Ayhan, Hûda ile durumunun aynı olmasından ve sanki sadece onun kafasına taktığı ve sorun ettiği bir olguya dönüşmesinden artık çok sıkılmıştı. Bir arkadaşlık ona göre kolay kurulmadığı gibi kolay da bitmiyordu fakat öyle tuhaf bir durumdu ki ortada bir şeyler olmamasına rağmen, bir şeyler varmış gibi davranan Hûda'nın bu sorumsuz davranışlarından oldukça bunalmıştı.
Durumu biraz ılımlı hale getirmeye çalışıyordu. Sonuç olarak kimsenin hayatı, sabit ve aynı şekilde kalamazdı. Yeni insanlar, birçok insanın hayatına giriyordu. Aynı anda da çıkıyordu fakat Hûda'nın hayatından çıkan kişi olmayı hiç düşünmemişti. En azından bunu tahmin etmiyordu. yardımları için bir teşekkür edilmesini hak ettiğini düşünüyordu.
Artık kafasına takmadan derslerine odaklanmalıydı. Babasının ondan beklentileri Hûda sayesinde üniversiteyi kazanmasıyla oluşmuştu bir kere.. Artık babasını hayal kırıklığına uğratmamak için çalışacak ve çabalayacaktı.
Hûda'nın yerine kendisini koyup, o da artık önündeki durumlara ve kişilere bakacaktı. Tamamen kendisinin hatalı olduğunu düşünmüyordu fakat yine de bu şekilde olunması canını sıkıyordu.
Okulunda yaklaşık beşinci haftasını geride bırakmıştı. Vize sınavları olarak adlandırılan ilk sınav dönemine yaklaşılmıştı. Artık herkes bir şeylerin ciddiyetine varıp, ders çalışılmasındansa derslere devam edilmesindense 'yakın' olarak adlandırılan tuhaf arkadaşlardan eksik yerleri tamamlamakla yetiniyorlardı.
Ayhan ise kendi kabuğunda olan biteni izliyor ve asla not eksikliği konu eksikliği bırakmamaya çalışıyordu. Kendince çabalıyor ve güzel şeyler yapmak konusunda kendini heveslendiriyordu. Diğer dersinin başlaması için çokça vakti vardı. Üniversitenin kampüsü yürüyüş yapmak için elverişliydi. Bunu değerlendirmek konusunda kararsızlık içerisinde kalsa bile, yemek yemek isteyen tarafı ağır basıp ilgili yere doğru yürümeye başlamıştı.
Kafeterya olabilecek şekilde tasarlanmış yeterince büyüklükteki yere adımını atmıştı. Yine yürüyüş yapacak kadar rahatlıkta olan kıyafetleriyle, sanki evinde bir oda değiştirircesine yemek yemeye gelmişti.
Sıraya girip, yemek istediği şeyin parasını ödemek için adım attığında ayaklarının ucunda bir kafa görmeyi planlamayan Ayhan, ilk önce korkmuş ardından şapkasının engellediği görüş açısını düzeltmek için kafasını hafif yukarı kaldırmıştı. Bir kız öğrenci ayaklarının önüne kapanmış ve gözlüğü de biraz ileri doğru ince bir yol çizmişti. Çıkan büyük gürültü ve ardından kısa süreli bir sessizlik çoğu kişinin gülmesiyle bozulmuştu. Ayhan ne yapacağını şaşırmıştı. Düşüne gülünürdü fakat bu kadar da uzatılmasını çok yanlış bulmuştu. En azından kızın da gülebilmesini isterdi..
Onun gibi yeni bir öğrenci olacağını düşünüp öz güveni kırılmaması adına, hızla yere düşmüş gözlüğünü alıp ona uzatmış ve elini de uzatmıştı. Kız ona utangaç bir gülümseme yollayıp elin kavramıştı. İnsanların gülmesi sonlanmayıp daha da artarken sinirine engel olamayıp sesini bir hayli yükseltmiş ve oradaki kalabalığı azarlamıştı.
"Açın da kıçınıza gülün. Çok mu komik?" dedikten sonra gülüşmeler bir an için kesilmiş ve Ayhan koluyla bedeni arasında kıstırdığı kitabı biraz daha sıkmıştı.
"Ne bağırıyorsun?"
Kalabalıktan yükselen ses ile göz temasında bulunmaya gerek bile duymadan, cevap veren Ayhan hiçbir şey olmamış gibi sıraya girmişti.
"Haydi bak işine!"
Ardından kız da sıraya girmişti.
Yemeklerini aldıktan hemen sonra Ayhan ona kısa bir şekilde gülümsemişti. Bu onun dilinde isterse beraber yemek yiyebilecekleri yönünde bir mimikti fakat anlamayacağını düşünüp, yine de yanına yaklaşıp kısıp bir tonda söylenmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Şekeri
ChickLitGenç kız karşısındaki oğlanın nasıl bir sorunu olduğunu bilmiyordu. Yaşına göre oldukça garip davranışları onu sinirlendiriyor, bir yandan da merak içerisinde bırakıyordu. Engel olamadığı bir şekilde sürekli onunla aynı ortamları paylaşıyor ve arkad...