《Bölüm 18》

14.6K 1K 120
                                    

18.Bölüm


"....Belki benim olduğum kişiden hiçbir zaman hoşlanmayacaksın ama ben yine de senin güvenliğin için elimden geleni yapacağım."

Arven bu cümleleri kullanarak Fiona'ya güvence vereli üç gün geçmişti ve o günden beri geceleri birlikte uyuyorlardı. Fiona ilk önce bundan rahatsız olsa da alışmaya başlamıştı. Açıkçası pek çaresi de yoktu çünkü vücudu bir türlü buranın soğuk iklimine uyum sağlayamıyordu ve gece ısınabilmesini sağlayan tek şey Arven'in vücuduydu. Kendisini saran kollarını, sırtında hissettiği göğsünü, ensesini gıdıklayan nefesini ve en önemlisi kalçasında sıklıkla hissettiği o sertliği yok saymak zorundaydı. Özellikle sonuncusuna alışabilmek gercekten sordu. Arven bundan hiç rahatsız değildi ve Fiona'nin hissettiğini de biliyordu ancak yine de... Kendini dizginleyebilmesi Fiona'nın hoşuna gitmişti. Amacını daha önceden belli etmesine ve bu denli tahrik olmasına rağmen bütün geceyi o halde geçiriyordu ve bir erkek için rahatlayamadan o şekilde saatler geçirmenin gercekten çok rahatsız edici olduğunun farkındaydı. Yine de Fiona'yı hiçbir şeye zorlamıyordu. Bu Fiona'nın gözünde Arven'e artı puan kazandırıyordu.


Sabah uyandığında gecelerin aksine yalnız oluyordu. Arven erkenden uyanıyor, ortadan kaybolmadan önce ateşi yakıyor ve bu sayede Fiona uyandığında evin içi nispeten daha sıcak oluyordu. Arven'in sabahları onu yalnız bırakmasından memnundu çünkü gece ısınabilmek için koyun koyuna, uygunsuz bir vaziyette uyumuşken o halde uyanıp yüz yüze gelmek istemiyordu. Fiona tecrübesiz ve aşırı utangaç bir kadın değildi ama yine de bazen Arven'in bakışları o denli erotizmi çağrıştırıyordu ki yerinde kim olsa acemi ve utangaç bir kıza dönüşeceğinden emindi. Bu yüzden gün içinde Arven ile ne kadar uzan kalırlarsa o kadar iyi oluyordu.

Arven'in günleri adamlarıyla çalışmakla geçiyordu. Köy meydanındaki açıklıkta dövüşüyor, antrenman yapıyor ve zaman zaman yaşı küçük çocukları eğitiyorlardı. Bu zamanlarda köy halkı çevrelerine toplanır onları izler, tezahürat yapar, kimi zaman ise zevkine kavgaya tutuşur ve bahis oynarlardı.

Fiona genellikle bu olanları kenar köşe bir yerlerden onaylamayarak izliyordu. Hayvani sesler çıkararak dövüşen ve çamura bulanan iri yarı adamlar onun için hiç çekici değildi. Bir de küçücük çocuklara dövüşmeyi, bıçak atmayı öğretmek... Bu insanların ruhu şiddetle yoğruluyordu ve Fiona bundan gerçekten tiksiniyordu.


Sadece Arven ve köyün erkekleri değil, Enfys gibi başka kadınlar da vardı ve asıl onlar Fiona'nın ilgisini çekiyordu. Şiddetten nefret etmesine rağmen bu kadınların birer erkek gibi yumruklaşarak kavga etmesi, yüzü gözü kan içinde kalıp yine de ayağa kalkabilmeleri ilginç geliyordu. Kendisi içlerinden birinden öyle bir yumruk yese muhtemelen acıdan bayılıp kalırdı. Böyle düşününce kendini çok zayıf hissediyordu. Büyük ihtimalle o insanlar tarafından da öyle görülüyor olmalıydı. Ama yine de kavga meraklısı bir barbara dönüşmektense zayıf görünmeyi tercih ederdi.

Tezahürat seslerinin yükselmesiyle düşüncelerinden sıyrıldığında Arven ve adını bilmediği iri yarı adamın kavgasının nihayet sona erdiğini gördü. Adam yere yığılmış, Arven ise yumruğunu havaya kaldırmış tuhaf ve kaba sesler çıkararak kendisine tezahürat edenlere eşlik ediyordu ve baştan aşağı çamura bulanmıştı. Fiona istemsizce yüzünü ekşitti.

"Eğlenceyi nasıl buldun?" diye sordu Arven yanına geldiğinde. Fiona'nın dakikalardır izlediğini fark etmişti tabi ve kendi performansından memnun bir şekilde sırıtıyordu.

"Sen buna eğlence mi diyorsun?" diye somurtan Fiona kaşlarını çatıp kollarını birbirine bağladı. Meydandan tekrar yükselmeye başlayan sesler yeni bir dövüşün başladığını gösteriyordu ancak Fiona daha fazlasını görmek istemiyordu. Arkasını dönüp kulübeye doğru yürümeye başladı. Arven' de onu takip etti.

"Mecbur olduğmuz bir şeyi eğlenceli hale getirmeye çalışıyoruz diyelim. Gücümüzü kaybetmemek için çalışmaya devam etmek zorundayız. Zayıf düşme lüksümüz yok."

"Ben etrafta düşman göremiyorum Arven. Sadece şiddet ve kabalıktan hoşlanan bir insan topluluğu var."

Bu söz üzerine Arven Fiona'nın koluna yapışıp onu sertçe durdurdu.

"Hiçbir şey bildiğin yok Fiona." Dedi sert ve uyarır gibi bir ses tonuyla. "Tehlikeye karşı hazır olmak için görmene gerek yok. Kimin ne zaman dost, ne zaman düşman olacağını asla bilemezsin."

Fiona iç çekti ancak itiraz etmedi. Birlikte Arven'in evine doğru ilerlerken kargaşa sesleri azalmaya başlamıştı.

"Rezil görünüyorsun," diye söylendi çamur içindeki üst başını işaret ederek. "Ateşte su kaynatmıştım. Gel de temizlen."

Arven sırıtarak kirli elleriyle Fiona'nın saçlarını karıştırdı ve çamur bulaşmasına neden oldu. Fiona'da o anda ufak bir çığlıkla geriye doğru kaçtı.

"Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdı saçındaki topağı temizlemeye çalışırken.

"Birlikte temizlenmeye ne dersin?" diye sordu Arven. Fiona ise ona kaşlarını çatarak bakmakla yetindi.

"Boşversene. Sıcak su senin olsun. Ben denizde yıkanacağım." Diyen Arven sahile doğru yürümeye başladı. Fiona ise arkasından koşup itiraz etti.

"Sen deli misin? Hava buz gibi!"

"İlk kar düşene dek soğuk suyla yıkanırım ben. İnsanı dinç tutmakta fazlasıyla etkilidir. Sen de benimle birlikte denemek istersen itiraz etmem tabi." Dedi Arven üzerinde kıyafetleriyle dalgalara doğru ilerlerken. Fiona ise ardından soğuktan titreyerek bakakaldı ve buraya ne kadar da uygun olmadığını düşündü. Ne buranın insanlarına, ne yaşam şartlarına, ne de havasına...

AŞK'A YOLCULUK (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin