Bölüm 25

23.7K 1.2K 111
                                    

     Çalan zille burnumu çeke çeke kapıya yürüdüm. Kim gelmişti acaba derken kapıyı hafif aralayarak dışarıya baktım gördüğüm kişiyle kapıyı suratına çarpacaktım ki ayağını kapı aralığına koydu.

"Eylül, lütfen dinle!.."

"Def ol git yüzünü görmek istemiyorum."

"Sadece beş dakika söz gideceğim..."

   Kerem'in sözüne aldırış etmeden kapıyı iteklesemde arada ayağı olduğu için başaramamıştım. Bir kez daha itekledim belki canı yanar da çekilir diye.

"Git diyorum sana git yoksa polis çağırırım..."

"Beni dinlemeden bir yere gitmiyorum..."

  Onu görmek istemiyordum özelliklede ben ağlarken...Hem neden gelmişti sevgilisinin kucağına gitseydi...Kerem, kapıyı itekleyince içeriye gireceğini anladım. Hemen açık olan yatak odasına koşarak kapıyı üstüme kilitledim bakalım buraya da girebilecek miydi?..

"Aç şu kapıyı Eylül, seninle konuşmak istiyorum."

  Kerem, kapıya vururken bende sırtımı kapıya vererek yere oturdum. Elbet gidecekti. Ben, ona karşılık vermezsem sıkılıp giderdi.

"Peki, bende kapı arkasından anlatırım. Bugün, Miyase'yi ben çağırdım şirkete. Amacım onu kırmadan ayrılmaktı..."

   Bu sözü ikisinin öptüğü sahneyi hatırlatmıştı. Gece beni öp sabah bir türlü ayrılamadığın sevgilini ama suç bende ondan uzak duracaktım.

"Gördüm sizi öpüşüyordunuz siz böyle ayrılıyorsanız sevgili iken neler yapıyordunuz Allah bilir..."

"Saçmalama Eylül, ben asla Miyase ile yakınlaşmadım. Bir tek bugün o tarz yakınlaşma oldu ondan ötesi asla olmadı."

"Tabi canım bir kez öpüştünüz o da nasıl olduysa bana mi denk geldi. Komik olma Kerem..." diyerek onun duyabileceği şekilde bağırdım. Kerem de aynı şekilde sesini yükselterek konuştu.

"Lan olmadı diyorum neden inanmıyorsun?."

"Bana lanlı lunlu  konuşma senin askerlik arkadaşın değilim..."

"Peki, sakinim kaba konuşmak yok bağırmakta yok. Hadi çık dışarıya yüz yüze konuşalım."

"Evimden git Kerem, seni görmek istemiyorum..."

"Sana, sadece on dakika Eylül. On dakika boyunca içerde seni bekleyeceğim  eğer gelmezsen bu sesimi son duyuşun..."

    Ben, cevap vermedim Kerem de karşılık vermedi. Bir süre sonra içerden televizyon sesi gelmeye başladı. Bende sinirli şekilde yatağıma geçip oturdum.

   Yatağımda bir yandan Kerem'e söylenirken bir yandan da sıkıntıdan ellerimle uğraşıyordum. Telefon yanımda olsaydı sıkılmazdım ama yoktu salonda kalmıştı. Bir süre daha bekledim ne ses vardı ne de seda...

  Aradan geçen yarım saat sonra kapıya giderek kilidi açtım. Dış kapı kapalı televizyondan ses geliyordu. Kafamı biraz daha uzattım hareketlenme olmayınca parmak ucunda sessizce yürüdüm.

  Kerem, koltukta oturur vaziyete uyumuş. Eğer dün geceye dönecek olursak Kerem, yine bu koltukta uyumuş sabah kalktığında uykumu alamadım diye bir ton sitem etmişti. Sonrası da iş ve olaylar....

   Bir süre uyuyan Kerem'e baktım. Belki de en masum hâli şuandı. Peki, neden beni bu hallere düşürmüştü. Eğer onu seviyorsa benden ne istiyordu.

  Tamam, arkamdan asistan parçasıyla olmaz demiş bende bunu unutup sineye çekmiştim. Ama çok fazlaydı. Onu seviyorsa onunla olmalıydı burada ne işi vardı. Neden canımı yakıyordu.
   
Hemen elime telefonumu alarak ona son kez baktım. Son yapıtını şeyi asla affedemezdim. Tekrar odama giderek kapımı kilitledim. Elbet uyanınca vaz geçip gidecekti. Aradan bir yarım saat daha geçmişti kapı vurulma sesiyle olduğum yerde sıçradım.

"Eylül, aç şu lanet kapıyı..."

"Git dedim sana Kerem, yoksa polis çağırırım. Yaptığın şey suç..."

"Çağır lan çağır bekliyorum..."

  Sinirle polisi numarasını tuşladım. Madem istiyordu madem gitmeyecekti görürdü gününü. Polise evimi tarif etmiş en geç beş dakikaya burada olacaklarını söylemişlerdi.

"Bana, şaka yaptığını  söyle Eylül."

"Şakaymış sen şimdi görürsün şakayı. Bakalım polisleri görünce de böyle paşalık taslayabilecek misin?.."

"Eylül, benden ne istiyorsun kapına kadar gelip senden özür diliyorum..."

"Özür mü?.. Sen, benden özür falan dilemedin eğer içinden dilediysen haberin olsun duymadım."

"Sana, yaşatıklarım için özür dilerim Eylül. Bir daha asla olamayacak söz veriyorum. Gel, sen büyüklük yap affet!.."

"Yok ya iki edebiyat yaptın diye vicdana geleceğimimi sandın. Onu geçeceksin Kerem bey..."

"Benden ne istiyorsun söyle!.."

"Gitmeni istiyorum bir daha yüzünü görmek istemiyorum."

"Peki diyelim ki gittim. Sen, bensiz yapabilecek misin?. Sesimi duymamak yüzümü görmemek zoruna gitmeyecek mi?. "

"Asla!.."

"İnatçılık yapma Eylül, dün seni öperken hâlinden gayet memnundun aynı şekilde evine gelip sarılıp sohbet ederken de öyle..."

"O senin gerçek yüzünü görmeden önceydi..."

"Miyase'yi öpmem gerekiyordu öptüm  bunu inkar etmiyorum aramızdaki bazı şeyleri bitirmek içindi. Son noktayı koymak içindi Eylül..."

  Ayrılmışlar mıydı?.. Yok,canım beni bir daha kandırmazdı inanamazdım. Derin bir nefes oldum ne diyecektim şimdi derken hızla kapı vurularak.

"Açın Polis!.."

"Oh be sonunda senden sonsuza kadar kurtuluyorum..."

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?."

"Evet, seni görmek istemiyorum."

Bu sözüme karışılık vermişti Kerem, kapıyı açmış olmalı ki polisler yatak odamın kapsını çaldı. Yavaşça kapıyı açtığımda bir kadın polis gördüm. Arkada ise başka bir polis Kerem'in kolundan tutuyordu.

  Bana, bir kaç soru sordular şikayetçi olup olmadığımı bende Kerem'e baktım yüzüme boş gözlerle bakıyordu. Evet, şikayetçiyim dediğimde Kerem'i alıp götürdüler içim cız etmişti.

  Onların arkasından de kadın polisle ben yürüdüm. Apartmandan çıkarken gözüm yine Kerem'i aradı onu polis aracına bindiriyorlardı. Etraftan da pek çok kişi ahlayıp vahlıyordu.

  İşte şimdi gerçekten her şey bitmişti. Ben, affetsem de Kerem, beni asla affetmeyecekti. Biliyorum sona gelmiştik bizim için sondu. Daha önce bir ihtimal varken şimdi o bile kalmıştı. Üzgünüm Kerem, ben hiç böyle olsun istemedim....

  Kalp yanar da dil susar. #Kerem

İÇİMDEKİ SEN 👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin