Merhaba!
Beklettim ve kısa bölümle geldim, biliyorum. İnanın böyle olması gerekti. Bu bölümü böyle bitirmem şarttı. Diğer bölüm için de azıcık bekleyebilirsiniz ve yine kısa olabilir ama yakın zamanda bunu telafi edeceğim.
Bölüm Şarkımız:
Mümin Sarıkaya & Ben Yoruldum HayatGeçiş bölümü olarak da hayal edebilirsiniz. Diğer bölüm de böyle olacak diyebiliriz. Tabii şimdikinden az daha uzun tutmaya çalışacağım. Sonra zaten sağlıklı uzunlukta gelecek bölümlerimiz. Şarkımızı açıp bölüme geçebiliriz.
Keyifli okumalar!
12. Bölüm: "Ben De Onu İstemiyorum!"
Zaman, bazen ilacıydı yaşananların, bazense zararı. Evet, Hülya'ya göre geri alamadığımız zaman, hep zarar veriyordu. Şimdi altı ay öncesine geri alabilseler zamanı, Kenan'dan da, Kerem'den de koruyabilseydi evladını, o zaman Nehir de kaçıp gelmezdi buralara. Ah şu zaman! Azıcık oynayabilse zaman ile şimdi kızı, kolları arasında olacaktı. Zorla alsa, kaçırsa, beraber uzaklara gitseler, olmaz mıydı? Düşündüğü şeye bak. Ülkede kanun diye bir şey vardı. Er ya da geç yakalanırdı. Hem kaçırsa, nerede saklayacak? Otelin parasını da ödeyemiyordu. Çalışmıyordu da, nasıl bakacaktı? Önce iş bulmalıydı ama nasıl? Şarkı söylemekten başka iş gelmezdi elinden. Mesleği bile yoktu. Lise diploması vardı. Bir yandan kızını büyütürken diğer yandan okumuş, lise diplomasını almıştı.
Elindeki ses kayıt cihazına baktı. Kızından kalan son anısı olmalıydı. Göğsüne bastırdı. Ne çok acıyordu yüreği. Bakamamıştı kızına, annelik yapamamıştı. Evlat, annesinden ayrıldığında zayıf düşer, anasını arardı. Ne garip. Nehir, kendisinden ayrı düştüğünde kilo almıştı. İskelet hali gitmiş, yerine bambaşka Nehir gelmişti. Artık unutacaktı günahlarını da, kızını da. Bitirmeliydi kafasında. Nehir ölmüştü, kızını kendi elleriyle öldürmüştü. Elindeki ses kayıt cihazını suya birden attı. Son anıyı da öldürmüştü.
"Mutlu musun şimdi?" Başını kaldırdı oturduğu yerde. Bacak bacak üzerine attı. Karşısında dimdik omuzları ile kendinden emin duran Ali Komiser'e baktı. "Nehir eğer on sekizinden küçük olsaydı, seni anında şikayet ederdim. İçeriye girdiğin yetmez, bir de açığa alınırdın."
"Neden? Kızınızı ardiyeye atmanıza yardım eden Kenan'a bu kadar öfkeli değilsiniz de, hayatını kurtaran bana mı kin duyuyorsunuz?"
"Sen, kurtarayım derken benden kızımı çaldın."
"Defalarca kez sordum Nehir'e. Anneni özledin mi dedim, benim tek ailem sensin dedi boynuma sarılarak. Öyle kırılmıştı ki hayata, ne kadar sevsem de, onda sizin boşluğunuzu kapatamadığımı iyi biliyorum. Yine de isterseniz konuşurum onunla. Bize biraz zaman verin, olmaz mı?"
"Kimsin sen be, ne sanıyorsun kendini?" Böyle kendinden emin bir adama bunları söylediğine kendi de inanamıyordu. "Evcilik oynamakla koca olduğunu sandın galiba."
"Sanmadım." Dişlerini sıktı. Bu kadın, besbelli insanın sinirlerini yıpratmak için yaratılmıştı. "Bakın, sizi anlamaya çalışıyorum, sabrımı zorluyorsunuz. Ben kızınızın eşiyim, bunu kabul edin. Sanamam, evliyiz çünkü biz. Madem artık gerçeği biliyorsunuz, eşimin kimliğini rahatlıkla yenileyip resmi olarak evleneceğim."
"Turşusunu kur!" Sinirle homurdanmıştı. "Benden geçti artık."
"Olur. Turşusunu da kurarım, suyunu da çıkarırım. Sabrım vardır benim, Allah'a şükür. Bazen sinirlenirim, bazen ilgilenemem kızınızla. Gerek işlerim, gerek ailem yorar beni. Ama yeri gelir, telafi ederim hatalarımı. Sıkıntılarım olabilir ama ondan sevgimi esirgemem. Aç bırakmam, kış günü ince yağmurlukla dolandırmam, el kaldırmam, değersiz hissettirmem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA ||TAMAMLANDI||
RomanceEla gözlerini sarmalayan uzun, şekilli, katran karası kirpikleri vardı. İnce yüz hatları acıyı gizlerken derinlerinde, inadına gülümsüyordu hayata. Dudaklarında yitiğinin sazı olmuş, yanık bir sevda türküsü dönerken, parmaklarının işlediği nakışları...