Uzun zaman sonra kısa bölümle geldim fakat bunun telafisini edeceğim. Gece vakitlerine doğru bir bölüm daha atacağım! Hazır olmasına rağmen, kişisel sorunlarımdan ötürü atamadım. Yarından itibaren de, günlük bölüm gelecek! Sizleri bölüme alırken öncesinde şarkımızı belirtmek istiyorum!
Mithat Körler - Güneşimi Kaybettim
Keyifli okumalar!
37. Bölüm: "Umut Hiç Bitmeyecek"
Bahçe kapısı açılmış, kaldığı evin kapısı, ısrarla çalar olmuştu. Lamia Hanım, çalan kapıyı açmamak için direnmişti başlarda. Bayağı beklemiş, karşı tarafın gitmesini ummuştu. On dakika aralıksız çalmış, ardından sesler gelmeye başlamıştı. Hülya, öfke ile bağırmaya başlamıştı. "Kızımın senden başka gidecek yeri yok, burada olduğunu biliyorum, açmazsan kırarım kapıyı." demişti nefret içinde. Dayanamamıştı yaşlı kadın. Hülya'dan korktuğundan değil, kapısının böyle hırsla çalınmasından utanmıştı. Kapıyı aniden açtığında, öfke dolu gözlerle bakmıştı kadına. Karşılıklı, uzun süre bakışmışlardı. Ellerini, kapı kenarlarına dayamıştı yaşlı kadın.
"Elime gelin diye geldiğinde, burnunu sümüğünü silemezdin, tavrın kime?"
"Bitti o mesele, oğlun ölünce kapandı. Öküz öldü, ortaklık bitti! Kızımı ver bana, sen zamanında sahip çıkacaktın bize! Ben onu tek başıma büyüttüm!"
"Kızın falan yok burada, hadi defol evimden!"
Son cümlelerinde, sesi yükselmişti artık. Hülya, karşısındaki yaşlı kadını ittirmeye çalıştığında, başarılı olamamıştı. "İndir o elini kolunu, karşındaki çocuğun değil senin, ahlaksız!" derken kendinden uzaklaştırmıştı. "Kızına ne şartlar altında baktığını biliyorum. Canımı sıkarsan, seni gider ahlak bürosuna şikayet ederim!" demişti en gür sesi ile. Kapısına kadar gelmiş, bir de kendisini itekliyordu, inanılır gibi değildi. Bu kadın, ne nankördü böyle.
"Beni zor kullanmaya mecbur bırakmayın lütfen, Hülya Hanım haklı, evinize bakmamız gerek." Şeklinde söze girmişti Yusuf. Uzun süre sonra, nihayet varlığını belli etmişti. "Nehir, evden bana geleceğini belirterek çıkmış ama şimdi ortada değil. Umarım anlayabiliyorsunuzdur beni." Şeklinde konuşurken, yaşlı kadının nefret dolu bakışları ile karşılaşmıştı. Bu adam, gerçekten de hiç güvenilir değildi. Belki tehlikeli olduğu söylenemezdi ama saygısızlığı, onu en acı noktaya sürüklemişti.
"Demek bana zor kullanacaksın!" Alayla gülmüştü, tiksinircesine bakmıştı adam. Hülya ile takılmasından belliydi zaten ne halt olduğu. "Annen baban, sana saygıyı, büyüklerine nasıl davranman gerektiğini öğretmemiş herhalde, ondan mı bu tavırlar?" Farkında olmadan, genç adamın en zayıf noktasına basmıştı. Aile, Yusuf için uzun zaman önce darmadağın olmuş bir kavramdan ibaretti. Hiç değişmemiş ti ki. "Yeterince terbiye aldım, ahlak bilgisi görme yaşını da geçeli çok oldu. Buraya Hülya Hanım ile birlikte geldiysem, ona değer verdiğimden değil, Nehir'e gösterdiğim ilgiden. Şimdi karşımdan çekilirseniz sevinirim." Tam kadını hafifçe geri ittirmiş, içeri gireceği sırada, yaşlı kadının dengesini kaybettiğini, ansızın yere yıkıldığını fark etmişti. Kendi ittirmesinden değildi. Çünkü ilk etapta değil, sonradan olmuştu.
Silah sesi, çok sert rüzgarlar estirdiğinde etrafa, ikisi de tam içeri gireceği noktada durmuştu. Ali, kasırga misali ilerlemişti. İki kişiyi de afallatmıştı karşısında. Şaşırtmıştı... Karşısındaki kişiyi, bir an adam sanmıştı Ali, insan yerine koymuştu. Fakat şimdi ne mal olduğu, kimsesiz, yaşlı bir kadının kapısına dayanmasından belliydi. Hayatı, böyle parasına güvenen zavallıları alt etmekle geçmişti. İğrenircesine bakmıştı karşısındaki adama. Silahını, geri cebine yerleştirirken, onlara doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA ||TAMAMLANDI||
RomansaEla gözlerini sarmalayan uzun, şekilli, katran karası kirpikleri vardı. İnce yüz hatları acıyı gizlerken derinlerinde, inadına gülümsüyordu hayata. Dudaklarında yitiğinin sazı olmuş, yanık bir sevda türküsü dönerken, parmaklarının işlediği nakışları...