7.BÖLÜM:AKIL OYUNU

148 45 5
                                    

Bölüm Şarkısı -Nina Sublatti-Warrior

     Eve geldik ve evin ne kadar kalabalık olduğunu görünce şaşırdım çünkü içerisi tanımadığım insanlarla doluydu.Merdivenlerden yukarı çıktım yatak odasında kimse yoktu.

      John'a bodrum kata bakmasını söyledim.Tabi bende o sırada hala boş bakışlarla etrafta geziniyordum.

      Benim odama gelince yerde sanki kırmızı şarap lekesi vardı.Odaya iyi bakınca yatağımın yanında bir zarf buldum fakat zarfın üstünde Marie için yazıyordu, hemen zarfı açtım, içinden mektup çıkmadı,  içinden bir anahtar çıktı.Şaşırtıcıydı acaba bu ne anahtarıydı ya da ne için kullanacaktım bilemiyordum.

      Koşarak aşağı indim fakat bu müzik sesinden ve insanlardan rahatsız olmaya başlamıştım.John'u aramaya bodrum kata indim ve etrafa bakındım fakat John ortalıkta gözükmüyordu.

      Ne yapacağımı şaşırmıştım.Hemen John'u aradım fakat açan olmadı nereye gidebilirdiki bodrum kattan başka.Tekrar yukarı çıktım ve müziği kapatarak yüksek sesle bağırdım.

     "Hey sizi buraya kim çağırdı ?"

      Bütün kalabalık bana baktı ve sen dediler.

        Peki ya ben neden hatırlamıyordum bu kadar insanı çağırdığımı, ayrıca ben buradaki insanları tanımıyordum.Şu anda tek istediğim insanları dışarı çıkarmak ve anahtarın ne işe yaradığını anlamaktı.

      Bütün herkesi kovdum ve sonunda o saçma müziği kapattım.Hızlıca tekrar bodrum kata indim ve ışığı açtım.Etrafta tek gördüğüm saçma, bozuk, kullanılmayan eşyalardı fakat aralarında benim eski kütüphanem vardı ve onu artık kabardığı için bodrum kata koymuştum.Onun içine eski kavanozları ve ıvır zıvır eşyaları koyardım.

     Anlaşılan benim etrafı biraz dağıtmam gerekiyordu, burada bir terslik olduğunu anlamıştım çünkü John'un fildişi kolyesini yerde buldum fakat kendisi burada değildi.

     Sıra eski kütüphanenin içindeki kavanozları alıp yere koyma zamanıydı, sonrasında kütüphanenin yerini değiştirmek istedim fakat yerinden bile kıpırdamadı.Şimdi onu sağ tarafa doğru kaydırdım fakat yine oynamadı bu sefer sol tarafı denedim.

     Keşke gördüklerim gerçek olmasaydı ama gerçekti kütüphane yavaşça sol tarafa ilerledi ve etrafı koca bir toz bulutu kapladı, önümü görmekte zorlanıyordum.Biraz bekledim ve karşımda aşağı doğru inen merdiven basamaklarını gördüm.Arkamdan gelen o loş ışık birazda olsa merdiven basamaklarını görmeme yardımcı oluyordu.

     Yavaşça inmeye çalıştım fakat merdiven basamakları biraz ıslak gibiydi.Aşağı doğru inerken bir yandan korkuyor bir yandan da John'u merak ediyordum.

     Sonunda biraz ışıklı düz fakat dar bir odaya gelmiştim.Ama daha kötü olan şey ise karşımda üç tane kapının olmasıydı hangi yöne gideceğimi bilemiyordum.Ancak kapının üzerindeki kurbağa,geyik ve bir tür elma sembolü bana tanıdık geliyordu.Sanki bunları bir yerde görmüştüm...

     Tekrar merdivenlerden yukarı çıktım ve annemin çalışma odasına gittim, bu sembolleri orada görmüştüm.Annemin semboller kitabında...sayfaları karıştırarak sembolleri bulmaya çalıştım.

    İlk bulduğum sembol geyik olmuştu.Kitapdaki anlamı asi ve yaramaz idi.Sonra kurbağa sembolü, anlamı itici ve dışlayıcı sonrasında da tabiki elma onunda anlamı kabulgan ve ben bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum.

    Hemen bilgisayarı açıp araştırdım.Bu aslında eski yunan mitolojisinde şekil değiştirme anlamına gelirmiş.Ve ben bunu anlayınca elma sembolünü seçmeye karar verdim.

    Çabucak aşağı indim ve üçüncü kapıyı açtım.Burası biraz karanlıktı fakat nerede olduğumu daha doğrusu bir tünelde olduğumu anlayacak kadar ışık vardı ve bu tünel baya uzundu.

    Ne kadar yorulsamda tünelin sonuna gelmiştim.Koskoca mağara gibi bir yerdi fakat etraf mumlarla doluydu hemen telefonumu çıkarıp bu saçma fakat bir yandan da korkutucu olan görüntüyü çekmeye başladım.

     Bu büyük yerde biraz yürümeye başladım, yuvarlağımsı semboller görüyordum bunların yanlarında da koskoca mumlar burada ne yapıyorlardı acaba.

   İlerlemeyi bırakıp etrafa baktım tam o sırada uzakta duran mor kapüşonlu insanlar gördüm.Bu sefer el ele tutuşmuş ve önlerinde duran tabut gibi taşın üzerindeki bir kişiye anlamadığım bir şeyler söylüyorlardı...tıpkı Carol'un söylediği ilahi gibi.

    Buradan çıkmak istiyordum ve geriye döndüm.Tam o sırada yere düştüm...gözlerim yavaşça açıldı, benim tek gördüğüm ise taşın üzerindekinin erkek olduğuydu.Sonrası tekrar karanlık...

GECENİN KARANLIĞINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin