|8|

23 4 0
                                    

"Emir...uyan artık!" "saat kaç ki daha?" "saat kaç mı? saat bire beş dakika var, öyle uyuyordun ki gece iki kez düştün, ikisinde de aklım çıktı geri yatırdım seni." "gerçekten böylemi oldu? özür dilerim, gerçekten" "boş ver, neyse yazdığım denemeyi bulamıyorum ayrıca kalk yemek ye!" "deneme mi yazdın?" "hım evet, daha çok denedim sana gösterecektim. Senin için yazmıştım." "hemen arayalım öyleyse, çok merak ettim. Konusu ne ki?" "bulunca öğrenirsin, ama şimdi kalk. Seni bekliyorum aşağıda" diyerek gitti. Kalktığım gibi dışarı baktım, kar başlamış. Üşümüşüm. Aşağıya indiğim de Beyza yemek yapıyordu "en son nereye koymuştun?" "oda olması gerekiyor, sen bir bak."

Odasına girip en önce yatağının altına bakıp ardından hızlı hareketlerle gardırobuna baktım, odayı dağıttım hiçbir şekilde bir kâğıt parçası bile bulamadım. Son kez çalışma masasına hem de yatağına bakarken "hadi gel, yemek ye sonra devam edersin" dedi. Güler şekilde "gel hadi, boş ver bulunur uçup gitmedi ya" öyle demesi bende merak uyandırsa da doğru, her türlü bulunur. Yemekten sonra kaldığım yerden devam ettim, çalışma masasın ve yatağın her yerine baksam da hiçbir yerde yoktu. Soluklanarak "yok, bulamadım" "Allah Allah, nerede acaba çok garip" gülümseyerek konuşuyordu. İçimde küçük bir şüphe oluştu, denemeyi bulmuştu ama denemeyi göstermiyordu.

Yukarı çıktım yeni aldığım defter ile kalemimi alıp geri indim, kıkırdayarak video izliyordu. Yanına geçtim, defterin ilk sayfasına bugünün tarihini attım. Beyza kısık bir sesle "sana sürprizim olacak" dedi, ilk başta pek anlamadım. Ardından daha kısık sesle tekrarladı.

Defteri açıp ilk sözümü "herkesin olabilir, dostun yoksa her şeyin yok demektir" olarak yazdım, ardından devamını getirdim.

Bir hikâye düşünüyorum da ya da masal. Aynen masal. Şu şekilde olacak, her masal mutlu son ile biter ya hani, bu böyle değil işte daha çok belirsiz, birkaç sonlu. 3 sonu olacak mesela biri mutlu biri mutsuz. Oyun gibi düşün, eğer doğru kararı verirsen mutlu son ama yanlış kararı verirsen mutsuz.

Bu masal, bir test olabilir aslında. Herkes okur okur, bir yerde kalır şöyle der "bunun sonu ne?" İşte o zaman güzel bir şey olabilir, doğru. Test ise, insanın neyi düşündüğü mutluluk mu? Mutsuzluk mu? Hangisi. Kendilerine soracaklar.

Konusu da şöyle olsun, bir kral var bir de kraliçe. Bu kraliçeyi, ağaçlar hapis eder. Bir ağaç içine saklar, diğer ağaçlarda gardiyanlığını yaparlar. Kral hayvanlar, askerler, köylülerle gelir almaya. İşte olay burada başlar, kralın tüm ordusu ölür hatta kurtulanlar kaçar. Kral bir şey yaparsa kraliçe kurtulur ama kral ölür, birinci son.
Kral öyle bir şey sunar ki, kraliçenin yanına onu da alırlar, hep öyle kalırlar, ikinci son.
Bir de son olarak, okuyucu masalda kendi sonunu yazar.

Mesela ben kendi sonu mu yazayım. Ağaçlara sarayı yıkıp, her yerine her bir karışına ağaç dikecek olduğunu söyler ardından da. "Kraliçeyi bırakın, servetimin tamamı ile her yere ağaç dikerim. Bırakın onu" der. Ağaçlarda kabul eder, kraliçeyi salıverirler ama kraliçe hastadır bunu kral bilemez. Kral tüm serveti ile her yere ağaç diker, sarayını yıkar. Ağaçların arasına yapılan bir evde kalırlar. Eve geri döndüğünde kral, hastalanmış kraliçeyi görür, kötü olur bu durma. Kraliçe o gün ölür, ağaçlarda suç bulur. Ağaçlara kızar, ağaçlardan biri de kraliçenin yazdığı mektubu krala verir. Mektupta

"Uzun süredir hastayım, sana demedim bilerek. Şimdi servetin bitti, her yer ağaç. Mutlu ol, çok güzel bir şey yaptın" yazılıdır. Bunu okuyan kral sonsuza dek mutlu, bir o kadar üzgün şekilde ağaçlarla yaşar. Serveti bitmiştir, yıllar yılları kovalayınca eski kral vefat eder...

Benim yazmış olduğum son bu şekilde idi, acaba Beyza nasıl bir son yapardı? Üç dört sayfada masal bitmişti. Öğlen dışarı çıktım, Beyza evde yazmış olduğu denemeyi arıyordu. Dolmuşla bir alışveriş merkezine kadar gittim, indiğimde iki araba kaza yapmış, sadece tamponları çarpmış ama birbirlerine demedikleri küfür, söz yoktu. Aldırış etmeden girdim. Geçenlerde bir kız görmüştüm bizim mahallede, erkekle el ele geziyorlardı hatta evinin önünde sarılıp gitmişlerdi. Bugün yine aynı kız ama farklı erkekle el ele geziyordu, iki gün önce başka birinin elini tutuyordu çok saçma. Bir gün başkasının elini tutup seni seviyorum deyip ertesi gün başkasına da aynısı yapmak sevgi değil ki, kendini kandırıyor başka bir şey değil... Yazık.

Ünlü bir kıyafet markası "senden güzeli yok" sloganı yapmış, yeni açılmış belli yüzde yetmiş beş indirimli kıyafetler satıyordu. Hiçbir şey yapmadan geçtim gittim. Uzun alışveriş merkezinin alt katında kitap evi gördüm hemen oraya yöneldim. Kitaplara bakarken bir tanesi dikkatimi çekti, sanki Beyza'nın almayı çok istediği kitaba benziyordu. Ahmet Arif'in Hasretinden Prangalar Eskittim adlı şiir kitabıydı. Bulmuşken hemen aldım. Bir de yanında ayracını verdiler. Kitap evinde çalan şarkı ağzıma dolanmış "son günüme kadar, kalp durana kadar" deyip duruyorum.

Bu sefer dolmuşa binmedim, elimde poşet kulağımda kulaklık bir de hafif yüksek seste müzikle yürümeye karar verdim. Kitap Beyza'ya da sürpriz olacaktı, bulmuştur denemesini, çok merak ediyorum.

Havanın keşke dün ki gibi güzel olmasını dilerdim ki yağmur başladı. Bir an da bastırdığı gibi herkes evlerine, iş yerlerine, market gibi yerlere girdiler. Bende yağmuru sevdiğim için sorunsuz devam ettim.

İş saatim akşam yedi de olduğu için acele bir durumum yoktu. Yolda benim gibi yağmurun altında giden kız geçti hemen karşıma, bir yere yetişecek olacaktı ki yeni almış olduğu tişörtün etiketi sallanıyordu. Dayanamayıp yanına gittim "merhaba, tişörtünün etiketi sallanıyor istersen kopar" "merhaba, acele ile çıktım mağazadan yağmur yüzünden. Eve de geç kaldım, evde koparırım." Dedi çekinerek. "Tamamdır" dedim, ilk sokakta hemen yön değiştirdi. Kız benden utanmış olabilir, ayrıca korkmuş da. Normal bir yaklaşma şekli değildi, kafamda şapka bir serseri gibi gelip etiketinin sağlandığını söylemek. Ne kadar normal olsa, bende korkardım.

Uzun bir yolun ardından eve vardığım da Beyza 'buldum...buldum" diye bağırdı. Yağmurun altında ıslanmasın diye poşeti ile montumun içinden kitabı çıkardım. Espri ile karışık şekilde "tam da istediğin gibi" diyerek verdim. Kitabı verişim eskiden Osmanlı Padişahına gelen mektubu sunar gibiydi.

"Denemeyi buldum ama şimdi vermeyeceğim, sürpriz olacak merak et az." "Ediyorum zaten, ver okuyum ne olmuş ki?" "Düğünden sonra veririm... Belki" masum şekilde "peki" dedim.

Islak kıyafetlerimi, peteğin üstüne attım ardından hazırlanarak tekrar dışarı çıktım ama bu sefer iş içindi. İlk defa sorunsuz bir şekilde, olaysız bir şekilde işe gittim. Dönüşü de öyle oluyordu karşıma yine o kız çıktı. "Tekrardan merhaba, bugün eğer tuhaf hareketler sergilediysem özür dilerim" "ne gibi tuhaf?"
"Korkak soğuk tavırlarla konuştum, fark etmişsindir zaten." "Evet ettim, olsun orada her kim olsa aynısı yapardı, bir suçun yok yani özür dileme" dedim ardından kız yine yok oldu, arkamı döndüğümde kız yoktu. Ne kadar tuhaf şeyler oluyor, garip.

Eve geldiğimde Beyza ders çalışıyordu, ardından salona geçti. Televizyon masasının üzerine koyduğu kitabı alarak kanepeye oturdu. "Yanıma gelsene, film izleriz" dedi. Geçtim yanına ardından kitabı açtı, rastgele. "Şimdi sana çok güzel şiir okuyacağım" dedi.

Önüne rastgelen herhangi bir sayfayı seçti başladı;

Seni, anlatabilmek seni,
İyi çocuklara, kahramanlara
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmese
Kahpe yalana

Art arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarıda gürül gürül akan bir dünya
Bir ben uyumadım
Kaç leylim bahar
Hasretinden Prangalar Eskittim
Saçlarına kan gülleri takayım
Bir o yana
Bir bu yana

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara dalıp gidene
Seni anlatabilsem seni
Yokluğun, cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini

Şiiri o kadar güzel okudu ki, şiiri yaşadı resmen anlatılamaz. Şiir çok anlamlıydı ayrıca çok da güzel okumuştu.

"Denemeyi yukarıya bir yere sakladım bulursan okursun" dedi kahkaha atarak. "Peki öyle olsun, meraktan çatlayacağım şimdi." Saat geç oldu, o uyurken bende aramadım bilerek sabaha bıraktım. Defterime yazmış olduğum masalı okudum, birkaç düzeltme yaparak bıraktım. 



DOSTLUĞUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin