5. Bölüm: "Aşk Durağı"

4.3K 247 1.7K
                                    

Merhaba!

Bölümü bitirir bitirmez paylaşmak istedim sizlerle. Medyada kurgumuzu ilk yayınladığım vakit aldığım replik var. İstesem şimdi de alırdım ama bu kalmış galerimde, yerleştirmek istedim.

Bölüm Şarkımız bu defa Ferhat Göçer'den geliyor. "Aşkın Mevsimi Olmaz ki," diyerek okuyalım mı bölümü? Hadi bir okuyalım, bence güzel olur. Şarkımızı açtıysak hadi geçelim bölüme.

Keyifli okumalar!

Duyduğu sesten sonra gündüzlerini gecelerine sığdıramaz olmuştu Leyla. O gün kendisini o durumda gören Ali ile meşakkatli bir tartışmaya tutuşmuşlardı. Leyla inanmıyordu onun günahsız olduğuna, Ali ise ispatlayamıyordu kendini. Nasıl inanabilirdi ki? Hülya, nereden biliyordu Ali'nin numarasını? Akıl alır gibi miydi sahi? Kırılmıştı ona. Bir de üste çıkışları yok muydu? Daha da kırılmıştı. "İnanma, mecbur muyum inandırmaya? Ne halin varsa gör!" Şeklinde, gür sesiyle de çıkışmıştı. Azıcık mücadele etse belki de inanacaktı. İşten döndüğünde Serpil de çıkmıştı evden.

"Leyla," diye seslendi. Gelmeyen ses, şaşırtmıştı. Oysa yavaştan alışırken adına, neydi ona cevap verdirmeyen? İki defa daha tekrarladığında, üçüncüye dişlerini birbirine bastırarak "Leyla," demişti. Odanın kapısını birden açmış, sırtı kendisine dönük kadının elinde tığ ve iplikle dünyadan soyutlanmış haline göz gezdirdiğinde daha da sinirlenmişti. Kapının sert açılışını duyduğunda parmaklarını tığdan ayırmamış, başını sesin geldiği noktaya çevirmişti.

"Yarım saattir Leyla diyorum, niye ses vermiyorsun?!" Öyle sert konuşmuştu ki, kadının içi ürpermişti. Ya döverse Kerem gibi? Yapmazdı. Ali öyle biri değildi. Sadece Leyla'nın kurtulamadığı geçmişi, öyle hissettiriyordu.

"İsme alışamadım daha, ondandır." Gerçekten de öyleydi. Tam yirmi yıldır Nehir'di, şimdi pat diye alışamazdı ki.

"Öyle mi hanımefendi?" Sinirli gülüşü, kadının çehresine çarpmıştı adeta. "Ne zaman teşrif edersiniz?" Susmuştu. Çünkü biliyordu ki, konuşup karşılık verirse daha çok uzayacak, iyice kıracaklardı birbirlerini. "Telefonun ucunda Nehir diyen olunca çok aktifsiniz nedense."

"Öyle," demişti öfkesini bastıramayan Leyla. "Sor bakalım kendine, neden acaba?!"

Kapıyı çarparak kendini odanın dışına atmıştı adam. Bir alt kata inmiş, bahçeye çıkmış, yaktığı sigarayı ciğerlerine çekiyordu. Tam o sırada Berkay ve Canan da yan yana geliyorlardı. "Bugün senle Muhsin Abi'den önce davranıp bu salağı da aldım okuldan." demişti Canan. O tarafa doğru yürürken Ali'nin yüz hatlarından ters bir şeyler olduğunu da anlamıştı. Uzun diyalogların ardından Berkay'ın cıvıklığı yine ortadaydı. Hem Canan "Salak" deyince kızar, hem de vazgeçmezdi gevşekliklerinden.

"Berkay rahat dur, beynini dağıtırım senin. Zaten senin yüzünden Leyla'yı da küstürdüm." Leyla bu trip modundan çıkmadığı sürece önüne geleni dövebilirdi. "Abi ben sana sorun ne ise konuşarak çöz dedim, sen kızı bildiğin haşladın."

"Sorunun ne olduğunu biz de bilsek keşke." Gıcık kelimelerini soğuk desibeliyle aktaran Canan'a sert bakışlarını gönderdi. "Başlama yine." Sonra aklına gelen şeyle yeniden baktı iki kardeşine de: "Dolaptaki yemekleri ısıtayım, Serpil Hanım yapıp dolaba atmıştır. Canan sen de Leyla'yı indir, yemek yiyelim."

"Küs de olsanız düşünüyorsunuz birbirinizi." Canan'dan hemen sonra Berkay atlamıştı ortaya. "Ben kereviz yemem!"

"Ne biliyorsun kereviz yaptığını?" Abisinin kelimelerini teyit etti Canan. "Gerçekten, o nerden çıktı? Kereviz mi yapmış?"

LEYLA ||TAMAMLANDI||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin