14 Cafune

742 85 9
                                        

Cafune: Portekiz dilinde, bir insanın sevgi duyduğu birinin saçlarını nazikçe ve şefkatle okşaması.

 Ayhan, Hûda'ya duyduğu minnet duygusunu her seferinde hissediyor ve bu hissediş eşliğinde vazgeçemediği bir gayretle ders çalışmaya koyuluyordu. Yine bu harika ve verimli günlerden birini yaşadığı için, sabah erken saatlerden itibaren şehir kütüphanesinde verimini öldürmeden ilerlemeye devam ediyordu. 

 Babası, kızının azmini gördükçe mutlu oluyor ve eski umutsuz halinden eser kalmadığı için çok kıvanç duyuyordu. Bunu ona söylemese de ona her zaman inandığını ve güvendiğini hissettiriyordu. Bir baba olarak yapması gereken en güzel vazifeyi gururla yerine getiriyordu. Bu kıvanç hissinin Hûda sayesinde gerçeklemesi konusunda her ne kadar şaşırsa bile, duruma alışmaya çalışıyordu. Onun da sıradan insanlar gibi olmasını ve sendromundan kendi çocuğunun kurtulmasını istercesine, istiyordu.

 Ayhan, büyük bir coşkuyla soruları çözüyorken nasıl bu kadar hızlı gittiğine anlam veremiyordu. Üniversiteye gitmek istememesinin asıl nedeni, hayalinin olmadığının yanı sıra yapabileceğine dair inancının olmamasıydı. Bu sınava sanki hayalleri olanların katılmasının daha adil olabileceğini düşünüyordu. Hûda ise içerisindeki bu kuşkuyu yok etmek ve onun adımını atmasını sağlayacak olan bir baston gibi ona destek oluyordu. 

 Kitabının yanındaki sade çubuk krakerden ses çıkarmamaya özen göstererek bir ısırık almıştı. Artık fazlaca çalıştığından, başı ağrımış ve emeklerinin karşılığının baş ağrısı olmaması gerektiğini düşünerek etrafına boş bir şekilde bakınmaya başlamıştı. Fark ediyordu ki, canı Hûda'sız çok sıkılıyordu. Şimdiye kadar bu kadar samimi ve güzel bir bağ kuracağı arkadaşlığının olacağına dair inancı olmayan Ayhan, şimdilerde ise bunun mutluluğunu yaşıyordu. Saf duygularla ona yardım etmek istiyor ve aynı şekilde saf duygularla bunun karşılığını alıyordu. Buna karşılık denemezdi fakat aynı şekilde olan duygularla bunun olduğuna adı kadar emindi. 

 Bir elinde kalan çubuk kraker diğer elinde kalemi çevirerek can sıkıntısına bir sıkıntı daha ekledikten sonra, etrafına bakınmayı sürdürmeye devam etmişti. Her ne kadar yapmak istese de bir yanı bundan bıkıp vazgeçmek konusunda kendini ikna etmeye çalışıyordu fakat buna imkan vermeyerek asılan kişiyle aynı bedeni taşıyorlardı. 

  Sonucunda ne olacağından bir haber şekilde ders çalışmaya devam eden Ayhan sadece düşünmemeye çalışıyordu. Eğer tekrar kendi düşünceleriyle baş başa kalırsa, yeniden karamsarlığa düşeceği için endişeleniyordu. Bu yüzden sadece hedefine odaklanmaya çalışıyordu. Sadece, kazanmak.

 Çözemediği bir soru olursa eğer, Hûda ısrar ederek kendisine sormasını rica etmişti. Ona bıkmadan anlatabilir ve sorununu bulana kadar yanı başında durabilirdi. Zira, en az kendisi kadar onun da kazanmasını çok istiyordu. Tam olarak böyle bir soruyla karşılaştığında aklına ilk gelen kişi Huda'ya bu sorunun fotoğrafını atmıştı. 

 Onun mesajına çok geçmeden döneceğini bildiğinden, beklemeye başlamıştı. Elindeki çubuk kraker eşliğinde Hûda'nın soru çözmesini bekliyorken, kütüphanenin harika bahçesinde birkaç adım atmak onun masada kalan beyni için fazlasıyla iyi olabilirdi.

 Okula gitmek istemediği bir gününü burada değerlendirmesi gerçekten saçma olduğunu düşündüğünden ne yapacağını bilememişti. Git gide idealleri olan bir öğrenciye dönüşmesi hoşuna gitse de bir yandan şaşırıyordu da..

 Okula gitmediğinde bile kütüphaneye ders çalışmaya gelmişti ve bu onun için bir ilkti. Eksik olduğunu düşündüğü ve daha da ileri geçmek istediği olan konuları, okulu devamlı olarak ekmemek kaydıyla ilerletebiliyordu.

Elma ŞekeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin