Arven'in elinde kalan tek seçenek, Fiona'nın planını adamlarına anlatmak ve uymalarını sağlamaktı ancak bu o kadar da kolay değildi. Öldürmek onun adamları ve kendisi için doğal bir şeydi. Hayatlarının bir parçasıydı ve tanrıları için kutsaldı.
"Bu Hristiyan pisliklerini öldürmeye ek miyiz yani? Dalga mı geçiyorsun?" Diye tepki verdi bir tanesi.
"Tanrılar ne düşünecek Arven?" Diye sordu bir başkası.
Arven planı açıklamıştı ve şimdi ona destek veren neredeyse kimse yok gibiydi.
"Tanrıların ne düşündüğü s.kimde değil!" Diye bağırdı. Ne kadar ciddi olduğunu adamların anlaması gerekiyordu.
"Buraya yağmalamaya değil, yeni bir hayat kurmaya geldik! İslandinavya'da geri dönecek bir toprağımız kalmadı! Burada kalabilmek için de kaleyi fethetmemiz lazım. Her şey bununla bitmiyor. Kaleyi aldıktan sonra burada bir düzen kurulacak. Eğer yakıp yıkar, Hristiyanları öldürürsek burada nasıl barınabiliriz?"
Gruptan mırıldanmalar yülseldi. Bazıları onun dediklerini mantıklı bulurken yine de itiraz edenler oldu.
"Bizi barındırmak istemeyenleri de öldürürüz. Nihayetinde bu bir savaş!"
"Bu savaş olabilir ama buradaki halk en az sizin kadar benim atalarımın kanından geliyor!" Arven'in bağırışı herkesi susturmuştu.
"Unuttunuz mu? Babam kuzeyli olabilir ama annem Northumbria kraliçesiydi. Ben bizim tanrılarımıza inanıyorum ancak annem bir hristiyandı ve bu halk onun halkıydı. Şimdi benim de bu insanlara karşı bir sorumluluğum var. Size karşı daha büyük bir sorumluluğum var. Bize bir yurt lazım. Evet savaşıp ölmekten korkmuyoruz, ama ölmek bize ne kazandıracak? Vikinglerin adı silinirse, klanımızın adı silinirse savaşmamızın ne anlamı kalacak?"
Arven adamların gözlerindeki düşünceli bakışları görünce onların aklına girebildiğini fark ederek bir nebze olsun rahatladı.
"Karım bizim için kendini tehlikeye atıyor. Başarılı olmayı ona borçluyuz." Dedi kararlı bir sesle. "Ve neslimizin devamı için burada bir yurt edinebilmek için Hristiyanlarla birlikte yaşamaya mecburuz. Size onları sevin demiyorum. Sadece size zarar verilmedikçe dokunmayın diyorum. Anlaşıldı mı?"
Admlardan onaylayan mırıltılar yükseldi.
"Anlaşıldı mı?" Diye bağırdı tekrar Arven.
"Anlaşıldı!"
***
"Leydi Fiona," Asker Fiona'ya reverans yaparak selamladı.
"Burada, surlarda ne yapıyorsunuz Leydim?"
"Uyuyamamıştım, biraz gezineyim dedim ve sanırım yolumu kaybettim asker."
"Topallıyorsunuz da!"
"Evet, bileğimi burktum. Tam anlayamadım ama şişiyor sanırım. Rica etsem bakabilir misin beni gerçekten çok endişelendiriyor."
"Elbette Leydim"
Asker Fiona'nın önünde eğilirken Fiona elbisesini azıcık kaldırıp topalladığı ayağını öne doğru uzattı. Asker ayak bileğine dokunup hafifçe bastırdığı da sanki acı çeker gibi inledi. Diğer bir yandan da Timothy'i gözlüyordu.
"Şiştiğini sanmıyorum Leydim" dedi asker.
"Emin misin, biraz daha bakabilir misin?"
Asker eliyle yoklamaya devam ederken "Sanırım basit bir burkulma Leydim. Daha önce çok yara aldım, kırık falan olsaydı eminim anlardım. Şişlik bile görünmüyor." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK'A YOLCULUK (Devam Ediyor)
Fiksi SejarahMitoloji #1 Tarihi Kurgu #5 Fiona Evans yirmi altı yaşında, yönetici asistanı olarak çalışan ve hayat zevklerini aldığı maaşa bağlı olarak şekillendirmek zorunda olan genç bir kadındır. Büyük annesinden kalan miras sonrası dört yıldır aynı pozisyond...