1

4.1K 185 70
                                    

 Hayatın bizi nasıl bir yere sürükleyeceğini asla bilemeyiz. Belki güzel bir dostluk, belki harika bir aşk belki de harika başarılar ve hayalini dahi kuramadığımız büyük düşlerimizin gerçeklemesi.. 

 Beklemediğimiz ve hayatımıza girdiği için teşekkür edebileceğimiz çok şeyimiz var. Sağlığımız, arkadaşlarımız gibi.. 

Benim sağlığım dışında teşekkür edecek pek de şeyim yoktu. Özellikle arkadaş yönünden kimseye teşekkür edemezdim. Bu yüzden asla pişmanlık ya da başka bir şey duyamamıştım. Sadece bu şekilde daha iyi hissediyordum. Elle tutulacak somut bir başarım ne de varlığıyla gurur duyacak bir arkadaşım vardı. Bunu tuhaf bulan ise sadece babamdı. 

 Yeniden okula gitmek için evden çıkmıştım. Yürümeyi, boş ve gayesiz hissettiğim için çok severdim. Zaten bir gayem yoktu fakat yürüdüğüm zamanlar daha da  gayesiz hissediyordum ve bu beni tahmin edemeyeceğim şekilde mutlu hissettiriyordu. 

 Kulaklığımla yürüyorken, omzuma dokunulması ile kulaklığımı çıkardım ve arkama döndüm. Bizim okulun formasının aynısından bir oğlanın üzerinde vardı fakat onu daha önce hiç görmemiştim. En az benim yaşlarımda olduğuna yemin bile edebilirdim. Bu yüzden okulda sima olarak tanıdığım kişilerin arasında bulunabilir diye düşünüyordum fakat kesinlikle öyle değildi.

"Evet?" dedim gözlerimi üzerine dikerek çünkü bilirsiniz sima olarak bana oldukça yabancı gelen biriyle konuşmak pek de doğru olmazdı. 

 Bir adım bana doğru atınca ister istemez gerilmiştim. Onun aksine bende bir adım geriye doğru attığımda aramızda olması gereken mesafeyi ben korumuştum fakat o tekrar aynı şekilde bana doğru geldiğinde sabit bir şekilde durdum ve kendimi koruyacak çoğu şeyi bildiğimden ilk önce ellerine baktım. Herhangi bir şekilde bana zarar verebilecek bir eşyası yoktu ve gözlerindeki çekingenliği yeni yeni fark ediyordum. Bu yüzden bir sorunu olup olmadığından emin olmak istercesine onu baştan ayağı süzmüştüm. Bu görünüşe sahip birinin çekingen olması alışıla gelmiş bir şey değildi. 

"Bana elma şekeri alır mısın?" 

Kulaklarıma inanamadığımdan şaşkınca ona bakmaya başladım. 

"Ne?" 

Etrafına hızlıca bakındı ve panik içerisinde konuşmaya başladı. 

"Duydun işte bana elma şekeri alır mısın?" 

Yaklaşık bir doksan boylarında ve liseye giden biri elma şekeri mi istiyordu? Benimle dalga mı geçiliyordu?

"Hayır sana elma şekeri falan almam." dedikten sonra kulaklığımı olması gereken yere yerleştirip adımlarımı sıralamaya devam etmiştim. Bilerek müziği açmıyordum. Ne yapacağı belli olmayan birine benziyordu. 

Arkamdan bağırdığında şaşkınlıkla ona dönmek zorunda kalmıştım. Bu sıcakta beyninin eridiğini falan düşünmeye başlayacaktım. 

"Belli ki aynı okuldayız. Bir elma şekeri alsan bir şey kaybetmezsin!" 

 Sırt çantamı tek kolumdan çıkararak ona doğru birkaç adım attım.  Etrafımızdan geçen insanlar onun sesini yükseltmesiyle bize bakmaya başlamışlardı ve bu utanç verici bir hal almaya başlıyordu. 

Adımlarımı ona hızla sıralıyorken, onu dövmemek için kendimi zor tutmaya başlamıştım. Bu etrafımızdaki insanların bize tuhaf bir şekilde bakmasıyla daha da körükleniyordu. 

 Çantamdan çıkardığım birkaç bozukluğu ona uzattım. 

"Al. Kendin alırsın." 

"Teşekkür ederim. Hemen ödeyeceğim, yanımda param kalmamıştı."  

Birkaç bozukluğu borç olarak sayamazdım ve bunu tanımadığım insana kesinlikle yapamazdım. O yüzden gözlerim istemim dışında kısılmış ve ona bakmaya başlamıştım. Hala benimle dalga geçtiğini düşünüyordum. 

"Dalga mı geçiyorsun?" 

Sorduğum soruyu umursamadan yanımdan geçmiş ve hızlıca sekmeye başlamıştı.  Liseye giden bir oğlan sekerek mi yürüyordu? 

Sen keklik misin?

Kendi kendime gülmeye başladığımda, sinirlerimin bozulduğunu anlamam zor olmamıştı. Onu bir daha görmemek için dualar edebilirdim fakat yine de bu durumun garipliğini azaltmıyordu. 

Kafamı birkaç tuhaflığı düşünmemek adına hızlıca sağa sola salladıktan sonra hem şort hemde etek gibi görünen altımdaki formamın bana bol gelmesinden dolayı üzerimde çekiştirmeye başlamıştım. Lisenin başlarında biraz daha kiloluydum ve git gide kilo kaybetmiştim. Basit bir formaya bir daha bu kadar çok para vermemek adına biraz bol gelse dahi giymeye devam ediyordum. 

Birkaç dakika sonra okulun bahçesine girdiğimde etrafıma ister istemez bakınıyordum. Bugün ki gördüğüm oğlan beni fazlasıyla germişti. Sinir bozukluğu yaşamak için oldukça genç olduğumu düşüyordum.  

Okulun bahçe kapısına baktığımda onu elinde elma şekerini ısırıyorken, aynı zamanda hiçbir şey yokmuş gibi okulun bahçesinde ona tuhaf tuhaf bakanları umursamadan yürümeye devam ediyordu. Şaşkınca ona bakakalmıştım. Cidden elma şekeri almıştı ve dışarıda yemeden okula mı girmişti?

 Derin bir nefes alıp, hızlıca beni görmemesi adına adımlarımı sıralıyorken yanımda alınan derin bir nefesle kafamı sağa doğru çevirmiştim. 

"Hızlı yürüyorsun." 

Durmamıştım çünkü onunla konuşmak istemiyordum. Onunla görünmek istemiyordum. Allah aşkına ya sekerek yürümeye başlarsa?

"Bana elma şekeri aldığına göre bence arkadaşım sayılırsın."   dediğinde duymak istemiyordum fakat duymuştum. 

"Sen benim arkadaşım değilsin." dediğimde hala ısırmaya devam ettiği elma şekerini yere atasım gelmişti.

"Afiyet olsun." dedikten sonra resmen neredeyse koşacaktım. Cidden sinirlerimi bozmaya başlamıştı ve onu görmek istemiyordum.  Bir daha karşıma çıkarsa ciddi anlamda onu tenhaya çekip dövebilirdim. Tek bir elma şekerine kanacak bir hali vardı ve bu tıpkı çocukları andırıyordu. 

Toplama kamplarını andıran sınıfıma girip her zaman oturduğum üçüncü sıralardan birine oturdum ve öğretmenimiz gelene kadar müzik dinlemeye devam ettim. 















Elma ŞekeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin