"Ne oldu?" diye sordum hemen Sinan yüzü asık şekilde içeriye girmişti.
"Abim şirkette değilmiş." dediğinde şaşırdım. Bize haber vermeden mi çıkmıştı.
"Şimdi ne olacak?" diye sordum. Bu saate kadar durmadan çalışmış. Sürekli bilgisayar ekranına bakmadan ise gözlerim ağrımıştı. Sinan, kollarını gererek.
"Of!..Benim her tarafım tutulmuş... Abim eve gitmemizi söyledi." dediğinde bende ayağa kalktım
Benimde boyun kısmım çok ağrıyordu. Çantamdan telefonu aldım."Gidince direk uyuyacağım." dedim. Telefonu kulağıma dayandığımda.
"Kimi arıyorsun?" diye sordu.
"Taksi çağırıcağım..." derken elimden telefonu alarak kapattı. "Ne yapıyorsun?" diye sordum.
"Ben adam değil miyim?" diye sorduğunda derin bir nefes aldım. Buna gerçekten ihtiyacım vardı.
"Sinan, ben eve tek gidebilirim. Beni eve bırakma gibi bir sorumluluğun yok." dedim. Sinan, hafif eğilerek yüzüme baktı.
"Haddimi aşıyorum ama senin abimle nasıl bir ilişkin var. Hayır, Abim şirketten gideli saatler olmuş haberin yok. Ben, olmasam onu dâhi öğrenemeyeceksin." dediğinde.
"Bu seni alakadar etmez. Şimdi ver telefonumu..." diyerek elimi uzattım.
"Arkadaş olduğumuzu düşünüyordum." demişti. Evet, gerçekten arkadaş olmuş hatta Kerem den daha çok vakit geçirir vaziyete gelmiştik.
"Ben, her arkadaşıma özelimi anlatmam." dedim.
"Ortada özel olan bir konu yok Miyase. Her şey apaçık ortada. Şimdi söyler misin?. Neden abimle bu kadar kopuk vaziyettesiniz..."
"Biz, ara verdik." dedim pat diye.
"Ne arası Miyase?." diye sorduğunda.
"Hani ben yemek hazırlamıştım sende bana yardım etmiştin..." derken.
"Evet, o günü gayet iyi hatırlıyorum." Dediğinde dudak büzerek.
" O akşam kavga ettik. Kerem, aklının karışık olduğunu biraz ara vermemizi söyledi. Bende kabul ettim. O gündür sadece arada konuşuyoruz."dedim konuyu özetleyerek.
"İyi ama siz sevgili olalı zaten kaç gün oldu ne arasıymış bu biraz mola der gibi büyük saçmalık!.."
"Anlat dedin anlattım Sinan, şimdi ver telefonumu yorgunum evime gidip uyumak istiyorum." dedim yine elimi uzatarak. Sinan, telefonumu cebine koyarak.
"Benimle geliyorsun. Al çantanı gidelim. Bende çok yorgunum daha eve gidip abimin nasihatlarını dinleyeceğim..." dediğinde güldüm. En azından beni arada güldüren biri vardı.
"İyi bakalım..."
***
Günler günleri kovalarken bir hafta gelip geçmişti. Sinan ile birlikte çok yoğun bir hafta geçirmiştik. Hafta sonu dahil her gün sabah on akşam sekiz çalışmış ama yine de Kerem'i çok fazla görmemiştim.
Kerem, her geçen gün benden biraz daha uzaklaşıyordu. Gün içinde yanımıza bir iki defa geliyor ayak üstü emirler verip gidiyordu. İşler bitince ilk iş olarak Kerem ile konuşacaktım. Eğer söz vermeseydim bu anlamsız birlikteliğe daha önce son verirdim..
"Sevgilim..." diyen Kerem'e baktım.
"Efendim." dediğimde eliyle kolumdan tuttu.
"İyi misin?" diye sorduğunda ise başımı olumlu anlamda salladım.
"Evet, iyiyim şu iş biterse daha iyi olacağım." demiştim. Kerem, şakağımdan öperek.
"Az kaldı. Bir bitsin seninle tatile çıkalım." dediğinde gözlemin içi parladı.
"Ciddi misin?" diye sordum.
"Evet Miyase, işler yoğun olduğu için seni uzun süredir boşladım. Bitsin beraber tatile çıkarız. Aramızdaki şu anlamsız soğuklukta bitmiş olur." dediğinde elinden tuttum.
"Harika olur." demiştim tam biz konuşurken toplantı odasına Sinan, girdi. Sinan içeriye girince elimi çektim. Ardında Eylül gelmişti.
"Dosyalar tam mı?" diyerek Kerem yanımdan uzaklaştı.
"Evet, Kerem bey hepsi burada benden başka bir istediğiniz var mı?" diye sorduğunda Eylül'e baktım yüzü solgun görünüyordu.
"Yok çıkabilirsin." demişti Kerem yüzüne dâhi bakmadan. Sinan da aradaki soğukluğu anlamış olmalı ki yüzüme baktı. Bende bilmiyorum gibi bir ifade bulundum. Kerem dosyaları masaya bırakarak eğildi.
"İşin sonuna geldi. Çok yakında projemiz hazır olacak. Miyase, yeni proje de kullanacağım yazılım hazır mı?" diye sorarken Eylül dışarıya çıktı.
"Evet, sonu doğru geldim. İstersen..." derken dışarıda kıyamet koptu. Gelen anlamsız sesler içimde çok büyük korku oluşturmuştu.
"Eylül!.." diye gelen sesin ardından Kerem, bir anda olduğu yerden fırladı. Öyle hızlı çıkmıştı ki ikinci kez korkmuştum.
"Eylül..." diyerek kendi kendime bende koştum. Dışarıya çıktığımda Eylül boylu boyunca yatıyor etrafında ise tonla adam vardı.
"Çekilin!." diyerek kükremişti Kerem. "Eylül, aç gözlerini." diyerek başını dizine koydu. Bende uzaktan anlamasız şekilde izliyordum. Bu büyük korkuda neyin nesiydi.
"Bir anda düşüp bayıldı. Bizde ne olduğunu anlamadık. " demişti birisi ben de hâlâ Kerem'e bakıyordum.
"İyi olacaksın!.." diyerek Eylül'ü kucakladığı gibi ayağa kalktı. Kerem, yürüyordu ama gözü ne birini görüyor ne de söylenen sözleri işitiyordu.
"Abi bende geleyim mi?" diye sorduğunda Sinan onu dâhi duymadan yanımızdan rüzgar gibi geçip gitmişti.
Herkes işinin başını dönerken ben hala durduğum yerde duruyor olanları akla mantığa sığdırmaya çalışıyordum. Kerem'i daha önce hiç böyle görmemiştim. Gözlerindeki korku beni ürkütmüştü.
"Miyase diyorum..." diyen Sinan beni sarstı. Onun yüzüne baktıktan sonra koşarak odama gittim. Odama gidince kapıyı çarparak pencereye koştum.
Kerem, Eylül'ü arka koltuğa yerleştirdikten sonra koşarak ön koltuğa geçmişti ardından ise araba toz ile dumana karışmıştı.
"Miyase..." diye gelen sesle arkama döndüm. Sinan, yaklaşarak yüzüme baktı. "Ne oldu?.." diye sorduğunda kollarımı boynuna sararak sıkıca sarıldım.
"Hey sakin ol. Her şey güzel olacak. İnan bana Miyase!..."
Kalbinin kalbime zoru ne?..#Sinan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SEN 👑
Literatura FemininaYazılım mühendisi Miyase... Patron, sevgilisi olmasına rağmen asistanına aşık olursa... Seni tanımıyorum lâkin tanımamak aşka engel değil... ~Miyase MİYASE; değerli taşlarla süslü bir tür taç.