Hoseok'un dudakları...
Hoseok'un beni öpüşü...
O kadar şaşkındım ki, Hoseok dudaklarını dudaklarıma değdirdiğinde öylece kalakaldım. Karşılık vermeyi bırak, nefes bile alamadım.
Hoseok dudaklarını dudaklarımdan çektiğinde dudaklarım üşüdü. Hoseok bana baktı bir süre. Bir şey söyleyecek gibi olsa da durdu. Arkasını dönüp odadan çıkarken ellerimi dudaklarıma götürdüm. Dudaklarımı hafifçe yaladığımda gülümsedim.
Dudaklarının tadı eskisi gibiydi.
Hoseok beni öptüğünde adam odadan kaçmıştı. İkimizde umursamamıştık.
"Hadi gidiyoruz."
Kapının önündeki kişiye baktım. Korumalardan birini görünce aklıma tuvalete kilitlediğim koruma geldi.
"Ah, ben bir korumayı..."
"Biliyorum. Sesini duyup çıkardım."
Yüzü sert görünüyordu. Arkadaşını kilitlememden memnun değilmiş gibiydi.
Tabiki memnun olup olmaması umurumda değildi.
Arabaya yürüdüğümüzde Hoseok'a bakındım. Fakat ne Hoseok'tan, ne de o adamdan iz vardı.
"Hoseok nerede?"
Korumalarla bir arabaya bindiğimizde üçü de bana gözlerini devirdi.
"Hoseok Bey." diyerek beni düzeltti korumalardan biri. Dikiz aynasından bana alaycı bakışlar atıyordu. Alayla güldüm.
"'Hoseok Bey' dememi mi bekliyorsun?"
Korumalar hep birlikte kafalarını sallayıp "Zahmet olacak." tarzında birkaç şey söylediklerinde arkama yaslandım. Gülerek alt dudağımı ısırıp saçlarımı geriye attım.
"Baksana," dedim kendimden emin bir şekilde.
"Siz onun köpeği olduğunuz için ona 'Bey' diyebilirsiniz. Ama ben değilim."
Koruma derin bir nefes verip arabayı çalıştırdığında devam ettim.
"Bir gün ona 'Bey' dersem, bunu sizin gibi onun köpeği olduğum için söylemem."
Arabada derin bir sessizlik olurken gülümseyerek dışarıyı seyrettim. Hoseok beni öpmüştü.
Gözlerimi kapatıp tekrar hayal ettim o anı. Gözlerimi sıkıca kapatmamı, yavaşça açtığımda onun bana bakmasını, silahı indirmesini ve bana doğru yürümesini...
Ve sonunda dudaklarımızı buluşturmasını...
Eve gelene kadar düşündüm. Bize ne olacağını, şimdi bana nasıl davranacağını, her şeyi. Bundan sonraki her şey benim için merak konusuydu.
Eve vardığımızda hızla indim arabadan. Hoseok'un neden bizimle gelmediğini merak etmiştim. Kapıya herkesten önce vardığımda durdum bir anda. Kapı aralıktı. Hoseok'a bir şey olduğunu düşünüp kapıyı açtım. Kalbim hızla atarken birkaç adım attım içeriye.
"İyi işti Hoseok."
Bu ses artık oldukça tanıdıktı. Hoseok'un evine gelip duran o göbekli adam.
"Çek elini üzerimden."
Hoseok'un sinirli sesine karşın kaşlarımı çattım.
"O adamı öldürmeseydin neler olacağını biliyordun."
Adam güldü ve ayak sesleri duydum. Adam salondan çıktığında göz göze geldik. Adam beni görünce şaşırsa da, hemen kendini düzeltti. Yüzüne iğrenç bir gülümseme koyup bana yaklaştı.
"Selam Yoongi."
Ben bir şey söylemezken korumalar da eve girdi. Hepsi arkamda dururken nefes alış verişlerim hızlanmıştı.
"Ah, çok kabayım. Ben senin adını biliyorum ama sen benim adımı bilmiyorsun."
Sonra şişko elini uzattı bana.
"Ben Bang Shi Hyuk."
İğrenircesine baktım eline. Ona hiçbir şey söylemeden omzuna çarpıp salona doğru yürüdüm. Hoseok'un iyi olduğundan emin olmam gerekiyordu.
Salona girdiğimde Hoseok'la göz göze geldik. O iyi görünüyordu. Elleri başkasının kanıyla bulanmış, üzerine kan sıçramış, terlemiş ve saçları dağılmış...
"Gerçekten onu öldürdün." dedim gözlerim dolarken. Hoseok'u durduramamıştım.
Tekrar katil olmuştu.
"Nasıl yaptın bunu?" diye bağırdım ona doğru.
"Beni öptükten sonra nasıl gidip onu öldürebildin?!"
Hoseok dudağını ısırdı fakat cevap vermedi. Dişlerimi sıktım. Ona vurmak istiyordum. Onu dövmek, beni öptüğü için lanetler okumak istiyordum.
Hayır.
Sadece ona sarılmak istiyordum.
Sarılmak ve onu bu bataklıktan kurtarmak.
"Katil."
Dudaklarımdan çıkan bu kelime kalbimi acıtmıştı.
Hoseok'un dudakları aralandı.
"Ne?" dediğinde sesi titremişti. Bunu söylememi beklemiyormuş gibiydi. Benim gibi... Ben bile bunu söyleyeceğimi bilmiyordum ki.
"Katilsin sen."
Gözlerimden birkaç damla yaş düştü. Arkamı döndüm. Titreyen bacaklarıma aldırmadan yürüdüm salonun çıkışına doğru. Koridora çıktım. Kapıyı kapatmak için arkamı döndüm.
Kapıyı kapatmadan önce gördüğüm son şey Hoseok'un gözünden akan bir damla göz yaşıydı.
Fakat kan sıçramış güzel yüzünde, gözlerinden akan göz yaşı bile kirlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK -SOPE-
Fiksi Penggemar"Onun gülüşü zihnimde kaybolmuş bütün umudu geri getirdi, kalbim onunla ısındı. Yaşadığım bütün kötü anıları unutturacak kadar güzel gülüyordu." [TAMAMLANDI]