Hûda, iki gündür evinde hasta bir şekilde yattığı için okuluna gidemiyordu. Onu aramadığı için ona tatlı diyen kızı umursamadan sadece Ayhan'a kırılmıştı. Oldukça kırılmıştı. Bu yüzden o da onunla konuşmuyor ve yatağının dörtte birini kaplayan sümük içeren peçeteleriyle öylece oturuyordu.
O kadar bitkin hissediyordu ki, bu mevsimde hasta olduğu için dışarı çıkmayacağı için üzülüyordu. Evet, salıncakta oynamayacağı için üzülüyordu.
Annesi elinde kocaman bir bardak nane limon ile içeri girdiğinde, Hûda kendini örtüsünün altına çoktan saklamıştı. O iğrenç tatsız şeyi içmek istemiyordu. Annesi içerisine her ne akdar şeker atarsa atsın yine de onun tadı oldukça çirkin geliyordu.
"Oğluşum, ne yapıyormuş bakalım!" neşeyle içeri giren annesi oğlunun ekstra bozuk olan moralinin farkındaydı fakat yine de onunla aynı neşede ilgilenmeye devam ediyordu. Moralinin bozuk olmasının sebebini bilmiyordu fakat arkadaşıyla bir şeyler olacağını tahmin edebiliyordu. Ayhan denilen kızı oldukça merak ediyordu. Bu zamana kadar oğlunun bu denli heyecanla anlatabildiği bir arkadaşı olmamıştı ve bu yüzden annesi de heyecanlıydı. Oğlunun durumunu fark edip, kabullenip, onu dışlamayan birisi ne kadar kötü olabilirdi ki?
"Bir şey yapmıyorum anne." dediğinde sesi örtünün altından yeterince boğuk gelmişti. Böylesine sitemkâr dolu konuşmasından bile anlayabiliyordu bir şeylerin ters gittiğini..
Annesi ona dikkatli bir şekilde baktıktan sonra, sıkıca tutmadığını tahmin ettiği örtüyü üzerinden tek hamlede çekebilmişti. Bu seferde avuç ayalarıyla suratını kapatan Hûda annesinin sinirlenmeyeceğini biliyordu. Kadın, oğlunun bu tavırlarına alışmıştı. Böyle davranışlar sergilemediğinde tuhaf hissediyor ve hayatında eksiklik olduğunu düşünüyordu. Oğlunu bu şekilde de kabullenip seviyordu ve ona asla zarar gelmesini istemiyordu. O kadar saf birisiydi ki, tıpkı yaz tatilinde camilerde eğitim gören altı yaşlarındaki çocuklar gibiydi. Sübhaneke suresini ezberleyip, o gün eve koşturarak büyük bir sevinçle giden ve sadece bunu kendisinin başarabildiğini sanan çocuklardan..
Annesi elindeki oğlunun sevmediği içeceği ona uzattığında bildiği ve alışık olduğu yüz ifadesini tepki olarak aldığı için normal hissediyordu. Bu içeceği ya içecekti ya içecekti. Başka bir şansı asla yoktu.
Eninde sonunda içeceği şey için fazla huysuzluk eden Hûda konusunda annesi panik yapmak istemese de yapmaya çoktan başlamıştı çünkü bu kadar uzatmazdı.
"Neler oluyor sana?" dediğinde annesinin bu kızma ve azarlama arasındaki tonu her zaman Hûda'yı rahatsız eder ve direkt olarak her şeyi anlatmasına tıpkı bir kabak çekirdeği gibi açılmasına neden olurdu.
"Ayhan hiçbir şekilde beni aramadı. Merak etmedi." dediğinde kollarını göğüs kafesinin önünde toplayıp annesinin de suratına bakmadan, karşı duvara doğru bakmaya devam etmişti.
Annesi, asla oğlu konusunda yanılmayan bir kadındı ve bu konuda yine haklı çıkması onu biraz mutlu etse de büyük bir ölçüde onu üzmüştü. Oğlunun üzülüp, küsmesinden dolayı tuhaf bir şekilde o da üzülüyor ve şaşırıyordu. Oğlunun anlatmasının abartı olmadığını kendisi de çok iyi biliyordu fakat yine de böyle bir şey olması anlattığı kızdan, oğlunun anlattığı kadarıyla beklenilmeyecek bir hareketti.
"Telefon numaran onda var mı? Belki de meşguldür ha. Her şey olabilir oğlum. Belki de onun annesi ya da babası hastadır. Bunları düşünmelisin." dedikten sonra bardak tutmayan elini büyük bir şefkatle oğlunun saçlarının arasına daldırmıştı. Ardından hemen bardağı ona uzattığında hızla oğlunun bardağı aldığını görmek onu yeniden mutlu etmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Şekeri
Genç Kız EdebiyatıGenç kız karşısındaki oğlanın nasıl bir sorunu olduğunu bilmiyordu. Yaşına göre oldukça garip davranışları onu sinirlendiriyor, bir yandan da merak içerisinde bırakıyordu. Engel olamadığı bir şekilde sürekli onunla aynı ortamları paylaşıyor ve arkad...