"Kızım, misafirimiz var..."
"Anne, dinlenmek istiyorum."
İzmir'e geleli üç gün olmuştu ve ben hâlâ odamdan dışarıya çıkmamıştı. Sırf bizimkileri üzmemek için sadece yemek zamanı salona gidiyordum. Annem biraz daha yaklaşınca iş ilanlarına baktığım gazeteyi kenara bıraktım.
"Kızım, gelen kişi bizim için değil senin için gelmiş... Ah Miyase, sen bu kadar saf değildin anlasana gelen misafir değil Sinan..."
"Ne!.."
Yatakta dizlerimin üstüne oturdum. Ben, şimdi yanlış mu duymuştum gelen kişi Sinan mıydı?.. Onu ne çok özlemiştim utanmasam ağlayabilirdim.
"Seni deli kız Sinan'ın adını duyunca nasılda gözlerin parladı. Kalk hadi güzel güzel giyin çocuğu da çok bekletme..."
"Canım Annem!.."
Annemin boynuna sarılarak yanaklarından öptüm. İçerden Babamın sesi duyulunca Annem birkaç söz söylerek odadan çıktı. Bende yatakta doğrularak zıpladım. Bu yatakta hep hayaller kurmuştum. Acaba kime aşık olacaktım. Kim için bu kalp delicesine atacaktı...
Yatakta zıplarken gülümsemem soldu. Sinan, beni ilk yenilgide bırakmıştı. Abisinin tek sözüyle yarı yolda bırakmıştı. Bugün bunu yapan yarın neler yapmazdı ki...
Yataktan inerek geceliğimi çıkartarak üstüme günlük kıyafetler giydim. Onun için süslemeye değer miydi?. Belki de buraya öylesine gelmişti. Yine de son kez aynaya bakarak odamdan çıktım.Salona girdiğimde beni gören Sinan, anında ayağa kalktı. Üç günde süzülmüş gibi geldi. Yüzünü görünce bir kez daha onu özlediğimi fark ettim.
"Hoş geldiniz..."
"Hoş buldum."
Ben, Babamın yanına oturduğumda Sinan da aynı yerine tekrar oturdu. Yüzüne bakmamak içine etrafa bakınmaya çalıştım.
"Kızım, patronun seninle konuşmaya gelmiş. Biz sorduk ama söylemedi."
"Ya öyle mi ne konuda konuşmaya geldiniz?."
"Biraz uzun mesele Anne ve Babanı iş konusuyla sıkmak istemem. Sen, müsait olduğunda konuşuruz."
"Peki, öyle olsun..."
Sinan'ı biraz daha zorlarsam yanımda Babam falan varmış demez her şeyi açık açık konuşurdu. Bu da onun sağlığı için hiç iyi sayılmazdı.
"Oğlum hemen gidecek misin yoksa bir süre daha buralarda mısın?.."
"Kısmet olursa bir kaç gün daha buradayım. Buraya çok yakın olmasa da bir otelde kendime oda ayarladım."
"Hiç olur mu oğlum burada kal odamızda var değil mi bey?.."
"Oda falan yok hanım bir kızın odası var. İlla ki kalacam derse oturduğu koltukta uyuyabilir..."
"Gerek yok efendim ben zaten kalacak yer ayarladım size de rahatsızlık vermek istemem."
"Şey Baba, biz Sinan beyle dışarıya çıksak sorun olur mu?.."
"Olmaz güzel olmaz da çok geç kalma hava kararmadan geri dönün malum devir kötü insan düz yolda bile yürürken başına neler gelip ölüyor."
"Tamam Baba, çok geç kalmayız ben odama gidip hazırlanayım..."
"Sinan oğlum akşam yemeğine mutlaka gel sana güzel güzel yemekler hazırlarım..."
Salondan çıkarken Annem bunları söylüyordu. Odaya girince beni bir gülme aldı. Bir anda gözümün önüne 'Babamın benimle içeriye girip iyi yapıyorum değil mi kızım' diyerek bana sarıldığını düşündüm.
Dolaba yönelerek Babamın gözüne abartılı gelmeyecek ama güzel dizime kadar gelen bir elbise alarak giyindim. Allah, hiç kimseyi Annesiz Babasız bırakmasın.
Ergenlik zamanlarımı hatırlıyorumda Anne ve Babamın her söylediği söz batardı. Sanki bana düşmanlarda kötülüğümü istiyorlar sanıyordum. Arkadaşlarım gözümde ailemden daha değerliydi.
Sonra zamanla fark ettim de her şey yalan ve dolandı. Gençliğimiz aldatmacadan ibaretti. Şimdi lise yıllarından kimler kalmıştı ki herkes kendi hayatının derdine düşmüş bir zamanlar kanka dediklerim bile eksilmişti hayatımdan. Bu bir tek benim için değil herkes için böyleydi.
Hayata bir de şuradan bakalım. Şöyle bir ev düşünün ailenizle yaşadığınız eski evin tam karşında. Bir gün balkona çıkıp eski evinizin balkonuna bakın orada çay yudumlayan Babanızı görün tam karşında ise size atkı ören Annenizi. Size 'Kızım buraya gel' diye seslensin. Sizse elinizden telefonu bir türlü bırakmadığınız için cevap vermek zoruna gitsin...
Niçin mi?.. Çünkü mesaj yazmak iki komik video izlemek ya da arkadaşlarınız attığı fotoğrafları kıskanmanıza rağmen beğenip yorum yapmak daha çok hoşunuza gitsin...
Ne zormuş değil mi oturduğunuz yerden başınızı kaldırıp Annenize bir bardak su götürmek. Bir daha yüzünüzü dâhi görmeyeceğiniz insanlar için ailenizle geçirceğiniz zamanı çalmak. Ne çok acıymış vericiymiş Annenizin isteğini yerine getirmek...
Hadi şimdi gözünüzü bu satırlardan ayırıp Annenizin sesini işitin...Üzgünüm çok geç kaldınız her şey için çok geç artık siz o eski evde değilsiniz. Yıllarca büyümek için yalvardığınız o karşı şahşalı evdesiniz. Artık Annenizin evinde değilsiniz istesenizde ağlasanızda o balkonda Anne ve Babanız yok!.
Bazı gerçekleri görmek için yaşamak gerekir yaşın verdiği olgunluğu erişmek ama tercih sizin elinizde bazı şeylerin kıymetini kaybetmeden bilmesiniz. Birileri ölünce ya da onu kaybedince değer bilmenin ne size ne de başkasına faydası vardır..
Ben, geç olsa da bunu fark ettim. Bu yüzden Anne ve Babam dan değerli kimsem yok hayatta. Bunu bana öğreten kişi ise Sinan, oldu. Acı ama güzel güzel tecrübe oldu...Çünkü ben, kaybetmeden değer bildim. Şükürler olsun!..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SEN 👑
Genç Kız EdebiyatıYazılım mühendisi Miyase... Patron, sevgilisi olmasına rağmen asistanına aşık olursa... Seni tanımıyorum lâkin tanımamak aşka engel değil... ~Miyase MİYASE; değerli taşlarla süslü bir tür taç.