Bütün gün heyecanla Beyza'nın doğum gününü düşündüm, bir sürü plan yaptım. Bu akşam ki düğün ve yarın ki düğün ile birlikte her şeyi hazırlayacağımdan eminim. Doğum günün de arkadaşları ile buluşması benim için daha güzel planımı uygulama şansı veriyor, önemli olan okuldan eve gelip sonra buluşmaya gitmesi mi yoksa direk okuldan buluşmaya gitmesi, eğer okuldan direk giderse benim için daha iyi hazırlanma olur.
Daha 4 gün olsa da saatler varmışçasına heyecanlıydım. Daha işe saatler olsa da ben erkenden çıkıp tekrardan farklı yerlere saat bakmaya başladım, bulduğum her saat güzel olsa da Beyza beğenip beğenmemesi önemli. Az daha düşününce Beyza'nın geçenler de bana gösterdiği beğendiği bir saat fotoğrafı geldi aklıma, dün baktığım almaya tam karar verdiğim saatle aynıydı, ama o saati alabilmem için yarın sabahı beklemem gerekliydi.
İşe 1 saat sonra vardığımda, güzel şekilde karşılanıp hazırlanmaya başladım. Her iş zor ama bu düğün salonunda ki garsonluk işi kadar değildir bence, o kadar ses, stres, sinir bir anda olduğu için çok yoruluyordum. Eğlenceli tarafı, gereksiz yere alkol alıp kendinden geçen insanların oynayışlarını izleyip kahkahalar atmak.
İş çıkışında hızlı hareketlerle eve gitmeye başladım, saat gece 23:15 olduğu için hiç otobüs veya taksi yoktu. Bende yorgun olsam da koşar adımla yürümeye razıydım. Eve yaklaşınca, Beyza aradı nerde olduğumu sordu, hava o kadar soğuktu ki konuşurken zorlandım, gecenin zifiri karanlığı ayrıca soğu ile birleşen kar çok güzel bir görüntü bırakıyordu.
Evin yakınlarında bir bina da bir ailenin bağrışma seslerini duydum, kadın nasıl bir kin biriktirdi ise kocasına düşmanıymış gibi bağırıyordu resmen, soluklanmak için az durduğumda arkamda bir kapı sesi geldi, arkamı döndüğümde adam elinde bir çanta ile ilerliyordu, kadın ise balkondan çıkıp "bir daha gelme" diye bağırdı. Şaşırdım acaba ne yaptı ki bu adam kadın o kadar kızdı? Beş dakika daha durdum orda, adamın binaya bakıp ağlaması mı içimi acıtsın yoksa kadının ağlaması mı? Adamın yanına gitmek istedim ama gidemedim belki de en doğrusu buydu, tek kalırsa iyi olurdu belki.
Havanın iyice soğuması beni hasta edeceği belliydi, eve girdiğimde Beyza'yı uyurken gördüm, belki de ilk ders gece ders çalışmadığı oluyordu. Bende hiç beklemeden üstümü değiştirdim ve koltuğuma geçtim, şu sıralar okuduğum Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar kitabını aldım. Az sıksa da bu kitabın da bir hikayesi vardı, basımında çok çekmiş rahmetli Oğuz Atay, değeri ölümünden sonra anlaşılmış. Kitabın 900 sayfasından daha 281. Sayfasına yeni geldim. Kitap okumak hele ki roman okumak insanı daha da bir şeyler yapmasına yardımcı olduğunu herkes biliyordur. Uyku tutmayarak üst kata geçtim, çay yaptım biraz müzik dinleyerek balkonun camından karın yağışını ve geceyi seyrettim. Yorgundum ama aynı şekilde uykumda yoktu. Zaman o kadar hızlı geçiyor ki film özeti gibi geçiyor kitaplara...
Yaptığım planları aldım, hepsi neredeyse aynıydı. Biraz değiştirmek gerekliydi, aynı zaman da daha da mutlu olması. Öyle bir şey yapmalıydım ki o eve geldiğimde sipariş verdiğim pizzalar ondan hemen sonra hatta onunla beraber gelmeliydi, zaten mutlu olacağını bilsem de farklı olmalıydı. Denemeyi saatle beraber vermeyi düşünüyordum hatta saati hemen değil, o yattıktan sonra odasına girip çalışma masasına koymayı düşünüyordum. Bu zamana kadar hep yanımda oldu abla oldu arkadaşım, dostum. Bence mutlu olmayı çok hak ediyor.
O gün geldiğinde işe gitmeyeceğimi patronuma söyledim, izin verdi bir günlüğüne. Sabah olduğunda kahvaltı yapıp Beyza ile beraber çıktık okul servisine kadar beraber gittik, bende acele etmeden geçen gün ki saatçiye gittim. Saati alarak çıktım hevesli bir şekilde eve gittim, saati üst katta çıkan bir parkenin içine koydum üzerini kapatarak işe gittim. Akşam erken döndüğümde, Beyza yine ders çalışırken gördüm, yanına giderek. "Doğum gününde okuldan sonda eve mi gelip sonra mı gideceksin" dedim, o da "hayır, direk arkadaşlarla gideceğiz" dedi. Ben bu soruyu sorduktan sonra anlamış gibiydi güler bir sesle cevap verdi. Hiç engellemeden kalem ve kağıtları alarak üst kata çıktım.
Dün geceki karı kocanın kavgasını deneme olarak yazdım, bugün tekrar o karı kocayı gördüğümde mutlu oldum evlerinin önünde sarılarak barıştılar, genç olmalarını geçtim ama ikisin inde birbirlerini kırdıktan sonra ne kadar üzüldükleri çok belliydi. Bu denemem ne kadar uzun olsa da anlamlıydı. Küçük bir kavga büyük bir mutluluk olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOSTLUĞUM
Детектив / ТриллерEmir akıl hastanesinden çıkıp yakın arkadaşı olan Beyza ile mutlu bir şekilde yaşamaktadırlar. Akıl hastanesinde ki arkadaşı olan Murat bir gün karşısına çıkar Soner, Seda ve Semih'in öldüklerini söyler, fakat şöyle bir gerçek vardır ki Seda'nın ölü...