6.BÖLÜM

3.9K 504 148
                                    

6 YIL ÖNCE

Az önce Hoseok bana beni sevdiğini mi söylemişti?

Gözümden birkaç yaş damladı yavaşça. Kalbim hızlandı ve her atışında Hoseok'un adını bağırdı.

Kan olan jileti yere attım. Ailem beni sevmese de beni seven biri vardı.

Beni koşulsuz şartsız seven biri vardı.

Kapıya koştum. Bütün hücrelerim Hoseok'u sevdiğini haykırırken açtım kapıyı. Bileğimin yarısına kadar çizilmiş derin çizik ve acısı umurumda değildi.

Sadece onu daha fazla ağlatmak istemiyordum.

Ağlamaktan gözleri şişen Hoseok'u gördüğümde bir an bile düşünmedim. Bileğimden akan kana aldırmadan ensesini tuttum. Gözlerimi kapatıp dudaklarına yönelirken hiçbir şey sikimde değildi.

Dudaklarım onun dudaklarına değdiğinde aydınlanmıştı her yer. Karanlık dünyam aydınlanmıştı ve ben artık önümü görebiliyordum.

Tam önümde Jung Hoseok vardı.

GÜNÜMÜZ

"Sen ne yaptığını zannediyorsun?"

Tuvalete gidip Hoseok'u ispiyonlamamın ardından bir anda çığlık kopmuş, söylediğim şeyi duyan herkes koşuşturmaya başlamıştı. Hoseok'un aradığı adam her kimse kaçmayı başarmıştı.

Sanırım ben başaramamıştım.

Hoseok beni kolumdan tuttuğu gibi eve getirmişti. Korumaların nerede olduğundan en ufak bir fikrim yoktu. Evde sadece ikimiz vardık.

"Benim işime nasıl karışırsın sen?"

Kolumu sıkıca tutan eli ve sinirli yüzü... Sessiz kaldım.

"Siktiğimin ağzını aç ve bana bir cevap ver!"

Kafamı kaldırıp Hoseok'un gözlerinin içine baktım. Kolumu daha da sıkı tutuyordu. Benim cevabın çoktan belliydi.

"Katil olmanı istemiyorum." dedim sessizce. Bu Hoseok'u daha da sinirlendirirken beni yere itti. Yere düştüğümde dizlerimin acımasına aldırmadım. Hoseok yaptıysa hiçbir şeye aldırmazdım.

Ondan gelen her şey kabulümdü.

"Ben zaten bir katilim!" diye bağırdı. Yanıma yaklaşıp yakamı tuttu. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında nefesimi tuttum istemsizce. Aramızda milimler vardı.

"Bir daha bana karışırsan seni öldürürüm."

Alayla güldüm.

"Şimdi öldür beni." dedim kendimden emin bir sesle. "Çünkü karışacağım."

Hoseok saçımı tutup kafamı geriye iterken acıdan bağırmamak için dudağımı ısırdım.

"Seni öldüremem mi sanıyorsun?" dedi Hoseok alayla. Elini yan tarafına attı ve silahını çıkardı belinden. Silahı kafama dayadığında gözlerimi kapattım yavaşça.

"Beni öldürebileceğini biliyorum."

Hoseok şaşırmış olmalıydı. Saçımı tutan eli hafifçe gevşediğinde gözlerimi açtım.

"Ama bunu yapmayacaksın."

Hoseok kaşlarını çatıp yüzümü inceledi. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Derin bir nefes alıp Hoseok'un kokusunu içime çektim.

Tam da hatırladığım gibi kokuyordu.

"Hangi tarafından çıkarıyorsun bunları?" dedi Hoseok gülerek. Silahın sürgüsünü çektiğinde yüzünde alaycı bir sırıtış vardı.

"Hayatına son üç saniye kaldı." dedikten sonra kafamdaki silahı alnımın ortasına getirdi.

"Üç."

Yutkundum. Kolumu dirseğimden kırarak kaldırdım.

"İki."

Uzun kollu kazağımı hafifçe çektim ve bileğimi açıkta bıraktım.

"Bir." dediğinde ne yaptığıma bakmak için bileğime baktı. Yüzündeki sırıtış anında solarken aklıma dolan anılarla gözlerim doldu.

"Beni öldürmeyeceğini buradan biliyorum." dedim bileğimin yarısına kadar olan ize bakarken.

Hoseok'un dudakları aralanırken onun da aklına anıların dolduğunu düşündüm.

Sonunu öpüşerek bitirdiğimiz o acı gün...

"Beni kurtarmak için ağlayan o adam şimdi beni öldüreceğini söylüyor."

Sesimin titremesine engel olamadım.

"Sence buna inanır mıyım?"

DARK -SOPE-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin