6 YIL ÖNCE
Gelmemişti.
32 saattir yoktu.
Geleceğine o kadar emindim ki, bir an olsun ayrılmamıştım o ağaç evden.
"Gelecek." demiştim kendi kendime. Onun gülüşünü aklımdan çıkarmadan beklemiştim. Beni bırakmayacağını söylemişti.
Uykusuzluktan ve açlıktan yorgun vücudumla son kez ağaç eve baktım.
Gelmeyecekti.
Beni bırakmıştı.
GÜNÜMÜZ
Yanımda sızan Hoseok'a döndüm. Beni bırakmış olsa da, bana yalan söylemiş olsa da şu an yanımdaydı. Kavga etmemize rağmen içip içip yanıma gelmişti.
Yatağımda güneş yatıyordu.
Benim güneşim.
Kokumun ona eski günleri hatırlattığını söylemişti sızmadan önce. Onun kokusunun bana yaptığı şeyi benim kokum da yapıyordu demek. Eski günleri hatırlayıp acı çeken ben değildim sadece.
Saçlarını okşadım. Daha önce onu uyurken hiç görmemiştim. Uyurken melek gibi olmasını göz önünde bulundurursam, gerçekten bunca zaman büyük bir şey kaçırmıştım.
"Neden gelmedin?" dedim sessizce.
"Neden umudumu da alıp gittin?"
Parmaklarımı Hoseok'un saçlarından yanağına getirdim. Bu suratı çok özlemiştim.
Hoseok bir anda gözlerini açtı. Göz göze geldiğimizde şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Hoseok elimi tutup yanağından çekti. Yataktan hafifçe doğrulduğunda nefesimi tuttum istemsizce. Çünkü burunlarımız birbirine değiyordu. Şu an bana oldukça yakındı.
"Sorduğun soruların cevabını mı merak ediyorsun?"
Alayla güldü sonra.
"Seni orada bıraktım çünkü canım istedi."
Beni hafifçe itip yataktan kalkarken onu izledim sadece. Herkese laf söyleyen biriydim. Bana laf söyleyen herkese cevabını verirdim.
Sadece üç kişiye bir şey söyleyemiyordum. Sadece bu üç kişi beni sessiz kalmaya zorluyordu.
Annem, babam ve Hoseok.
Ben sevsem de, beni sevmeyen bu üç kişiye sesimi bile çıkaramıyordum.
Düşüncelerim beni ele geçirirken güneş çoktan doğmuş , her yeri aydınlatmıştı.
Fakat aydınlatamadığı bir yer vardı. Onu sadece başka bir güneş aydınlatabilirdi.
"Kahvaltı yapmayacak mısın?"
Korumanın sorduğu şeye karşı kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Canım istemiyor."
Koruma hiçbir şey söylemeden geri gittiğinde pencereden dışarıyı izledim. Acaba ailem beni merak etmiş midir?
"Ya!"
Sesin geldiği yere döndüm. Hoseok elimde ekmek parçasıyla gelmişti. Boğazını temizleyip ekmeği bana doğru yavaşça fırlattı. Ben ekmeği havada yakalarken Hoseok konuştu.
"Korumalardan biri... Im... Sana ekmek yaptı."
Ekmeğin içine baktım. Yağ ve bal sürülmüş olduğunu görünce teşekkür etmek için kafamı kaldırdım. Tabi ki, Hoseok çoktan gitmişti.
Ekmeği bitirip odamda oturmaya devam ettim. Düşüncelerim kafamda dolanıp duruyordu.
Beni canı istediği için mi bırakmıştı yani?
Kaç saat geçtiğini hesaplamamıştım ama güneşin batışından uzun zamandır yatağımdan çıkmadığımı anlamıştım. Derin bir nefes verip çıktım yatağımdan. Hoseok'tan sonra kimse girmemişti odama. Hiç kimseden ses soluk çıkmayınca yavaşça ayaklandım. Odamın kapısını açtığımda korumaları göreceğimi düşünmemiştim.
"Lütfen dışarı çıkmayın." dedi korumalardan biri. Kaşlarımı çattım.
"Su içeceğim." deyip tekrar yürüdüğümde korumalardan biri kolumu sertçe tuttu.
"Hoseok Bey sizin odadan çıkmamanızı emretti."
Kolumu korumanın elinden kurtarıp derin bir nefes verdim. Bu evde sinirlenmemek imkansızdı.
"Onu size emretti. Bana değil."
Tekrar yürüyeceğim sırada önümde durdu ikisi birden. Yumruğumu sıktım.
"Güzelce söylüyorken önümden çekilin."
İkisi de kımıldamadı. Pekala, bunu siz istediniz.
"Siktiğimin önünden çekil!"
Yumruğumu iki korumadan birine salladım. Yumruğu yiyen koruma bana hiçbir şekilde karşılık vermezken diğeri ellerimi arkamda birleştirdi. Ben sinirle küfür ederken beni odama sokmaya çalışıyorlardı.
"Bu da kim?"
Küfürlerimin arasından duyduğum bu ses umurumda bile değildi. Ta ki, adım söylenene kadar...
"Bu... Yoongi?"
Adımı şaşkınca çıkaran bu ses tanıdık gelmişti. Tok sesli bu adam, geçen gün eve gelen adamdı. Hoseok'un beni ondan sakladığı adam...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK -SOPE-
Fanfiction"Onun gülüşü zihnimde kaybolmuş bütün umudu geri getirdi, kalbim onunla ısındı. Yaşadığım bütün kötü anıları unutturacak kadar güzel gülüyordu." [TAMAMLANDI]