14.BÖLÜM

3.7K 451 71
                                    

Hoseok'un yumuşacık saçlarında gezdirdim ellerimi. Saçlarıyla oynadıkça kokusu burnuma doluyordu. Eskiden olduğu gibiydik. Yatakta, Hoseok uzanmış, ben ona dönük ve ben sevdiğim adamın saçlarıyla oynuyorum...

Hoseok'un bana sarılmasının ardından sadece yarım saat geçmişti. Yaklaşık yirmi dakika öylece kalmıştık. Birbirimizi o kadar özlemiştik ki, sarılmayı bırakamamıştık.

"Seninle böyle olmayı özlemişim." dedim gülümseyerek. Hoseok da gülümsedi.

"Bende."

Gülümsemem genişledi. Diş etlerime kadar gülmeye başladığımda Hoseok kıkırdadı.

"Hey hey o diş etlerini gösterme!"

İkimiz de güldük. Kahkahalarımız odada yankılanırken bu anın olduğuna inanamıyordum.

Hoseok'un soğuk bakışları altında yok olduğunu düşündüğüm güzel kahkahası şimdi kulaklarımı dolduruyordu.

Hoseok'u kendime çektim. Ona sıkıca sarıldığımda o da bana aynısını yaptı.

"Neler oldu?" dedim sessizce. Hoseok sessiz kaldı bir süre. Diyecek bir şey bulamamış gibi görünüyordu.

"Çok şey." dedi sadece. Onu zorlamak istemediğim için sustum bende. Bir süre öylece kalsak da sonra Hoseok kendi kendine anlatmaya başladı.

"6 yıl önceydi." dedi düz bir sesle.

"Seninle tanışmadan önce babam bu işlere boğazına kadar batmış durumdaydı. İnsan hayatı üzerine kumar oynuyor, kaybedince katil oluyordu."

Sustu bir süre. Duyduklarım karşısında şoka uğrarken devamının gelmesini bekledim.

"Sonra bir gün kumar oynarken vereceği hiçbir şey kalmamıştı. Evi, arabası... Hiçbir şeyi. Karısı da ölmüştü çoktan. Onu da pazarlayamazdı şerefsiz."

Kafamı kaldırdım. Hoseok'un gözlerinden akan göz yaşlarını gördüğümde gözlerim doldu.

"Bunu yapmış olamaz." dediğimde Hoseok doğruldu. Onunla beraber bende doğrulduğumda Hoseok elini yüzüyle kapattı. Hıçkırıklarını yutmaya çalışsa da beceremiyordu.

"Ve beni koydu ortaya."

Sustum. Diyecek bir şeyim yoktu. Ağlamak çözüm olmasa da dayanamamıştık ikimizde.

Belki de bu 6 yılın dışarı çıkma şekliydi.

Ağlamak.

"Evimize birkaç adam geldi. Benim reşit olmadığımı söyleyen birkaç saçma adam..."

Hoseok'un ağlaması yavaşça dindi. Ama yüreğindeki acının dinmediğini biliyordum.

"Beni almadılar bu yüzden. Gittiklerinde bir daha geleceklerini düşünmemiştim. Seninle tanıştım ve sana hayran oldum. Çünkü ben acılarımı gösterebilen bir insan değildim. Kimseyi kırmak istemeyen, bu yüzden herkese kocaman gülümseyen biriydim."

Sözler kifayetsizdi. Bana her acımda yardım eden adamın hiçbir sorununu bilememiştim ben. Kendi sorunlarım bana kocaman gelmişti.

"Ve zamanla o hayranlığım aşka dönüştü."

Devamına gerek yoktu. Beni o adamlar yüzünden bıraktığını anlamıştım. Ona sadece kocaman sarıldım. Bu ikimizi de rahatlatacaktı.

Hoseok'la yatağa tekrar uzandık. Birbirimize sarılmayı bırakmamıştık. Ona sarılmayı çok özlemiştim. Onu çok özlemiştim.

"Bana adımla seslenmeni neden istemiyordum biliyor musun?" dedi Hoseok burnunu çekerek.

"Çünkü ne zaman bana adımla seslensen, kalbim acıyordu. Hep bana adımla seslenmeni istiyordum."

Gülümsedim hafifçe.

"Hoseok." dedim sessizce. Hoseok da kıkırdadı ve burnunu saçlarıma gömdü.

"Sana yaklaşmak bile istemiyordum."

Kokumu iyice içine çekti.

"Çünkü yaklaşırsam kokunu alırım diye korktum. Kokuna dayanamayıp sana sarılmaktan korktum."

"Sadece sarılmalıydın." dedim kendimden emin bir şekilde.

Hoseok da beni taklit etti.

"Sadece sarılmalıydım. En başından."

DARK -SOPE-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin