|13|

23 2 0
                                    

Beyza'nın yapmış olduğu doğum günü hediyesi çok anlamlıydı, gece boyu filmler izledik en son o karşı koltukta sızmıştık bende olduğum yerde. Sabah iki de bir çalan zil sesi ile uyandım, kapıyı açtığımda karşımda posta vardı elinde de bir kutu imza mı isteyerek verdi kutuyu.

İçeri geçtim en başta açmadım sadece paketini çıkardım üzerinde "Emir'e Sevgilerle..." yazıyordu, göndericinin kim olduğu yazmıyordu içinde bir kitap olduğu çok belliydi. Masanın üzerine koyarak yatmaya devam ettim, sabah saat 06:40'ta gelmişti kargo.

Birkaç saat geçmişti, "Emir uyan!" Diye sayıklıyordu Beyza, gözlerimi zor açıyordum ama sonunda açtım. "Uyan artık, kargo gelmiş sana ne bu?", uykulu bir şekilde "bilmiyorum sabah geldi ama açmadım, istersen sen bak" dedim. Kargoyu hızlıca açtı içinden bir kalem bir de dosyaya benzer kalın bir şey çıktı. Beyza şaşkın bir şekilde ikisini de alıp geldi, kalem neredeyse bitmiş. "Ne bu?" Diye uzattı, alıp açtığımda el yazısı ile yazılmış hikayeler vardı belli ki bitmemişti daha en arkada üç sayfa daha boştu, ön kapağı dikkatlice okuyunca yazar kısmında ismim yazıyordu, nasıl yani bu Murat'ın demiş olduğu kitap mı yoksa? Eğer öyle ise kim gönderdi bunları? Murat olamaz peki ya kim?

Beyza benim şaşkın suratıma bakarak bir tokat attı "neyin var? Neden bu daldın böyle" dedi, "bu kitabı ben hastanedeyken yazdım...", "nasıl yani? Hastanede kitap mı yazdın sen?" "Evet yazdım ama hatırlamıyorum bana bunu Murat dedi", "Murat kim? Ne dedi sana ne oldu Emir?" Diye sert ama bir o kadar heyecanlı söyledi, ona Murat'ı anlattım. "Murat sınıfta ki arkadaşımdı, o da benim olduğum hastaneye geldi, ama o bizden farklıydı sanki deli değil psikopattı.", nasıl yani Murat sizden farklı mı?" "Hayır Murat bizden farklı değil sadece psikopattı" Murat'ı nasıl açıklayabilirim ki?

Kitabı biraz okuduktan sonra son sayfaları açtı, farklı bir el yazısı vardı buralarda ama bu sefer tarihlerde vardı, kim yazdığı da yazıyordu ne kadar silik olsa da bunun Semih'in yazdığını biliyordum, açtığım bir sayfayı okumaya başladım çok tuhaftı bu;

"Soğuk kış gününde yürüyerek gidiyorum, yanımda onlar var, onlar. Sağımda dört göz Emir, solumda hep düşünceli Murat ve iki ayrılamayan aman aman sevgililer Soner ile Seda. Sahildeyiz, neden kimse yok? Dedi Emir, atıldı oradan Murat; biz neyiz? bizden başka kimse var mı Murat? Baksana hava çok güzel ve kimse yok neden, neden kimse yok? Dedi Emir Üzülerek. Yanına gittim, üzülme saat daha erken gelirler, Soner her zamanki gibi Seda'nın koluna girerek; kimse yok havada aşk kokusu var dedi gülümseyerek. Murat'ın sinsi bakışı ve her zaman ki surat ifadesi, kesin yine bir şey yapacak. Emir bir sıçrayışla sağ tarafta ki kayalıklara çıktı; gelsenize hadi, deniz çok güzel görünüyor! Hepimize anlamsız bir bakış atıp of diyor yine.
Bu arada ben şu an senin okuduğun bu yazıyı yazan kişinin bir karakteri olan Semihim, onları zaten biliyorsun, dördü de anlamsız boş ver. Nerede kalmıştık?
Seda tuhaf bir çığlıkla Soner'in kolunu itip Emir'in yanına çıkıyor. Baksanıza şurada ki kuşlar çok güzel dedi, Murat orada kuş yok, tekneler var dedi. Bende ikinizin dediği hiçbir şey yok diyerek girdim. Semih iyi misin? Sanırım hipermetrop oldun vereyim mi gözlüğü? Dedi Emir. Aman ne komik Emir, gözlüğün var diye her şeyi gördüğünü mü sanıyorsun? Diyor Soner.
Koşmaya başladık, ardımızda birkaç üniformalı adam bizi kovalıyor. Emir yine saçmaladığın için bizi almaya geldiler dedi nefes nefese Soner. Bizi almaya mı geldiler? Kimler? Kimler geldi? Diyor saf Seda. Kim olacak onlar geldi, tıkacaklar bizi dedim o güzel zekâm ile. Olduğu yere düştü, ağlamaya başladı hayır! Diyerek. Az sonra üniformalı adamlar önümüzden de belirdiler, nasıl çoğaldılar anlayamıyorum?
Bizi tutarak dört tekerlekli bir şeye bindirdiler, arabaya evet arabaya bindirdiler. Emir gülüyor hâlâ aklı denizde, Soner odaklanmış Murat'a bakıyor o çok düşünceli Murat; ne bakıyorsun? Diyor. Bende onlara bakıyorum. Bizi bir yere sokuyorlar, sonra bir şey veriyorlar içiyoruz. Dahası yok... hayır var. Sene 2029, buraya geleli 10 sene oldu her şey git gide tuhaflaşıyor, eskisi gibi oluyor. Düzeliyor muyum yoksa daha da mı kötü? Koridordayım iki tarımda hücreler az ilerleyince karşıma balkon çıkacak. Birkaç aydır intihar haberleri çoğaldı artık haftada 2 intihar kesin oluyor, az önce yanından geçtim 250. Odada ki Hüsnü de gitti aramızdan bu hafta ki 3. İntihar, ayak sesleri gelmeye başladı git gide çoğalıyor sesler. Ardından çığlık sesi. Sağ tarafımda kalan merdivene yöneldim, birkaç hemşire bana bakıyor gülümsüyorlar bende onlara gülümsüyorum ama yalan, her şey yalan.
Murat'ın hücresine geldim, elinde odun sayılar birkaç anlamsız şeyler çiziyor yazıyor. Yanına giremedim hücre kapısı kapalı. Her şey çok tuhaf, insanlar. Doktorlar... diyerek sayıklıyor. Elinde ki şeyi bıraktı, hücre kapısı açarak çıktı ama beni görmüyordu. Seda dedi gülerek. Seda ne alaka olabilir ki? Takip ediyorum kantinin yanından hızlıca geçiyor, 670. Hücrede ki Seda'nın yanına geliyor bende izliyorum ama yanında değilim uzağındayım. Seda kapıyı açtığı gibi cebinden çıkardı bıçağı Sedaya saplıyor hiçbir ses yok sadece bıçağın Sedanın vücuduna girerken oluşan ses var."

Bu nasıl bir hikâye? Seda'nın ölümünü Semih'te mi gördü nasıl olabilir?

Ben okurken Beyza da arkamdan okuyormuş bu hikâyeyi, "bunu kim yazdı, hikâyeden çok gerçek gibiydi de" "gerçek, burada olanların hepsi gerçek, çoğunu hatırlayamıyorum sadece Murat'ın Seda'yı öldürdüğünü hatırlıyorum, sadece onu", "çok kötü bu" diyerek geçti mutfağa.

Kitabı kalemi bıraktım, mutfağın yanına doğru gidiyorum, kapıdan kafamı çıkararak "bugün hastaneye gidelim olur mu ben bunun kimin gönderdiğini öğrenmek istiyorum, olur mu?", "olur gidelim, ama biraz geç çakacağız gibi görünüyor", "olsun sorun değil" diyerek geçtim içeri.

Tam yukarı doğru çıkarken kapı çaldı, hızlı adımlarla kapıya yöneldim bu sefer karşımda postacı vardı, elinde iki zarflar alıp içeri geçtim. Zarfların biri düğün davetiyesi gibi diğeri ise mektup vardı.

DOSTLUĞUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin