16.BÖLÜM

3.6K 388 81
                                    

"Ben de geleceğim."

Hoseok ofladı.

"Sen gelirsen her şey karışır, Yoongi."

"Umurumda değil." dedim kendimden emin bir ses tonuyla. "Geleceğim."

Hoseok yanıma geldi. Saçlarımla oynayıp kafama bir öpücük kondurdu.

"Hemen döneceğim." dedi sessizce. "Kimseye zarar gelmeyecek."

Derin bir nefes verdim ve kafamı salladım. Hoseok benim kabul ettiğimi görünce derin bir nefes verdi ve gülümsedi.

"Jungkook, sen onunla kal."

Hoseok , Jimin ve Jin'le giderken kalbim sıkıştı. Ona bir şey olmasını istemiyordum.

Hoseok bana söz vermişti. Kimseyi öldürmeyecekti. Ama ona bir şey olabilirdi. Ben çok korkuyordum.

"O iyi olacak."

Jungkook'un sesini duyduğumda ona döndüm. Hoseok çoktan gitmişti.

"Planı oldukça mantıklıydı. Bir-iki saate gelirler hatta."

Kafamı iki yana salladım.

"Hayır." dedim sessizce. "Onu yalnız bırakmayacağım."

Yürümeye başladığımda Jungkook kolumdan tuttu. Kolumu ondan kurtardım.

"Beni durdurma." dediğimde Jungkook kafasını iyi yana salladı.

"Hoseok Bey'e gitmeyeceğini söyledin."

"Bak." dedim Jungkook'a bir adım atıp. "O bana bir kere 'beni bekle' dedi ve geri dönmedi. Şimdi de bunun olmasına müsaade edemem."

Yürüyeceğim sırada Jungkook tekrar kolumu tutup önüme geçti.

"Gidemezsin."

Derin bir nefes verip sertçe konuştum.

"Eğer gitmeme izin vermezsen yapacağım şeyler için Hoseok'a hesap vermek zorunda kalırsın. Ve ben bunu sana yapmayı istemiyorum."

Jungkook ofladı ve saçlarını karıştırdı. Hepimizden küçük olduğu için onu kandırması kolaydı. İzin vermezse ona hiçbir şey yapmayacaktım çünkü onu seviyordum.

"Pekala." dedi Jungkook teslim olmuşçasına. "Uzakta duracaksın."

Kafamı sallayıp yürümeye başladım. Jungkook da arabasının anahtarını alıp peşimden geldi. Jungkook arabayı sürerken Hoseok'u şimdiden merak etmiştim. Muhtemelen onlar da daha varmamışlardı bile.

Yine saçma bar bozuntusu bir yere geldiğimizde arabadan indim. Tam bara girecektim ki, Jungkook kolumdan tuttu.

"Hoseok Bey'e görünmeyeceğiz." dediğinde hafifçe kafamı salladım.

Bara girdik. Önceki geldiğimiz yerlere göre burası oldukça iğrençti. Her yerde sevişen insanlar vardı. Birbirlerini yalayanlar, sürtünenler...

Herkes bir köşede yiyiştiği için Hoseok'u bulmam kolay olmuştu. Masası bir sürü çıplak kızla doluydu. Jungkook ve bana yanaşan kızları ikimiz de kovduğumuz için rahattık. Hoseok kızlara bir kere bile dönüp bakmadı.

"Gördüğün gibi iyiler. Gidelim."

Tam Jungkook'a uyup gidecekken bir hareketlilik oldu. Hoseok'a saldırmaya çalışan adam Jin ve Jimin tarafından durdurulurken kaşlarımı çattım.

"Oğlumu öldürdüğün için mutlu musun?"

Adamın sinirle ağzından çıkan sözler kalbime bıçak gibi saplanmıştı. Unutsam da, Hoseok bir sürü insanı öldürmüştü.

Yutkunup bekledim. Adam Jin ve Jimin tarafından zorla erkekler tuvaletine götürüldüğünde Jungkook'a döndüm.

"O adama ne yapacaklar?"

"Bayıltırlar."

Derin bir nefes verdim. Hoseok gerçekten sözünü tutacak gibiydi. Zaten tutacağına da emindim. Çünkü ona güveniyordum.

Hoseok ayağa kalktı. Kızları bir köşeye itip yürümeye başladı. Duvarın önüne geldiğinde etrafa baktı. Herkes o kadar içmişti ki, kimse Hoseok'la ilgilenmiyordu bile.

Hoseok duvarda bir taşa dokundu. Duvar içine çökerken ağzım kocaman açıldı. Jungkook bunu görmemem için önüme geçti. Önüm kapanırken Jumgkook'u itmeye çalıştım. En sonunda başarılı olduğunda Hoseok yoktu ortada.

"Orada gizli bir geçit mi var?" dediğimde Jungkook hiçbir şey söylemedi.

"Bir şey var." dedim kendimden emin bir sesle.

"Bana anlatmadığınız bir şey var!"

Benim bağırışımın üstüne barda çığlıklar koptu. Herkes kaçışırken Jin ve Jimin göründü. Ellerindeki silahı karşılarındaki adamlara tutmuşlardı. Adamlar 5 kişiydi.

Jungkook gözlerini kocaman açıp belinden silahını çıkardı.

"Sakın buradan ayrılma." dedikten sonra Jin ve Jimin'in yanına koştu.

Neler olduğunu anlamasam da aklım Hoseok'taydı. O duvardan nereye gittiğini merak ediyordum. Korumaların sağlam olacağını düşünerek koltukların arasından eğilerek ilerledim. Hoseok'un girdiği duvarın önüne geldiğimde rastgele taşlara dokunmaya başladım. Sonunda gizli kapı açıldığında kimse ben fark etmeden hızla girdim içeri.

"Bak bana!"

Hoseok'un sesi oldukça yakından geliyordu. Pis koridorda ilerlerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

"Seni öldürmemek için birine söz verdim ama maalesef..."

Adam Hoseok'un sözünü kesti.

"Kes sesini. Şimdi öleceksin zaten."

Gözlerim kocaman açıldı. Koridorun sonuna koştum. Hafif aralık kapıdan hiç düşünmeden girdiğimde gördüğüm manzara beni şok etmişti.

Dudağı patlamış Hoseok ve ona silah tutan adam...

Beni gördüklerinde en az benim kadar şok olmuşlardı.

"Sen kimsin lan?"

Adam silahı bana doğrulttu. Aldırmadan ona doğru yürümeye başladım.

"Yoongi!"

Hoseok'un endişe dolu sesini umursamadan adama yürüdüm.

"Yaklaşma."

Adamın aptal sesini de umursamadım.

"Benim sevdiğim adama silah doğrultmaya cüret edemezsin."

Lise yıllarımda öğrendiğim silah alma yöntemini uygulayıp adamın elinden silahını aldım.

"Yaklaşmaya cesaret edemem mi sandın?" dedim gülerek.

"O yüzden mi ateş edemedin?"

Silahı Hoseok'a attım.

"Öldürmeden istediğini yap." dedim ve kapıya doğru yürüdüm. Tam odadan çıkacağım sırada durdum ve Hoseok'a döndüm.

"Bu sefer de ben seni ölümden kurtardım, ha? 6 yıl önceki borcumu ödemiş sayılmaz mıyım?"

DARK -SOPE-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin