3.BÖLÜM

4.6K 528 132
                                    

6 YIL ÖNCE

"Yoongi! Nereye gidiyorsun?"

Hoseok'un sesini duymamla elimdeki demiri daha da sıkı tuttum. Arkamı döndüğümde Hoseok'un endişeli yüzüyle karşı karşıya kalmıştım.

"O pezevenklerin ağzına sıçacağım." dedim sinirle. Nefes alış verişim hızlanmıştı.

Hoseok gözlerini devirip bana doğru yürüdü. Güneş arkasındaydı ve onu hafif karanlık görüyordum.

Onu hafif karanlık görsem bile kalbimi nasıl bu kadar aydınlatabiliyordu?

"Onlara bir şey yapmamalısın, Yoongi."

Sinirle kafamı iki yana salladım.

"Seninle dalga geçemez kimse! Sen bu kadar yakışıklıyken kimse sana 'çirkin' diyemez."

Hoseok dudaklarını yalayıp güldü kocaman. Onun gülüşü bütün sinirlerimi alıp götürürken hipnoz olmuşçasına Hoseok'u izliyordum.

Hoseok elimdeki demiri aldı. Demiri yere atıp ellerini omzuma koydu.

"Sen beni yakışıklı görüyorsan, diğerlerinin ne dediği umurumda değil."

GÜNÜMÜZ

Hoseok'un beni tehdit edişinden sonra üç gün geçmişti. Üç gün boyunca Hoseok'u görememiştim. Ellerim ve ayakların çözülmüştü fakat sadece mutfak ve tuvalete gitme iznim vardı. Uyuyacağım zaman korumalar bana boş olan bir oda gösteriyorlardı. Ben de orada uyuyordum.

Ailemin beni merak edip etmemesi umurumda değildi. Onlar yüzünden olmuştu bazı şeyler. Bu yüzden umurumda değillerdi artık.

"Dalmışsın."

Beni düşüncelerimden ayıran kadifemsi ses ona aitti. Kafamı yavaşça Hoseok'a çevirdim. Güzel yüzüyle karşımda duruyordu.

Hoseok yorgun bir şekilde yatağa attı kendini. Saçlarını düzeltirken kanlı ellerini görmemle koştum yanına.

"Ellerin kanıyor!" diye telaşla ellerini tuttuğumda ifadesiz bir suratla bana baktı. Onun kandan yapış yapış olmuş elini tutarken eski anılar dolmuştu aklıma.

Hoseok bir süre gözlerimin içine bakıp sertçe çekti ellerini ellerimden. Ellerim onun elleri olmadan üşümüştü.

"Benim kanım değil." dedi Hoseok sessizce.

Yutkundum. Hoseok'un böyle bir şey yapmasını beklemiyordum. O katil olamayacak kadar iyi biriydi. Gözlerimle görmeme rağmen inanmıyordum. Benim katil olacağım bu dünyada, o olamazdı.

Olmamalıydı.

"Neden değiştin?" dedim bir anda. Dudaklarım benden bağımsız çıkarmıştı bu iki kelimeyi.

Hoseok yatakta doğruldu. Yüzünü yüzüme yaklaştırırken sinirli görünüyordu. Gözleri gözlerimi delip geçerken yutkundum. Ondan korkmuyordum fakat onun bu hallerini ilk kez görüyordum.

Benim Hoseok'um böyle değildi. Bir gülüşüyle sinirimi geçiren adam, bana hiç böyle nefret dolu bakmamıştı.

"Ben hep böyleydim. Duyuyor musun?"

İnkar edercesine ikinyana salladım kafamı.

"Hayır." dedim inatla. "Sen böyle değilsin, değildin! Sen herkese iyi-"

"Kes sesini artık!" diyerek sözümü kesti.

Ayağa kalkıp yakamı tuttu Hoseok. Beni duvara yapıştırırken acıyan sırtıma aldırış etmemeye çalıştım. Ona karşılık vermeyecektim. O bana ne yaparsa yapsın kabullenecektim.

"Seni öldürdüğüm zaman görürsün." dedi dişlerini sıkarak.

"Bana korkan gözlerle baktığında bakalım o zaman hala iyi biri olduğumu düşünecek misin?"

Beni kendine çekip tekrar duvara vurduğunda yakamı bırakmıştı. Odanın kapısına doğru yürürken konuştum.

"Beni ölmekten kurtaran sendin. Şimdi de öldürmekten bahsediyorsun."

Hoseok kapıyı açıp odadan çıktı. Kapıyı çarparken yatağıma oturdum sinirle.

Beni nefretten o kurtarmıştı. Şimdi de sıra bendeydi. Onu kurtaracaktım. Onu nefretinden kurtaracaktım.

DARK -SOPE-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin