"Büyükanne bu kadar üstüme gelme." dememe rağmen büyükannem ısrarla üstüme gelmeye devam etti.
"Evleneceksin Kerem, bunun başka yolu yok!.." demişti inatla.
"Neden ben Nine neden ben. Sinan evlensin belki bir oltaya sap olur." demiştim.
"Sinan, senin küçüğün oğlun ilk önce senin evlenmen gerekiyor." demişti.
"Bak Nine, beni kötü yola teşvik ediyorsun. Senin yüzünden sevmediğim bir kadınla formalite evlilik yapacağım. Sen muradına bende rahatıma ereceğim." demiştim. Aklıma gelen bir film karesi ile.
"Ben, atmış yaşındayım oğlum sen emekler ben gideceğin yolları tekrar tekrar geçtim. Senin bir bakışından anlarım." demişti. Oturduğum yerde ayaklarımı yere vururken.
"Nine istemiyorum üstüme gelme. Senden rica ediyorum." dedim. Büyükannemin gönlünü almak için asla sevmediğim bir kadınla evlenmezdim.
"Ben, şimdi olaya duygusal yoldan giriş yapacağım üzülme olur mu?" diye sordu peşin peşin. Arkama yaslanarak üçüzüncü kez aynı şeyi dinlemek için karşıya odaklandım.
"Daha öncede söylediğim gibi..." demişti. En azından unutkan değil bu da iyi bir şeydi.."Annen ölmeden önce söz verdirdi. Oğullarımı evlendirdi iyi aile kurduklarından emin ol demişti. Bende söz verdim Kerem'im önce sen sonra Sinan, ikinizin yeri bende aynı ikinizin de mutluluğunu görmeden ölmek istemiyorum. Bak benimde nır ayağım çukurda kefen param bile ölmek için hazır sizin evlenmenizi bekliyorum."derken başımı olumsuz anlamda salladım.
"Ninem başımın tacı gönlümün sultanısın. Benden şurada takla atmamı iste evlenmemi isteme..." dedim. Ninem derin bir nefes alarak geri verdi.
"Ömrümü yedin Kerem, Baban bir kez söyledim onuncusunda Annen ile evlenmişti. Sen neden bu kadar inatsın. Hayır, küçükken keçinin üstünden de düşmedin..." demişti. Burada dursam sabaha kadar konuşurdu. Saatime baktıktan sonra.
"Nine, bir saate toplantım var gitmem lazım..." diyerek ayağa kalktım. Ninem pastonunu vurarak.
"Bunun gecesi de var lâkin ben gidiyorum. Neyse sana yedi ay müsaade yedi ayda evlenip bir sene içinde torun vermezsen külahları değişiriz..." demişti.
"Peki Nine..." diyerek yanına giderek ellerinden öptüm. "Kendine iyi bak!.." diyerek yanından bir kaçış kaçtım ki görülmeye değerdi...
Konaktan kendimi attığım gibi derin bir nefes aldım. Ninem, kuzeni öldüğü için Karadenize gidecekti. Gitmiş iken de aile düğünlerine katılacaktı. Bu da nereden baksan üç dört ay demekti.
Ben, basamaklardan inmeden küçük kardeşim Sinan, kırmızı spor arabasından indi. Şu çocuğun zevki beni öldürüyordu. Ben, elleri cepte ona gülerken Sinan, gözlüğünü çıkartarak.
"Nasıl geçti abi iyi misin?" diye sorduğunda güldüm.
"Gördüğün gibi hâlâ sağ ve gülüyorum. Artık sana kolay gelsin küçük kardeşim.." demiştim.
"Abi aramızda iki yaş olduğunun farkında mısın?. Her yerde küçük diyerek klasımı sarsma ." demişti. Uzun saçlarını karıştırarak.
"Allah yardımcın olsun küçük kardeşim. Ben, kaçar..." demiştim.
"Sana sinirlenmiyorum çünkü bu gün son. Uzun bir süre kurtuluyoruz..." demişti. Biraz da sesli olarak. Kendi arabama binerken el salladım. Yazık olmuştu küçük kardeşime...
Babamdan kalma aile şirketini satarak Sinan ile beraber Medya işine girmiş. Kısa zamanda ise zirveye oturmuştuk. Şuan sadece bünyemizde iki yüz kişi çalışıyordu.
Babam ve Annemin ölümden sonra küçük kardeşim ile ben kalmıştık. ikimizin birbirinden başka bir ninemiz vardı... Ninem ise arada yanımıza gelerek tonla nasihat verir yine topraklarımı özledim diyerek geriye dönerdi.
"Hoş geldiniz Kerem bey..."
"Arabayı gelişi güzel park etme." diyerek anahtarı uzattım. Şirketin kapısına yönelmem ile kameralar bana döndü.
"Kerem bey Büyükannenizin hasta olduğu doğru mu?..
" Evlilik ne zaman?.."
"Sorularımıza cevap verecek misiniz?.."
Soruları yanıtsız bırakarak güvenlik kısmından geçtim. Şirketimiz medya üzerine kurulu olduğu için paparazziler içeriye kadar rahatlıkla girebiliyordu.
Asansörün kapanacağı sırada elimi uzattım. Kapı açılınca güzel fiziği ile bal rengi saçları olan ela gözlü bir kız gördüm. Büyük ihtimalle mankenlik ajansından geliyordu.
Aklıma gelen fikirle yüzümde tebessüm oluştu. Nineme illa eş lazım değildi ki onu bir süre oyalayacak birkaç kare olsa da yeterdi. Arkama baktığımda kameraların açık olduğunu fark ettim.
"Gelecek misiniz?" diye sordu zarif bir sesle. İçeriye adımı attıktan sonra kızın hemen yanında durdum. Tam düğmeye basacaktı ki "Bir saniye. " diyerek kapılar kapanmadan kızı kendime çektiğim gibi dudaklarına yapıştım. Emindim ki en azından bir kare almışlardı.Kapının kapanması ile kızın geriye çekilerek tokadı basması bir oldu.
"Pis sapık..." diyerek düğmelere basmaya başlamıştı. Bir yandan da ağzını elinin tersiyle siliyordu. "Gerizekalı salak seni şikayet etmezsem..." derken.
"Kerem..." dedim. Bana bakarak
"Ne?" diye sordu. Bende bıyık altı gülümseyerek önüme bakmaya devam ettim.
"Adım Kerem, eğer şikayet edeceksen adımı bulmak için çok uğraşma." demiştim ki asansör açıldı. Bende kızdan önce davranarak asansörden çıktım...
İyi ama ben bu katta inmeyecektim ki odam en üst kataydı. Çalışanlar pür dikkat bana bakıyordu.
"Kolay gelsin." diyerek merdivenlere yöneldim. Eğer asansöre bisinseydim. Kesinlikle alay konusu olacaktım.
Odama girmeden önce asistanın odasına o kızı gördüm. Hemen odama girerek Cansu'yu odama çağırdım. İçeriye girdiğinde...
"O kız kim?.. Yani az önce gördüğüm kız?" diyerek sorumu yeniledim.
"Adı Eylül,asistanlık için iş görüşmesine gelmiş. Bizde yeni görüşmeye başladık. Yeni mezun deneyim yok. Büyük ihtimalle olmaz.." derken güldüm.
Eylül, manken değilmiş. İlk defa yanılmıştım. Desene Kerem, sana eğlence çıktı. Tıpkı Sinan gibi konuşmuştum. Sonra dikkatimi Cansu'ya verdim kısa zamanda doğum iznine ayrılması gerekiyordu.
"Cansu, bu kızı hemen işe al. Kızın yarın işe başlamasını istiyorum. Sen, gitmeden kıza herşeyi öğret ve unutmadan. Eylül'e öyle bir sözleşme imzalatki bir yıl içinde ben kovmadan işten ayrılamasın. Beni anladın değil mi?" diye sordum.
"İyi ama..." derken
"Cansu, git ve söylediklerimi yap imza olayını da oldu bittiye getir sözleşmeyi okumayı dâhi akıl edemesin. Nedeni de merak ediyorsan bir iki saate ÖĞRENİRSİN..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SEN 👑
Literatura FemininaYazılım mühendisi Miyase... Patron, sevgilisi olmasına rağmen asistanına aşık olursa... Seni tanımıyorum lâkin tanımamak aşka engel değil... ~Miyase MİYASE; değerli taşlarla süslü bir tür taç.