Merhaba!
Hikâyemizin değişeceği bölüm, bundan sonraki bölümdür. O yüzden burayı daha da dikkatli okumanızı rica ediyorum. Ayrıntıları dikkatle takip ederseniz, problem yaşamazsınız bence.
Bölüm şarkımız:
Koray Avcı - Asi ve MaviMedya, yine alıntılardan biriyle süslenmiştir. Artık bölüme geçelim hemen.
Keyifli okumalar!
6. Bölüm: "İyi Ki Eşim Olmuşsun"
"Delirtme beni kadın, bozdurma bana tövbemi!" İsmail Bey, öfkeden morarmış dudakları arasından kelimeleri sıralarken cinnet geçirmek üzereydi besbelli. Küçük kız ise bir köşeye, olayları görebileceği noktaya sinmiş, anne babasının bitmek bilmeyen kavgalarını gözyaşları içinde seyrediyordu. Kollarını birbirine bağlamış, bacaklarını olabildiğince kendine çekmişti. Babasının kaba tavırları dikkatini çekerken çocuk aklı, kavgayı başlatanın da hep annesi olduğunu idrak ediyordu. "Pis inşaatçı. Bir tane çocuğa bakmayı beceremiyorsun. Nerden evlendiysem senin gibi çulsuzla!"
Çocuğun ağlamaları şiddetlenmiş, hızını arttırmıştı. Küçük bedenini en çok sarsan da, babasının rencide edilmesiydi. Oysa bir baba, hak etmiyordu evladı önünde bunları yaşamayı. "Allah senin belanı versin, doyumsuz kadın! Allah alsın seni de, kurtulalım. Ben kendime de bakarım, kızıma da. Beğenmiyorsan bu hayatı, siktir olur gidersen!"
"Gidiliyor mu? Uydum sana, doğurdum şu çocuğu. Bırakamıyorum. Sanki tek başıma doğurmuşum gibi, bütün gün yükü benim üstümde." Annesi, kendilerini sevmiyordu. Hoş, babası da sevmiyordu annesini. Sevgisiz büyüyen ailenin çocuğuydu. Bedenine değen ellerle irkildi. Annesiydi. Kendini geriye çekti. Gülümsemeye çalışan kahverengi gözlere öfke ile baktı çocuk yüreği. "Babama neden kızıyorsun?"
"Anneciğim, ben ne yapıyorsam, daha iyi bir hayat yaşamamız için. Büyüyünce anlayacaksın beni."
Kendisine sarılmaya çalışan kadından uzaklaştı. Kadın da oralı olmamış, eğildiği yerden kalkmıştı zaten. İyi bir anneydi kocası başındayken ama mükemmel değildi. Çok sürmemişti ki, babası gelmişti yanına. Küçük bedene sarılan İsmail Bey, kızının bakışlarıyla sabitlemişti bakışlarını. "Prensesim benim, peri kızım." demişti. Gözleri şişti adamın, buna inat da gülüyordu kızı mutlu olsun diye. "Söz, sana o çok beğendiğin kırmızı bisikleti alacağım."
Bedeni sarsıldı, uyanacak gibi oldu, sonra başka alemlerin kapılarını araladı zihni.
Kırmızı bisiklet, işte oradaydı. Tüm cilvesiyle Nehir'e bakıyordu. Üzerinde beyaz elbisesi, yürüdü o dükkana doğru. Sarsak adımları, neredeyse boyundan uzun çimenleri aşıyordu. Ne hikmettir ki, kendisi yaklaştıkça, bisiklet gidiyordu. Koştu, koştu, koştu. Sonra bisiklet ansızın kayboldu. Ardına döndü. Babası, kendisine kollarını açmış, bekliyordu öyle. Başta bocaladı. Başını iki yana salladı. Ama adam, tebessümü daha da büyüyerek aralamıştı kollarını. Dayanamadı, minik adımlar atmaya başladı babasına doğru. İki adım atmıştı ki, o da kayboldu. Bu durum, kendini birkaç defa daha tekrarladığında, küçük kız bilincini yitirmek üzereydi. Sonra başını bir çevirdi, annesini gördü. Kırmızı bisiklet onun ellerindeydi.
"Yeter be!" Kadın, nasıl yaptıysa, bisikleti ellerinden sertçe yere savurdu. Kırmızı bisiklet yeri boylarken toz parçalarına ayrılmıştı. Küçük kız, ölümün soğuk, sert rüzgarlarını sanki o minik teninde hissetmişti. "Baba!" dedi uzatarak. Ağlamaya başladı. Gözlerinden iri yaşlar yerleri boyluyordu. "Baba!" dedi hıçkırıkları arasından. Gitmişti ama babası. Sessizce, ardında bıraktığı gürültüden habersizce çekip gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA ||TAMAMLANDI||
RomanceEla gözlerini sarmalayan uzun, şekilli, katran karası kirpikleri vardı. İnce yüz hatları acıyı gizlerken derinlerinde, inadına gülümsüyordu hayata. Dudaklarında yitiğinin sazı olmuş, yanık bir sevda türküsü dönerken, parmaklarının işlediği nakışları...