücürmüşsün..." dediğimde sonunda tutuğu nefesi bırakarak.
"Siz...Ne zaman geldiniz..." demişti. Hayretle güldüm neden bu denli heyecan yapmıştı.
"Sürpriz olsun istedim..." derken.
"Anlamadım." demişti. Bense hâlâ kıza abanmış şekilde duruyordum. Son gördüğümde bu kız böyle değildi.
"Yoksa sonsuza kadar gelmeyeceğimi mi düşündün?" diye sordum alaylı tonla. Bakışları daha da derinleşmişti. Bu bakışların karşınsa gülümsemem soldu.
"Hayır!..yani şey ben öyle düşünmedim. Biliyordum gelecektiniz ama aniden oldu." derken teleşının arasında sözleri de karıştı.
Bense hâlâ kendimi geriye doğru çekememiştim. Sıcaklığı güzeldi beni kendine bağlayacak kadar. Bir süre yüzüne baktım. En son ne demiştim bana nasıl karışılık vermişti.
Ve neden bulunduğu konumdan rahatsız değildi. Yoksa ilk günkü gibi değil miydi düşünceleri... Yok yok bu durum iyiye gitmiyordu. Kendimi bir adım geri çekmemle arkamdan ses duydum.
"Kerem..." diyen kişi Miyase den başkası değildi. Umarım ki yakınlığımızı görmemiştir.
"Gel Miyase, tanışmanı istediğim biri var." derken sevgilim elimi sıkıca tuttum. "Eylül, sevgilim Miyase." demiştim. Eylül den önce Miyase elini uzatarak.
"Merhaba." demişti.
"Merhaba... Tanıştığıma memnun oldum...Kerem bey ben dosyayı alabilir miyim?" diye sorduğunda elimdeki dosyaya baktıktan sonra uzattım.
"Tabi." dedikten sonra dosyayı bağrına bastı.
"Ben, odamdayım isteğiniz olursa haber verirsiniz..." dedikten sonra odadan hızla çıktı. Onun ardından.
"Kerem, bu kız kim?. Yoksa eski sevgilin mi?" diye sorduğunda küçük bir kahkaha attım.
"Eylül mü benim eski sevgilim?.. Yok artık daha neler. Miyase, Allah aşkına bir ona bak bir de bana. Ne işim olur asistanla..." derken.
"Neden öyle küçümsedin kızı. Yoksa sende Sinan gibi insanları küçük mü görüyorsun. Eğer öyleyse şunu bil ki bende çok varlıklı bir ailenin kızı değilim...Hem asistanlığın neresi kötü ikimizde çalışıp alın terimizle para kazanıyoruz." demişti Miyase.
Ben, neden böyle söylemiştim ki gerçek düşüncelerim bunlar değildi. Sağ elimle kafımı kaşıdım.
"Ben, amacım kimseyi küçük düşürmek değildi. Sadece gerçekleri söyledim. Eylüle aramızda bir şey olamayacağını." desemde sanki daha çok dibe batmıştım.
"Ne olursa olsun hiç kimse bu tarz aşağılayıcı lafları hak etmez. Eğer insanları bulundukları statüye göre sınıflandırıyorsanız..." derken ellerinden tutarak.
"Miyase, bu konuyu kapatalım mı?" diye sordum.
"Şimdilik öyle olsun ama benim için bu konu kapanmadı kapanmaycakta. Özellikle de iki kardeş aynı kafa yapısına sahip iken..." derken güldüm. Anlaşıldı Sinan, bizimkinin damarına basmış.
"Sinan, çok mu üstüne geldi?" diye sorduğumda omuz silkerek.
"Kerem, baştan söylüyorum. Artık Sinan, benim gözümde kardeşin değil ezeli rakibim. Bundan sonra ona sıfır tolerans..."
"Altta kalanın canı çıksın diyorsun..."
"Neyse boşver. Ben, buraya odanı merak ettiğim için geldim. Şimdi de gidiyorum. İlk günden kaytarmak olmaz patron sinirlenebilir." derken.
"Ver bi yanak..." diyerek iki yanağından öptüm.
" Moral öpücüğümüde aldığıma göre gidebilirim.."diyerek bay bay etmişti.
Miyase, gidince biraz düşündüm. Gerçekten de Sinan, gibi düşünmüş bu yetmezmiş gibi onun gibi davranmıştım. Boşuna üzüm üzüme baka baka kararır dememişler.
"Eylül, duymuş olabilir mi?" diye sordum kendi kendime.
Eğer duyduysa bana hayatı kesinlikle zindan ederdi. En iyisi onu yanına giderek tepkisini ölçmek. Eylül, deli parlak biri olduğu için hemen rengini belli ederdi.
"Duyduysa ne olacak?" diye sordum kendi kendime... "Kerem, bu kızdan korkuyorsun umarım sana en fazla ne yapabilir?" diye sorduktan sonra ceketimi çıkartarak kollarımı sıvadım.
"Eğer duyduysa kov gitsin... Şu saatten sonra afra tafra çekecek halim yok değil mi?.."
Aşk mıdır, dilimizi dolayarak kelimelerimizi kördüğüm yapan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SEN 👑
Chick-LitYazılım mühendisi Miyase... Patron, sevgilisi olmasına rağmen asistanına aşık olursa... Seni tanımıyorum lâkin tanımamak aşka engel değil... ~Miyase MİYASE; değerli taşlarla süslü bir tür taç.